➻I

654 33 38
                                    

•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Her şeye sahip bir insan olduğumu düşünüyordum bir zaman kadar. Mutlu bir aile, başımı sokabileceğim sıcacık bir ev, yakın bir arkadaş ve iyi bir okul başarısı. Eksiksiz ve mutlu bir hayatım vardı. İnançlı bir aile büyümüş biri olarak sahip olduklarıma her zaman şükretmem gerektiği öğretilmişti.

Sonra içimde filizlenen bir his ise daha fazlasını elde edebilecekken neden bununla yetinmem gerektiğini söylüyordu. Mantığınla düşünüyorsun, Choi Akira. Kalbin girmediği bir hayat yarım bir hayattır.

Böylelikle kendi kelimelerimle kendimi zehirlemiştim. O zehir ise günden güne içimde yayılmış kurak bir çöle çevirdiği içimdeki her şeyi öldürmüştü.

Şubat soğuğu iyice insan kemiklerine işlediği bir zamandı. Akşam karanlığı iyice çökmüştü ve uzayan bir dersin sonunda nihayet okuldan çıkabilmiştim. Birinci sınıf tıp öğrencisi olunca işler pek de planlandığı gibi gitmiyordu. Teknik derslerin arasında boğuşmaktan dağılmış açık kahve saçlarımı lavaboda düzeltip okul kampüsüne indim.

Ön otopark buradan görünüyordu. Okulun zengin züppelerinin altlarına çektikleri son model arabalarının cilalı kaportaları, sokak lambalarının soluk sarı ışıkları altında bile biz buradayız diye göz alıyordu.

Şöyle bir arabam olması için nelerimi vermezdim ama Tanrı bana bu arabalardan birine sahip bir arkadaş vermekle yetinmişti sadece. O da ben dersteyken defalarca kez aramıştı ama telefonu sessize aldığım için bunları şimdi görüyordum.

MinHi: Dersten çıkar çıkmaz attığım adrese gel.

Manyak bir yer burası.

Gelmezsen ölümü gör.

İç çekerek mesajlarını okudum. Üstümdeki siyah kotum, siyah kazağım ile bahsi geçen manyak yere pek gitmek istemesem de gidip eve üstümü değiştiremezdim. Adres evime çok ters bir istikametteydi ve oraya giden otobüs bir tek buradan geçiyordu. Eğer gitmezsem MinHi'nin söylenmelerini bir hafta dinlemek zorunda kalırdım.

Uzun düşünme sürecinden sonra gitmeye karar verdim. Dikkat çekmeyen bir dış görünüşün avantajı ile her yere kolaylıkla uyum sağlıyordum. Bunu Kore'nin mükemmelliyetçi güzellik standartlarına fazlasıyla uyan bir arkadaşa sahip olmak da sağlıyordu. Park MinHi okulun o kızıydı. Her konuda yeteneğini konuşturup eşsiz güzelliğiyle baş döndürebiliyordu. Her şeye sahip birisi olarak sıfır egosunun olması ona bambaşka bir hava da katıyordu. Eğlence anlayışımız çok farklı olmasına rağmen kader birbirinden alakasız bu iki insanı bir araya getirmişti.

Wake Up in the SkyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin