➻IX

198 21 1
                                    


Her geçen gün kendimle biraz daha çelişmeye başlıyordum. Bir kez kalp işin içine girince mantığından eser kalmıyordu. Gözlerin bağlanıyor, sesin kısılıyordu, buna engel olabilecek gücü kendinde bulamıyordun. İş işten geçtikten sonra kalbini sarsıp geçen depremlerin yıkıcılığını görüyordun. Buna sevgi deniliyordu. 

"Akira." dedi DongYul dışarıda beni görünce yanıma doğru yürümeye başladığında. Sabah kahvaltıdan sonra MinHi ile birlikte buradaki bir mağazaya gitmek için aşağı inmiştik. Çok hoş hediyelik eşyalar satılıyordu ve kayak delisi babama ve anneme de bir şeyler almayı düşünüyordum. 

DongYul'u gören koluma girmiş MinHi ciğerimi sökmek ister gibi koca bir sırıtma ile beni dirseğiyle dürttüğünde yüzümü buruşturmamak için zor tutmuştum. "Merhaba." dedi DongYul yanımıza geldiğinde.

"Merhaba." dedi MinHi elini uzatarak. "Ben MinHi. Akira'nın en yakın arkadaşıyım." 

DongYul centilmen bir şekilde MinHi'nin elini sıkıp üstüne ufak bir öpücük kondurduğunda MinHi'nin koluna girmiş olmasam yere düşerdi. DongYul ülkedeki yakışıklı erkek kontenjanının başında gelecek kadar yakışıklı biriydi. 

Ben de gülümseyerek onu selamladıktan sonra "Jaemin'den bugün gideceğinizi öğrendim." dedi DongYul saçlarını geriye doğru tarayarak. 

Jaemin. Adı bile yetmişti kalbimi kasmaya. Dün gece odasına gidip eline pansuman yaptıktan sonra geri odama dönmüştüm. O olaydan haberdar olmadığını söylüyordu. En başta onun da bu işte parmağı olduğunu düşünsem de dünden sonra içimde onun tarafını tutan yeni bir ben oluşmuştu. İçten içe onun böyle bir şeyde alakası olmadığını biliyordum. 

O zamanları tekrar hatırlayınca o grupla çok içli dışlı olmadığını fark etmiştim. MiSun ile o zaman sevgiliydi ve DongYul da MiSun ile yakın arkadaş olunca otomatik olarak o da suçlu bir konuma yükselmişti gözümde. O kadar kördüm ki, dünyanın asla iyi bir yer olmadığını tamamen unutup daha yeni tanıdığım insanlara sırtımı yaslamıştım. 

"Evet, öğleden sonra çıkacağız. Yarın okulumuz var." dedi yumuşak bir sesle. 

"Aa, Hyuck ile buluşacaktım ben." dedi MinHi gözlerini büyüterek. "Siz keyfinize bakın." 

MinHi konuşur konuşmaz bize hızlıca bir bakış atıp el sallayarak koşar adım yanımızdan uzaklaştı. Onun Hyuck ile buluşmayacağını biliyordum. Bizi yalnız bırakmak için numara yapmıştı. 

"Yürüyelim mi biraz?" dedi DongYul kibar bir şekilde. Ellerimi ceplerime koyup gülümsedim. "Olur." 

Hemen yanımda birlikte yürümeye başladık. Güneş bugün bulutların arasından çıkmıştı ve göz kamaştırıcı ışıklarını üstümüze tutuyordu.

"Hiç değişmemişsin." diye konuştu DongYul. "Hala çok güzelsin." 

Güldüm. "Benimle flört etmeye mi çalışıyorsun?" diye konuştum eğlenir bir sesle. 

Elini ensesine atıp o da güldü. "Çok mu belli oluyor?" 

Kafamı salladım. "Eskiden daha iyiydin." dedim. "Taktik veren biri yok mu artık?" Yaptığım ima üzerine dudaklarını birbirine bastırdı. 

"Geçmişi geçmişte bırakmak gerekir bazen Akira. Hatalar yaptım ve onları telafi etmek için çalışıyorum." 

Derin bir nefes aldım. "Ne kadar sürecek peki bu? Amerika'ya dönmeyecek misin?" 

Adımlarını durdurdu. Bana doğru döndüğünde ben de durarak ona baktım. "Şu an aklımda belli bir tarih yok. Senden alacağım cevaba göre planlarıma yön vereceğim." 

Wake Up in the SkyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin