Vous m'écrivez, mon ange, les lettres de
quatre pages plus vite gue je ne puis les
lire.Bir Mektuplaşmadan
Lizaveta İvanovna, giysisini ve şapkasını henüz çıkarmıştı ki kontes onu yeniden çağırttı, yeniden arabanın hazırlanmasını emretti. Evden çıktılar. Tam iki uşağın yaşlı kadını kaldırarak arabanın kapısından soktukları bir sırada, Lizaveta İvanovna tekerleğin yanı başında mühendisini gördü. Delikanlı, genç kızın elini yakaladı ve ödü kopan Lizaveta İvanovna daha kendini toparlayamadan gözden kayboldu. Bir mektup kalmıştı genç kızın elinde. Onu eldiveninin içine gizledi ve yol boyunca ne bir şey işitti, ne de gördü. Arabada giderken kontesin hiç durmadan soru sorma huyu vardı: — Demin karşılaştığımız kimdi? Bu köprünün adı ne? O tabelada ne yazıyor? Lizaveta İvanovna bu kez düşünmeden, tutarsız karşılıklar vererek kontesi kızdırdı.
— Ne oldu sana anacığım? Tetanosa mı tutuldun yoksa? İşitmiyor musun beni, anlamıyor musun?.. Çok şükür ne sesim hırıldıyor, ne de bunadım!
Lizaveta İvanovna dinlemiyordu onu. Eve döner dönmez odasına koştu, mühürlenmemiş bir zarf içindeki mektubu eldiveninden çıkarıp okudu... Tatlı, saygılı, sözcüğü sözcüğüne Almanca romanların birinden alınmış bir aşk itirafıydı bu. Fakat Lizaveta İvanovna Almanca bilmiyordu ve mektup çok hoşuna gitti.
Lakin bir yandan da tedirgindi. Genç bir erkekle ilk kez gizli, sıkı fıkı ilişkilere giriyordu. Durumun yakışıksızlığı korkutuyordu onu. Pervasız davranışından ötürü kendisini azarlıyor, ne yapacağını bilemiyordu. Pencere önüne oturmaktan vazgeçerek ve ilgisizlik göstererek, genç subayın daha ileri gitmek hevesini mi kırmalıydı? Mektubunu geri mi göndermeli, yoksa soğuk, kesin bir karşılık mı vermeliydi? Gidip kimseden akıl danışamıyordu. Ne bir dostu ne de bir akıl hocası vardı. Sonunda, mektubu yanıtlamaya karar verdi.
Yazı masasının başına geçip bir divit, bir kâğıt alarak düşünceye daldı. Mektubuna birkaç kez başlangıç yaptıysa da, hepsini yırtıp attı. İfadesini ya gereğinden çok hoşgörülü, ya da gereğinden çok acımasız buluyordu. Sonunda kendisini hoşnut eden şu birkaç satırı yazabildi:
"Niyetinizin dürüstlüğüne ve düşüncesizce bir davranışla beni incitmek istemediğinize eminim. Fakat tanışıklığımız böyle bir biçimde başlamamalıdır. Mektubunuzu size geri gönderiyor, hak etmediğim bir saygısızlıktan ötürü bundan böyle yakınmak zorunda kalmayacağımı ümit ediyorum."
Ertesi gün Hermann'ın geldiğini gören Lizaveta İvanovna, gergefinin başından kalkarak salona geçti, havalandırma penceresini açtı ve genç subayın çevikliğine güvenerek mektubu sokağa fırlattı.
Hermann koşup geldi, mektubu yerden aldı ve gidip bir pastaneye oturdu. Mühürü kopararak, kendi mektubunu ve Lizaveta İvanovna'nın yanıtını gördü. Beklediği de buydu zaten. Kafası çevirdiği dolapla dolu olarak eve döndü.
Bundan üç gün sonra, şeytan gözlü, küçük bir bayan, Lizaveta İvanovna'ya bir giyim evi mağazasının pusulasını getirdi. Lizaveta İvanovna yine bir masraf kapısıyla karşı karşıya olduğunu düşünerek, kaygılı bir tavırla pusulayı açtı ve ansızın Hermann'ın yazısıyla burun buruna geldi.
— Yanılmışsınız cancağızım, dedi. Bu pusula bana yazılmamış.
Cesur kız, yüzündeki kurnaz gülümsemeyi gizlemeden:
— Hayır, dosdoğru size yazıldı! dedi. Okuyun lütfen!
Lizaveta İvanovna pusulaya hızla göz gezdirdi. Hermann, buluşmalarını istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maça Kızı
Ficción histórica1799'da Moskova'da doğan Aleksandr Sergeyeviç Puşkin, çarlık yönetiminin zulümlerine karşı yazdığı şiirlerle ünlendi. Daha sonra yazdığı eserlerle Rus edebiyatının kurucusu olarak kabul edildi. ebedi kültüründe Rus halk sanatı epeyce yer tutar. Şiir...