Koskoca hafta sonu geçip gitmişti. Şuan işteydim. Kim Taehyungla henüz karşılaşmamıştım ama şirkette olduğunu biliyordum. Öğle paydosu gelmişti ve herkes yemek yemek için ya dışarıya çıkmıştı ya da kafeteryadaydı. Ben genelde yemek yemezdim öğlenleri. Bu vakti ya laboratuvarda geçirirdim ya da kahve alıp terasa çıkardım. Ama bugün ikisini de yapmamıştım. Masamda oturuyor ve önümdeki kağıda rastgele çizgiler çiziyordum. Kafam doluydu. Ve ben hiçbir çözüm bulamıyordum. Oturduğum yerden bir hışımla kalktım. Anlık sinir basmıştı beni. Kafamı bu kadar doldurup hayatıma yavaş yavaş dahil olan insanın yanına gidiyordum . Kim Taehyung'un odasına.Odası boştu. O yoktu. Oysaki şirkette olduğundan emindim. İlk defa konuşmak için cesaretlenmiştim ama onu odasında bulamamak beni üzmüştü sanırım. Ben de odasından çıkıp asansöre binip çatıya çıkmaya karar vermiştim. Sessiz , kafa dinlemek için güzel bir yerdi. Asansör katları tek tek çıkarken -teras 30. kattaydı- ben Kim Taehyung'un nerede olabileceğine dair düşüncelerimle boğuşuyordum. Yemeğe mi gitmişti ki diyeceğim ama öyle olsa çıkarken görürdüm. Toplantı mı vardı acaba diyeceğim ama toplantı olsaydı haberimiz olurdu. Toplantının karşı tarafı dışarıdan geliyor olurdu ya da biz olurduk. Ama kimse şirkete girip çıkmamıştı. Kafam iyice karışmıştı. O sırada asansör kata vardığını belirten sesi çıkarmıştı. Hemen bir silkelenip kendime geldim ve terasa doğru adım attım. Terasta genelde kimse olmazdı. Hatta hiç benden başkasını görmemiştim terasta. Ama yine de etrafta gözlerimi gezdirip kontrol ederdim. Orada bir kişi bile olsa rahat hissedemezdim çünkü. Yine gözlerimi gezdirip kontrol ediyordum ki onu gördüm. Terasta şemsiyeler bulunurdu ve onların altında da armut koltuklar. Terası samimi kılan şeylerden biri de buydu ama çok uğrayan yoktu işte. Ama şuan Kim Taehyung armut koltuklardan birinde oturuyordu. Kafası geriye yaslıydı, kravatını gevşetmişti. Gözleri kapalıydı. Birinin geldiğini anlamaması imkansızdı çünkü asansörün sesini duymuş olmalıydı. Adım seslerimi de. Ama gözlerini aralayıp kim geldi diye bakmamıştı . Ben de anlık cesaret ile yanına yürümeye başlamıştım. Ve onun oturduğu armut koltuğun yanındaki koltuğa da ben oturdum ve gözlerimi onun üzerine diktim. Ama o yine gözlerini açmamıştı. Nefes seslerini duyabiliyordum ve uyuyor olduğunu düşünmeye başlamıştım. Oturup onu izlemeye başlamıştım. Yine. Sanırım onu uyurken izlemek benim için güzeldi . İnkar edemezdim , yakışıklıydı . Onu izlememek olmazdı. Ama hala onda tanıdık bir hava vardı. Ama ben bunu çözemiyordum.
"Beni izlemeye devam mı edeceksin Jeon? Yoksa ilgini mi çekmeye başladım?"
Ne yani uyumuyor muydu? O öyle diyince elim ayağıma dolaştı. Ayağa kalkıp ;
"Özür dilerim Bay Kim. Sizi burada görünce şaşırdım ." dedim. O ise yine gözlerini aralamadan kıkırdadı.
"Odamda beni bulamayınca da şaşırdın mı ?"
Nasıl ya? Odasına girdiğimi, onu aradığımı nereden biliyordu ki ?
"Siz.. nasıl yani nereden biliyorsunuz ki?"
"Sen odama girdiğinde pardon daldığında ben çatıya çıkmak için asansörün oradaydım. Seni gördüm Jeon. Ve hala resmi hitap ediyorsun . Anlaştığımızı sanmıştım. "
Doğru söylüyordu. Haftasonu evimden çıkıp gitmeden önce söylemişti. Ama şuan şirketteydik değil mi? Burada resmi konuşmalıydım. Evet ona da tam olarak böyle söyledim. Ve o da ;
"Ama başbaşayız Jeon. Bir sıkıntı yok bence. Hem beni neden arıyordun? Bir şey mi konuşmak istiyorsun?"
Evet istiyordum. Ama o zamanki anlık sinirimle istemiştim. Özellikle bir konu konuşmak üzere de gitmemiştim odasına zaten. Ama gittiğimde madem konuşacaktım şimdi de konuşabilirdim. Ama dilim tutulmuş gibi sustum kaldım. O ise yüzünde sıfır tepkiyle ağzımdan çıkacak kelimeleri bekliyordum. Ben de o sırada ne söyleyerek geçiştirebilirim diye düşünüyordum tabiki. Ve o sırada ağzımda daha sonra çok utanacağım o laflar çıkıverdi;"Bana uyumak için bana ihtiyacın olursa beni ara demiştin Taehyung ama numaran ben de yok ki. Onu sormak için gelmiştim. "
| yaklaşık on beş dakika sonrası |
ŞİMDİ OKUDUĞUN
desire of vanilla
Fanfictionaskıya alındı "Kokuları daha net anlayabilmem için bedeninde deneyebiliriz değil mi, Jeon?"