ILIK ÇAY

90 7 3
                                    

Sadece 12 saatim kalmıştı. Hayatımı kökten değiştirecek bu kararı 12 saat icerisinde vermeliydim.Ya hayatımın geri kalanını gökyüzünü görmeden geçirecektim ki bu benim için mavinin her tonuna ayrı bir aşk besleyen biri için çok zor olurdu.Diğer seçenek ise çok daha berbattı. Hangisini secersem seçeyim zarar görecektim.Ya özgürlüğümü ya insanlığımı kaybedecektim.
Neden endişeleniyordum ki .Ben suçsuz biriydim Bundan emindim .Değil miydim yoksa ? Kesinlikle masumdum.Ama tüm herşey beni işaret ediyordu.
Gerçekler her zaman ortaya çıkardı.Ama gerçekler ortaya çıkana kadar bana ne olacaktı .Ya gerçeklerin ortaya çıkması 20 ya da 30 yıl gibi bir süreyi bulursa .Suçsuz yere senelerce ceza çeken insanlar var .
Her ne kadar her seferinde aklıma uğramaya çalışan bu ihtimali silmek icin kendimi paralasamda ya gerçek hic ortaya çıkmazsa?
Eğer günlükte bahsedildiği kadar cani biriyse bu "Doktor",benim gün yüzü görmemem için her şeyi yapardı.Tüm kanıtları yok eder ,tüm şahitleri sustururdu.
Belki de sadece gözümü korkutuyordur .Belki de ciddidir.
Yine de birinin ,hiç tanımadığın birinin hayatını mahvetmek için bu kadar uğraşmaya değer miydi ?Kendini riske atmaya ?Sağlıklı bir aklı olan kimse bunu yapmazdı.Ama Mai'nin yazdıklarına bakılırsa o da sağlıklı değildi zaten.
Ama ben Mai'nin yaptığını yapamazdım.
O an dağarcığımda müthiş bir patlama yaşanmıştı.Doktor.O,herşeyi kitabına uyduracak kadar üstün zekalı,tüm bu cinayetleri keyifle izleyip cesetlerin parçalarını pişirecek kadar hasta ruhlu bir psikopattı.
Ama işin temeli basitti.Çok basit bir denklemdi.Tüm bu acılar ,gözyaşı,cesetler,cinayetler hepsi tek bir şeyi test etmek içindi.İtaat.Bir çocuğun bez bebeğiyle oynaması gibi,bir çocuğun oyuncaklarına hükmetmesi gibi.Ve itaat etmezsem...
8 GÜN ÖNCE ----------------------
Avucumun içindeki çicekli fincanı öyle sıkı tutuyordum ki fincanın sıcaklığı avucumu yakıyordu.Bunu farketmemiştim bile.Zira gözüm hiçbir şey yokmuş gibi büyük bir iştahla yumurtasını parçalayıp ağzına atan kocamdaydı .O kadar rahat ve kendinden emindi ki bugün ki tek problem çayının soğumuş olmasıydı.Ne yazık ki gözlerimi hiç ayırmadan ona bakmam dahi dikkatini çekmemi sağlamamıştı .Tabağındaki kızarmış ekmek benden daha çok ilgi görüyordu.Birazcık olsun bana yönelmesini sağlamak açık konuşmak gerekirse hesap sormak amacıyla kardeşimin mezuniyet yemeğinde hos görünmek için uzattığım,manikürlü tırnaklarımı kahve fincanının kulbundan geçirip gövdesine belirli aralıklarla vurmaya başladım. Seramik olması yüzünden hatrı sayılır bir ses çıkıyordu.
Tık!Tık!Tık!
Hadi sadece kafanı kaldır.
Tık!Tık!Tık!Tık!
Bir bakış at ve göz göze gelelim.
Tık!Tık!Tık!Tık!Tık!
En ufak bir değişim,en ufak bir tepki yoktu.Tek yaptığı ekmeğine biraz daha çilek reçeli sürmekti.Susmak için dudağımın kenarını kemiriyordum ama yine de çenemi kapalı tutamamıştım.
"Şunu yapmayı keser misin?"
Yüzünü tabağından kaldırabilmişti nihayet .Bana hayret ve ne olduğunu anlamayan bir bakış attı.
"Neyi?"dedi umursamaz bir halde.
"Şunu işte.Ben senden bir açıklama beklerken sanki ortaya bir şey yokmuş gibi salyalarını akıtarak kahvaltı etmenden bahsediyorum."
Gözlerinde ki o anlamsız ifade giderek büyüdü.Elinde ki kıymetli kızarmış ekmeği tabağa bırakıp kırıntıları silkeledi.
"Birincisi sesinin tonuna dikkat et .İkincisi ben salya falan akıtmıyorum."
Ne demem gerek bilmiyordum .Takılması gereken nokta salya değil açıklama olmalıydı.O da sustu ve ne diyeceği tahmin edilemezdi.
Aklıma beraber ilk kez tiyatroya gittiğimiz gün gelmişti. O gün de oyuncu sahnenin en heyecanlı bölümünde repliğini unutunca rol arkadaşıyla beraber kalakalmışlardı.İkiside ne diyeceğini bilemez halde bakıyordu.Tıpkı şu an ki gibi .Yardımcı oyunculardan biri lafa girene kadar devam etmişti bu sessizlik. Bizim suskunluğumuzda ben ellerimi masaya vurunca sona ermişti.
"Dün gece nerdeydin.Saat 4'e kadar işte olamayacağına göre."
"İstediğin açıklama bununla mı ilgiliydi?"
Zaman kazanmaya çalışıyordu.Yalan aradığı her halinden belliydi. Çünkü kemerine dokunup duruyordu.Güvensizlik ve yalan belirtisi.Bir keresinde annemin doğum gününde pastayı taşırken düşürmüştüm ve etraf krema,şekerlemeye bulanmıştı .Tabi annem de tam etrafı toparlarken bizi yakalamıştı.Şanslıyımdır.Daha annem ağzını açıp siteme başlamadan Deniz lafa atılmış ve suçu üstlenmişti.Ben tepsiyi taşırken bana çarptığını ve pastanın devrildiğini söylemişti. O zamanda füme renkli süveterine dokunmadan duramamıştı.
O gün benim icin yalan söyleyen adam şimdi bana yalan söyleme hazırlanıyordu.
"Doğruyu söyle."
Hala cümleleri toparlamaya çalışıyordu.
"Tamam yalan söyle.Ama mantıklı ve inandırıcı olsun."
"Bak yalan falan yok.Üzülmeni istemiyorum ama sıkıldım.Sürekli aynı şeyleri yapıyoruz.Biraz uzaklaşmak istedim.Sadece bir gece eve geç geldim diye bu kadar sinirlenme."
Bu cümlenin içinde bir yerde bu ilişki sona geliyor diyen biri vardı.Kibarca söylemesine ragmen bir parçam burkulmuştu.
"Seni sıkan ben miyim?"
Alacağım cevap beni korkutuyordu.
"Öyle bir şey demedim ama ..."
Lütfen kıracak birşey söyleme.
"Bazı zamanlar beni bunaltıyorsun."
Hayır seni kaybetmek istemiyorum.
"Beni biraz anla.Biraz özgür bırak."
"Ne yani tüm modern eşler gibi beni aldatmana izin mi vereyim?Arada bir başka bir kadın iyi mi olur?"
"Yine konuyu çarpıtıyorsun.Ne desem ne söylesen tersini anlayıp kavga çıkarmak istiyorsun."
"Ne yani kavgacı ben mi oldum ?"
"Ben cidden bıktım."
Farketmeden bağırmaya başlamıştım.
"Benden mi ? Asıl ben senden bıktım .Kendi begenmis bir ukaladan daha fazlası degilsin .Sana katlanmak çok zor ."
"Katlanma o zaman boşa beni ."
Sesinde ki ani patlama ve hiddet sıçramama neden olmuştu.
"Valla cidden bir ara verelim .Ben sana tahammül edemiyorum ."
Hayır hayır bu karşımda dikili duran adam o değildi.Yıllar önce delice aşık olup sahiplendiğim,başıma gelebilecek her belanın önüne atılan,babam gibi kokan adam değildi .Değişmişti.Ne sebeple olduğunu bilmiyorum ama çok değişmişti.Gözlerinde o kadar büyük bir kızgınlık vardı ki sanki bana hiç sevgiyle bakıp aklımı başımdan almamış gibiydiler.Mavi ve yeşilin her tonunu barındıran ve her tonunu ezbere bildiğim bu gözler beni cidden korkutuyordu.Beni sevdiğini söyleyen dili şimdi bana lanetler yağdırıyordu.Giderek hiddetlendi .Yine de gözünün içine aciz bir şekilde bakmaktan kendimi alıkoyamadım.
Lütfen artık sus! Seni hala seven hücrelerimi öldürüyorsun!

Tatlı Cinayet GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin