"Ece ile ortaokuldan beri arkadaşız. Aynı ortaokul ve aynı lisede okuduk. Aynı mahalledeydik, ailelerimiz de tanışıyordu. Çocukluğumuz ve gençliğimiz beraber geçti. On yedi yaşındaydık. Onun ailesi ile benim ailem, beraber tatile çıktık. Kış ayları, tatil değilde, gezi diyelim. Otobüste yolculuk yapıyorduk. Bu arada, tek çocuktuk. Kardeşimiz yok. Neyse, o gece oldu her şey. Otobüs bir araçla çarpıştı ve takla attık sanırım. " Gözlerimi yumdum. "Tek hatırladığım büyük bir sarsıntı. Havada uçar gibi olmuştuk. Otobüsten sağ çıkan dört-beş kişiydi. O kişilerin de çoğu felç oldu. Fakat Ece ve ben kalıcı yara almadan kurtulduk. Ben hafızamın küçük bir kısmını kaybettim, Ece'nin ise sağ ayağı kırıldı. Ailelerimizi o kazada kaybettik.
Kendimizi toparlamamız uzun sürdü. Fakat ben hıslıydım, büyük çabalar sonucunda Hukuk Fakültesi'ni kazandım. Ama Ece hemen pes etti. Üniversite okumadı. Ondan sonra yollarımız ayrıldı zaten. Yıllar sonra, üniversiteyi bitirince aldım haberi, hepimiz Kadıköy'deymişiz meğer. Sonra buluşmaya ve konuşmaya başladık. Ve, Ece'nin bir şirkette sekreter olarak çalıştığını öğrendim."
"Hangi şirket?" diyerek, sözümü kesti Komiser Görkem.
"İsmi aklımda değil," dedim. "Fakat ayrılalı iki yıl olmuştur."
"Anladım," dedi, kağıda bir şeyler karalarken. "Peki sevgilisi var mıydı?"
"Var," dedim. "Okan. Okan ile beraber bir yıldan beri birlikteler."
"Soyadı?" dedi.
"Okan Ateş." dedim.
"Nasıl biri Okan, biraz bahseder misin?"
"İyi bir tip değil," dedim. "Belayı sever. Kaç kere karakollara geldi. Ece'ye uygun birisi değildi. Ama Ece'yi gerçekten seviyordu. Ece de onu."
"Hımmm," diyerek, bir şeyler daha yazdı. "Anlat her şeyi. Belalı bir tip, ha?"
"Evet," dedim, onaylayarak. "Karanlık bir tip. Gözlerinin içine baktığımda korkuyorum. Belalı bakışları var. Ürkütücü birisi. Ama Ece'yi seviyordu. Bilmiyorum, bu konulardan anlamam."
"Pekâlâ," dedi, kafasını sallayarak. "Bana biraz da Ece'den bahseder misin?"
"Ece.." dedim, kafamı sallayarak. Ve güldüm. "Ece.. Ece, tam bir çılgındı. Ah, çılgın kız. Gece kulüplerini çok sever. Ama kaç kere başına bela aldı." Yine güldüm. "Onu hayat koşulları değiştirdi. Kendisini yalnız hissetmemek için, başka şeylere sardı."
"Ne gibi?" dedi.
"Sigara, içki.." dedim. "Bir nevi kendisini avutuyordu."
"Hayatta her insan yalnızdır." dedi, bana bakarak. Saçları hafif dağınık olmasına rağmen, gayet düzenli duruyordu. Açık kahve gözlerini gözlerime dikmişti. Sakalları vardı, yeni alınmıştı. 'Polis' sıfatı, tam da ona göreydi: Düzenli, sert ve çekici.
"Bu da ne demek şimdi?" dedim, kaşlarımı kaldırarak.
"Yani," dedi, sandalyesinde geriye goğru yaslanarak. "Kaçmak istediği bir şey vardı ki, çareyi sigarada buldu. Ha, ne dersin?"
Nasıl böyle olabiliyordu? Hiçbir ayrıntıyı es geçmiyordu.
Ellerime doğru baktım. Bir şey düşünemiyordum. Başım ağrıyordu. Ve olanları idrak edememiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Çığlık
Mystery / Thriller10 Ocak 2015 günü, Ece Özkan'ın öldürülmesiyle başlar her şey. Üç yakın arkadaş olan Almina Günay, Beste Ören ve Kumsal Yiğit için bu olay bir nevi onlar için son olsa da; aslında başlangıcın ta kendisiydi.. Çözülen bir gizem, gittikçe yaklaşan fela...