"2"

1.8K 112 15
                                    

Dün yol yorgunluğu ile evden çıkmak istememiştik. Bugün ise kalktığımız gibi denize gelmiştik ve yaklaşık 4 saattir denizde yüzüyorduk.
"Bora yeter artık acıktım ben."
Asla doymak bilmiyordu bu çocuk. Yarım saatte bir denizden çıkıp, yanımızda getirdiğimiz atıştırmalıkları yiyiyordu.

"Çık ye o zaman. Niye bana söylüyorsun."
"Çünkü getirdiklerimiz bitti."
"Yuh Mert. Bir poşet yiyecek vardı çantada."
"Evet ama onlar doyurmadı beni. Çıkıp birşeyler yiyelim."
Sıkıntıyla oflayıp denizden çıktım. Aslında bende acıkmıştım ama denizden çıkmak istememiştim.

Şezlongun üzerindeki havlumu alıp kurulandım. Üzerimizi giydikten sonra sahilde dolaşmaya başladık.
İlgimi çeken bir büfeden birşeyler yedikten sonra Mertin ısrarı ile başka bir yere gelmiştik.

Aslında açık bir alandı geldiğimiz yer . Yani insanlar ortada büyük bir alanda dans ederken aynı zamanda barı da vardı. İyi olan tarafı ise yaş sınırlaması yoktu. Mert böyle ortamları hep merak etsede, benim pek ilgimi çekmiyordu.
Bu yüzden barın önüdeki yüksek taburelere oturduk.

Elimde ki renkli kokteylden içerken Mert e baktım. Benim gibi oda alkolsüz bir kokteyl almıştı. Reşit olmadığımız için.

Şu an onun da dans etmek istediğini bildiğim için elimizdeki içecekler ile onu dans eden kalabalığa çekiştirdim.
"Bora napıyorsun?"
"Dans etmek istemiyor musun? Al işte sana fırsat."
Bunu söylemem ile yüzüme sulu bir öpücük kondurup, bu sefer o beni çekiştirmeye başladı. Yavşak. Omzumla yanağımı sildim. Salya olmuştu.

Akşam olmaya başlamıştı. Bu yüzden dans edenlerin sayısı iki katına çıkmıştı. Ortalarda olduğumuz için bu durumdan olumsuz etkileniyorduk. Özellikle ben. Elimdeki üçüncü içecek dans ederken bana çarpan insanlar yüzünden dökülebilirdi. Keşke Mert gibi birincisinden sonra almasaydım.

Yaklaşık beş dakika sonra sıkıldığım içim içeceği kafamdan yukarı kaldırdım. Bu şekilde bar bölümüne gitmeyi düşünüyordum.

Taki birinin bana sert bir şekilde çarpıp tüm içeceğin başımdan aşağı dökülmesine kadar.

"Kahretsin! Buda ne?"
Yani ben sadece benim üzerime döküldüğünü sanana kadar.
Mertin korkak bakışları üzerimdeyken, aynı şekilde arkama döndüm.
Renkli bar ışıkları gözümü alsada karşımdaki adamı net görmüştüm. Korkumun yanına şimdi şaşkınlıkta eklenmişti.
Karşımdaki esmerin de benden farkı yoktu.
Bir kez daha biri tarafından itilmem ile iyice ona yaklaştım.
Anında elleri belimi bulurken, ben hâlâ aptal gibi yüzüne bakıyordum. Ortamdaki çeşit çeşit olan kokular ve alkol kokusuna rağmen yakınlığımızdan dolayı kokusunu net bir şekilde alıyordum.

Sıkkın bir nefes verip arkamdaki birine kaş göz işareti yaptı. Ardından beni çekiştirmeye başladı.
"Napıyorsun sen? Bıraksana bileğimi. Kime diyorum ben? "
Cevap vermek yerine koyu gözlerini gözlerime dikti. Bakışları beni susturmaya yetmişti. Oysa yeni bulmuştum sesimi. Daha doğrusu yeni gelmiştim kendime.

Beni çekiştirdiği yöne baktığımda rahatladım. Gerçi ne bekliyordum ki? Saçma bir tepki vermiştim. Beni tanımıyor bile. İkinci kez gördüğü birine ne yapabilir ki?

Girdiğimiz lavabonun parlak ışığı ile yüzündeki mavi renk gülmeme sebep oldu.
Tabi bu üç saniyeden az sürmüştü.

"Özür dilemek yerine gülüyormusun gerçekten? "
"Şey-özür dilerim. İsteyerek olmadı. Yani kalabalık yüzünden, kazayla oldu. Güldüğüm içinde özür dilerim."
Samimiyetle söylememe rağmen bakışları hadi oradan der gibiydi.

İçimdeki bir dürtü ile onu baştan aşağı inceledim. Dünün tam tersi olarak bugün beyaz bir tişört ve kot giymişti. İçecek yüzünden yüzü ve yakası batmıştı. Beyaz renk esmer tenini ön plana çıkarıyordu. Bu onu daha yakışıklı yapıyordu. Gerçi her türlü yakışıklıydı.
Yutkunarak başka yere gözlerimi çevirdim.
Sanki içime Mert kaçmış gibi hissetmiştim bir an.

TESADÜF/b×bHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin