Alınlarından akan terleri umursamadan oyuna devam ediyorlardı… Düzgün nefes alamadıklarından ciğerlerinin yandıklarını hissediyorlardı. Son bir dakika durum berabere… Bu bir dakika içerisinde bir mucize olmalıydı, olmak zorundaydı…
3 AY ÖNCE…
İzmir’de küçük kızlar hentbol müsabakaları sonlanmıştı. Müsabakalarda yer alan tüm takımlar spor salonunda ayrı ayrı sıraya geçmişlerdi. Serenonimin başladığını bir adamın kürsü gibi bir yere çıkıp konuşmaya başlaması sayesinde anlaşıldı. Adam elinde tutuğu mikrofona sesli bir şekilde üfledi ve salonda çok rahatsız edici bir ses çıkmasına neden oldu. Sonrasında sporculara doğru gülümsedi ve konuşmaya başladı.
"Öncelikle şuan burada bir üst tura çıkmaya hak kazanan takımları açıklamak için bulunuyorum, ama öncesinde sizleri İstiklal Marşımızı okumaya davet ediyorum." Dedi. Komutlar verildikten sonra İstiklal Marşı okunmaya başlandı.
İstiklal Marşı okunması bittikten sonra, aynı adam mikrofonu tekrar eline alarak konuşmaya başladı. "Okullar arası küçük kızlarda İzmir genelinde birinci olan ve direkt yarı finalle çıkmaya hak kazanan takım 'Hilal Necmiye Hüsnü Atabek Ortaokulu' kendilerini tebrik ediyorum." Dedi. Salonda büyük bir alkış sesi koptu. Elinde, altın madalyaları tutan kadın ve yanındaki adam hızlıca birinci olan takımın yanına gelip sporculara madalyaları takarken bir yandan da ellerini sıkıp tebrik ediyordu. Adam birinci olan takımın sporcularına madalyayı takmayı bitirdikten sonra,birinci olan takımın antrenörünü de tebrik edip yerine geçmişti. Kürsüdeki adam tekrar konuşmaya başlamıştı. "İkinci olan takımımız 'Bağ Yurdu Ortaokulu' onlarda birinci olan takımız gibi direkt olarak yarı finallere çıkmaya hak kazandılar. Kendilerini tebrik ediyorum." Dedi. Tekrar salonda büyük bir alkış sesi kopuyordu. Yine aynı kadın ve adam ikinci olan takımın yanına gelmişlerdi. Bu sefer altın madalya yerine gümüş madalyalar ile gelmişlerdi, ikinci olan takımın yanına... Adam ikinci olan takımın madalyalarını takarken bir yandan da ellerini sıkıp tebrik ediyordu. Sporcuların madalyalarını taktıktan sonra ikinci olan takımın antrenörünü de tebrik edip yerlerine geçmişlerdi. Kürsüdeki adam tekrar konuşmaya başlamıştı ama bu sefer yüzünde küçük bir tebessüm ile… "…Ve son olarak üçüncü olan takımımız 'Şehit Onbaşı Ali Güner Yeşilbağ Ortaokulu' bu takımımız da çeyrek finallere çıkmaya hak kazanmıştır. Kendilerini tebrik ediyorum." Dedi. Salonda diğer takımlara göre daha az bir alkış sesi geliyordu. Bu durum takımdaki kızların yüzünden de belli olacak ki hepsinin yüzünde buruk bir tebessüm vardı. Aynı kadın ve adam bronz madalyalar ile üçüncü olan takımın yanına geldiler. Onları hızlı hızlı tebrik edip madalyalarını takmaya başladılar. Kızlara madalyayı taktıktan sonra antrenörlerini de tebrik edip yerlerine geçmişlerdi. Kürsüdeki adam tekrar konuşmaya başladı. "Serenonimiz burada son bulmuştur. Katıldığınız için teşekkür ederiz. Sporcularımıza ve antrenörlerimize başarılarının devamını dileriz." Demişti. Serenonimi bittikten sonra kızlar kalenin önüne geçip fotoğraf çekildikten sonra derin bir nefes almışlardı. Emeklerinin karşılığını yavaş yavaş aldıklarını şu anda hissetmeye başlamışlardı. Emekleri sayesinde belki de hayatlarının hem en mutlu hem de en trajik anılarını yaşayacakları bir yola çıkmışlardı ve şuan hiç birinin bundan haberi yoktu…3 GÜN SONRA…
"5 dakika mola!" diyerek bağırdı Ömer Hoca. Kızlar nefes nefese ve kan ter içerisinde kalmış bir şekilde suları koydukları benchlere doğru koştular. Bugün ki ikinci antrenmanlarıydı, hiç biri de hallerinden şikayetçi görünmüyordu. "Ciddi ciddi deplasmana gidiyoruz ya!" Dedi Ezgi sırıtıp suyundan bir yudum alırken. Eylül kendini sırt üstü yere atarak konuştu. "Ayaklarım artık yürüyebilme işlevini kaybetti, siz beni bırakın gidin ben size yetişirim arkadan." Dedi oflayıp puflayarak. Bütün takımdan gülme sesleri geliyordu. Salonun kapısının açılma sesi ile bütün takım kapıya doğru baktı. "Hadi! Sıraya kızlar, çabuk olun ." Dedi Ömer Hoca yürürken. Herkes hızlı adımlarla sıraya geçtiler. Ömer Hoca konuşmaya başladı, onunda kızlar gibi yorgun olduğu her halinden belliydi. "Kızlar, biliyorum çok yoruluyorsunuz. Sabah erkenden okula gidiyorsunuz sonra daha eve bile gidemeden antrenmana alıyorum sizi. Antrenman bitince bitti diye sevinemeden bir daha sahada buluyorsunuz kendinizi. Biliyorum, yorulmakta haklısınız bende yoruluyorum ama biraz sabır. Lütfen kızlar tüm bu emeklerimizin karşılığını alacağız. O kupa bu yıl İzmir’e gelecek. Biliyorum derslerinizde de zorlanıyorsunuz, hem okula hem buraya çalışmanız bu küçük yaşınızda size ağır gelebilir. Size söz veriyorum ki ben bu yükü sizin üzerinizden alabilmek için elimden geleni yapacağım. Yeri gelecek burada,okulda alamadığınız dersleri ben size anlatacağım. Önce kendinize sonra takım arkadaşlarınıza en sonunda da bana güvenirseniz başaracağız. Bu yılın şampiyonu biz olcağız çünkü ben size sonuna kadar inanıyorum ve güveniyorum." Dedi Ömer Hoca gülümseme ile…
Herkes birbirine bakıp tebessüm etmişti. Çünkü onlar birbirlerine güvenme işini çoktan halletmişlerdi. Ömer Hocaya karşı olan güvenlerini sorgulamaya bile gerek yoktu. "Hocam!" Ömer Hoca ve takımdaki herkes sesin geldiği yöne doğru kafalarını çevirmişlerdi. "O güven konusunu bence çoktan aştık." Pınar’ın bu sözü üzerine Ömer Hocanın yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. Saniyeler sonra aynı gülümseme tüm takımın yüzünde belirmişti. "Ş-şey biraz duygusallığı bölüyormuş gibi olacağım ama ..." Dedi Hayat. Ömer Hoca dahil takımdaki herkes gülmüştü. "Biraz öyle olacak Hayat ama olsun dinliyoruz seni." Dedi Ömer Hoca gülerek. Hayat’ta güldü ve yarım kalan cümlesine kaldığı yerden devam etti. "…Ay hocam deplasmana ne zaman ve hangi şehre gideceğimiz belli oldu mu? Kızlarla öldük meraktan." Dedi. Ömer Hoca gülerek kafasını aşağı yukarı salladı. Tüm takım ne zaman ve nereye gidilecek olduğu hakkında hep bir ağızdan sorular sormaya başlamışlardı. Salonda çok fazla gürültü olunca Ömer Hoca susmaları için bağırmıştı. "T-tamam! Herkes sussun!" Tüm takım susunca yavaşça ağzını araladı. "Hazırsanız söylüyorum…" Hem çok yavaş hem de kelimeleri uzatarak konuşuyordu. Kızları merak ettirmek istediği her halinden belliydi. "A-ay hocam heyecan yaptırmayın da söyleyin bizde de kalp var ." Dedi Begüm. Ömer Hoca ve takımdaki herkes sesli bir şekilde güldü. "Tamam tamam daha fazla heyecan yaptırmaya gerek yok. 1 hafta sonra Afyon’a gidiyoruz." Dedi küçük bir tebessüm ile Ömer Hoca. Herkes 1 hafta sonra sözünü duyunca heyecandan birbirlerine sarılmışlardı. Çünkü bu gidecekleri ikinci deplasmandı ve ilk gittikleri deplasman da Türkiye’de değil Almanya’da olmuştu. Uzun bir aranın ardından ilk kez Türkiye’de bir deplasmana gideceklerdi. Bu düşünce hepsinin o minik kalplerinin çok hızlı atmasına neden oluyordu. "Haydi! O zaman…" Dedi Ömer Hoca. Kızların bu heyecanlı hallerini her ne kadar bozmak istemese de. "Antrenmana devam." Dedi. Ömer Hoca eline top alıp sahanın ortasına geçerek.1 SAAT SONRA…
Bir saatin sonunda günün ikinci antrenmanı da bitmişti. Kızarın her hallerinden çok yorgun oldukları belliydi. "E-evet, hadi çabuk hazırlanın kızlar. Saat geç oldu, aileleriniz sizi daha fazla merak etmesin. Sizi ben bırakacağım, dışarıda bekliyorum.’’ Dedi Ömer Hoca.Mm:İzmir'de alınan il 3.lüğü kupası:)
Hepinizee selaam :)
Öncelikle ilk bölüm birazcık tanışma bölümü gibi olduğundan kısa ve biraz düz bir bölüm oldu ama gelecek bölümlerde daha çok eğlenicez o yüzden hikayeye bir şans verirseniz çok sevinirizKitabın açıklamasında da belirttiğimiz gibii bu kitapta yaşananlar ve yaşanacaklar gerçek hayatta hikayesidir!!:)
Kitabı 2 kişi birlikte yazıyoruz (:
Umarım bu serüvenide bizim yanımızda olursunuz hepinizin desteğini bekliyoruz sizleri çok seviyoruuuz:)❤
Begüm Ercan
Gülşah Demirek
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUCİZE TAKIM
Non-FictionBüyük uğraşlar, verilen bir sürü emek ve dökülen bir sürü alın teri sonucunda hayallerine ulaşma şansı verilmişti 13 kıza. Başlarındaki antrenör belki de onlar için en büyük şanstı... Hayalleri için çıktıkları bu yolda bir sürü eğlence,göz yaşı ve...