"10"

1K 76 2
                                    

Hiçbir şey yapmadan sadece durdum ve düşündüm. Doğrumu duymuştum? Bora dememişti değilmi? Hayır hayır. Kesinlikle Bora dememişti. Bir kere arabaya binerken beni görmemişti bile. Burada olduğumu nerden bilebilir?

"Bora? Yanıma gelmelisin bence. Burası daha rahat."

Siktir! Onca söylediğinden sonra kesin beni öldürürdü bu manyak herif. Ne yapmalıydım? Nasıl kurtulabilirim? Hem nasıl görmüştü beni?

Hemen yanımdaki kapının kolunu tutup açmaya çalışmam ile kapı kilitlenmişti.
"Lütfen gitmeme izin ver. Duyduklarımı kimseye anlatmam." Cevap vermek yerine arabadan indi. Arka taraftaki diğer kapının açılması ile kafamı kaldırdım. Yüzündeki sırıtış ile bana bakıyordu. Rezil olmam yetmiyormuş gibi bide öldürülcektim. Omzumlarım düşerken ağrıyan bacaklarıma daha fazla dayanamayarak koltuğa oturdum.
"Merak hiç iyi değildir. Bunu sana öğretmediler mi?"
Yanıma oturup kapıyı kapattı. Kafamı eğip ellerim ile oynamaya başladım. Şuan yapabileceğim başka birşey yoktu zaten. Tetik sesi ile kocaman açtığım gözler ile ona baktım. Elinde silah vardı ve ben bunu yeni fark etmiştim.

"Na-napıyorsun?" Korktuğum başıma gelmişti işte. Aptal Bora. Aptal. Öldürecekti beni.
"Yaptığın şeyin cezasını çekmelisin bence. Gizlice arabama bindin. Yetmezmiş gibi birde söylediğim herşeyi duydun."
"Yemin ederim kimseye birşey söylemem. Gitmeme izin ver lütfen."

"Olmaz Bora sana güvenemem."
Silahı bana doğrultması ile gözümden yaşlar akmaya başladı. Korkuyla gözlerimi kapattım. Ona güvenmemekte haklıydım. Ama şimdi beni öldürürse kimse nereye gittiğimi bilmiyordu. Bu yüzden belkide ne cesedimi nede katilimi bulabileceklerdi.

Tekrar duyduğum kahkaha sesleri ile gözlerimi açıp ona baktım. Düzgün ve beyaz dişleri ile çok güzel gülüyordu. Ama o bir katildi. O yüzden dış görünüş insanı yanıltabiliyordu.
"Neden gülüyorsun acaba orusbu çocuğu? Öldüreceksen öldür artık! Yada bırak gideyim."

"Gerçekten mi Bora? Bu kadar saf olamazsın?"
"Ne?"
"Hala seni öldüreceğimimi düşünüyorsun gerçekten?"

Aklım karışmıştı. Öldürmeyip napacaktı? Birinin cama vurması ile yerimden sıçradım. Semihi görmem ile korkum iki katına çıkmıştı. Rüzgar gülmeye devam ederken kapıyı açarak aşağı indi.
"İn arabadan Bora." Kaçabilme düşüncesi ile hemen indim arabadan.

" Rüzgar? Bora sen ne yapıyorsun burada? Üstelik telefonda konuştuğun şeylerde neydi Rüzgar? Kafayımı yedin sen?"
"Sadece ufak bir şaka yapmak istemiştim ama baya eğlendim."

Rüzgar önümüzde bulunan mekana girerken arkasından baka kaldım sadece. Semih yanıma gelip yüzüme garip bir şey varmış gibi bakınca ona döndüm.
"Bora sen iyimisin? Betin benzin atmış. Gel içeriye girelimde anlat ne olduğunu."

Ne tepki verebiliyordum nede konuşuyordum. Az önce ufak bir şaka mı demişti o? Peki şaka olan şey tam olarak neydi?

Semih koluma girip beni mekandan içeriye soktu. Algılarım kapanmış olabilirdi
Çünkü etrafta ne olup bittiğini, nerede olduğumu anlayamıyordum. Rüzgarın karşısındaki boş berjere oturup yüzüne bakmaya başladım. Semihte hemen yanıma oturmuştu.

"Neler oluyor Rüzgar? Bora neden bu halde?"
"Sadece bir hata yaptı ve bedelini ufak bir şakayla ödetmek istedim. Bu kadar korkacağını düşünmemiştim"

Yanıma gelip bana su uzatan garsondan suyu alıp içtim hemen. İçerken boğazım acımıştı. Biraz kendime gelince konuşmaya başladım.
"Şimdi sen bana silah kaçakçılığı yapmadığını, adamlarının olmadığını, birini öldürmediğini mi söylemek istiyorsun? Yada Semihin Mertle dalga geçmediğini ve aldatmadığını mı? Yoksa beni öldürmek istemediğini mi? Hangisi yalan yada şakaydı?"

"Ne? Rüzgar bunları söyledin mi gerçekten? O yüzden bu haldesin demekki. "
"Evet yaptım. Yüz ifadesini görmen gerekiyordu."
"Çocukmusun sen? Neden böyle birşey yaptın?" Semih bile yaptığı şeylerin fazla olduğunun farkındaydı. Ama o gülmeye devam ediyordu.

"Çünkü gizlice arabama binip saklandı."
Duyduklarımı sindirdikten sonra sakince ayağa kalkıp karşısına geçtim. Gülerek ne yapacağımı bekliyordu. Evet bugün beni öldürmemiş olabilirdi. Ama şimdi ben onu öldürecektim. Yaptığı şey için  pişman etmek istiyordum onu. Dudağının kenarına yakın bir yere yumruk atıp yakasına yapıştım. O benden çok güçlü olabilirdi. Ama bende güçsüz değildim. Attığım yumruk dudağını kanatmıştı.

"Seni öldürürüm piç kurusu. Beni duyuyormusun? Senin yapamadığını ben yaparım duydun mu?" Bir kez daha yumruk atacakken ellerimi tutup üzerine düşmeme sebep oldu. Yüzlerimiz yakınken, tek bacağının üzerine, yan şekilde oturmuştum.

"Ağzından çıkanlara dikkat et ufaklık. Şuan benim mekanımdasın. Ve ben sana istediğim herşeyi yaparım. Biraz önce yaptığın şeyi bir daha yapma sakın. Gerçi pek etkisi olmadı. "
Söyledikleri ile kafamı çevirip etrafa baktım. Mekan?
Ortadaki dans pisti, masalar ve bar bölümü. Şu an bir bardaydık. Yani gördüğüm kadarıyla. Hem böyle bir mekan işletmesi hemde öğretmen olması ne büyük ironiydi ama. Gözlerim Semihi bulduğunda pis bir sırıtışla bizi izlediğini gördüm. Rüzgara baktığım da onunda aynı şekilde bana baktığını gördüm.

"Neden gülüyorsun? Komik olan ne acaba?"
"Yerin rahat herhalde." Evet rahattı. Şu an kucağında oturuyordum, onun elleri ise belimdeydi. Ve nedense bu hoşuma gitmişti.

Ona sinirli olduğum aklıma gelince göz devirip ayağa kalktım.
"Senden nefret ediyorum. Mekanını da hiç beğenmedim. Üstelik her nerde olursak olalım, istemediğim hiçbir şey yapamazsın bana."
"Bir şeyleri inkar etmeyi bıraktığın zaman gerçekleri göreceksin Bora."

İnkar ettiğim tek şey Mekan konusuydu. Mekan gerçekten güzeldi. Her ayrıntısı özenle yapılmıştı. Fazla incelemesemde gördüğüm şeyler güzel ve şıktı. Bu yüzden onu umursamayıp Semihe döndüm.

"Sırıtmak yerine beni eve bırak."
"Ben bırakırım seni."
"Mümkünse bir süre karşıma çıkma sen. Yürü Semih." Arkamdan güldüğüne emindim ama dönüp bakmadım. Pislik.

Semih ile arabasına binip evi tarif ettim. Bir süre aramızda sessizlik olsada o bunu bozmuştu.

"Bana kızgın olduğunu biliyorum ama-"
"Bir haftadır neredeydin? Bir görünüp bir kaybolmayı adet haline getirdin galiba."
Lafını kessemde bir şey demeyip yola bakmaya devam etti.

"Mertin karşısına herşeyi hallederek çıkmak istiyorum. Sen inanmasanda ben onu seviyorum. Ve herşey için geçerli sebeplerim var."
"Pekâlâ. Ama senin de bilmediğin şeyler var Semih. Mert seni ne kadar severse sevsin aranızdaki tek engel senin onu habersiz terk etmelerin yada ben değilim. Daha büyük sorunlarınız var. Ben sana gerçekten güvendikten sonra aranızdan çekilirim. Benim için önemli olan tek şey Mertin mutluluğu. "

Tek engeli ben gibi görmesi hataydı. Eğer ailemiz bunu öğrenirse olacakları tahmin bile edemiyordum. Devlet kurumları ve şahsi kurumlarda ailemizin önemli tanıdıkları vardı. Ve bu konuda tek zararlı biz çıkmazdık.

" Başka nasıl bir engel olabilir ki? "
" Zamanla öğrenirsin."

Merak ettiğini biliyordum ama şu an öğrense bile yapabileceği birşey yoktu.


TESADÜF/b×bHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin