Soğuk havanın yüzlerine çarpmasıyla üzerlerinde olan montlara daha sıkı sarılmıştı kızlar. "E-evet kimler eksik?’’ Dedi Ömer Hoca. Onunda soğuktan burnu kızarmıştı, bir an önce servisin gelmesini umuyordu. Ceylin hemen eksik olan kişilerin isimlerini saymaya başladı. "Gülşah, İrem, Ceyda yok hocam." Begüm’de hemen konuşmaya başladı. "Hocam Pınar’da daha gelmedi." Ömer Hoca başını aşağı yukarı salladı anladığını belirtmek için. Saat 09.00 da buradan kalkan servisle otobüs terminallerine gideceklerdi. Saat 11.00 de ise Afyon otobüsü hareket edecekti. Herkesin midesinde kelebekler uçuşuyordu adeta. Ezgi işaret parmağını kaldırarak karşıda duran yeşil arabayı gösterdi ve konuşmaya başladı. "İrem ile Ceyda geldi hocam." Takımın çoğu İrem ile Ceyda'nın yanına koşmuştu. Bazıları "Ramoş!" diyerek İrem ve Ceyda'nın Annesine sarılırken bazıları da iki kardeşe sarılıyordu. Tam o sırada biraz uzaktan sürülen valiz sesi geliyordu."Anne hadi geç kaldık!" Gülşah'ın sesi çok telaşlı çıkmıştı. "Tamam tamam geldik zaten." Dedi Gülşah’ın annesi. Tam o sırada Gülşah'ın babası işaret parmağıyla birbirine sarılan takımı gösterdi ve konuşmaya başladı. "Bak geç kalmamışız herkes orada." Gülşah bu sevgi dolu sarılma manzarası karşısında hafifçe tebessüm etti ve valizini hızla babasının eline tıkıştırıp kızların yanına koştu.
Bir kaç dakikanın ardından Pınar’ın da gelmesiyle takım tam kadro olarak hazırdı. "E-evet kızlar son bir kez çantalarınıza bakın. Bir şey unuttuysanız geri dönemeyiz ona göre." dedi Mehmet Hoca. Mehmet Hoca kızların okuldaki beden eğitimi hocalarıydı ve onun da Ömer Hoca gibi kızlar üzerinde çok büyük emeği vardı. Kızlar son kez çantalarını ve valizlerini kontrol ederken yaklaşan bir minibüs sesi duydular. Otobüs şirketinin takım için özel olarak ayarladığı bu araç onları alıp terminale kadar götürecekti. Her biri aileleriyle vedalaşma vaktinin geldiğini anladı ve hepsi yavaş adımlarla ailelerinin yanlarına ilerlediler.
***
Tüm takım araca binmişti. Aylardır verdikleri emeklerinin karşılığını yavaş yavaş alıyordu hepsi, Türkiye şampiyonluğunu İzmir'e getirmek başta hayal olarak başlamıştı onlar için ama şuanda bir hayalden daha fazlasıydı ve hepsi bunun farkındaydı. Bugün bu araca binerek hayallerine bir adım daha yaklaşmışlardı.
Araç hareket ederken kızlar dışarıya bakmak için başlarını camlara çevirmişti. Hepsinin ailesi gözlerinden okunan gururla kızlara el sallıyordu. Daha 11-12 yaşlarında olan küçük kızlar belki de kendilerinden büyük bir başarıya imza atmak için ilk adımı atmışlardı." Abi biraz daha kızlı gidemez misin? Otobüsü kaçıracağız." Dedi Ömer Hoca şoföre biraz yaklaşarak. Sesi heyecandan ve stresten titremişti. Şoför onaylar gibi kafasını aşağı yukarı salladı ve aracın hızını biraz arttırdı.
"Gerçekten inanılmaz heyecanlıyım." Dedi Gülşah yanında oturan Begüm’e bakıp kocaman sırıtarak. Begüm’de aynı sırıtışı yüzünü takınarak. "Of sorma ya bende çok heyecanlıyım." Dedi. İkisinin de yüzünde kocaman sırıtışlar vardı. Gülşah heyecanla."Y-ya Begüm sen nasıl kaleci oldun? Seni en son bıraktığımda oyucuydun." Dedi gülerek ve konuşmasına devam etti."Bir hafta hasta olup antrenmanlara gelemedim sonra bir baktım kalede yargı dağıtıyorsun." Begüm sesli bir şekilde güldü. Ona dönen gözlere aldırış etmeden sırıtan bir suratla konuşmaya başladı."Eylül ayında, senin gelemediğin hafta kalecimiz antrenmana gelememişti. O gün ki antrenmanda da başımızda Muhsin Hoca vardı." Gülşah Muhsin Hoca sözünü duyunca hafiften tırstığını belli etmek için dudaklarını ısırmıştı."İşte Muhsin Hoca sırayla herkesi kalede deniyordu. En son kaleye ben geçmiştim." Begüm hafifçe güldü ve konuşmasına devam etti. "Yani kendimim diye demiyorum ama çok iyi bir performans gösterdim doğruları konuşalım şimdi."Dedi. Gülşah da hafifçe güldü ve konuşmaya başladı. "Hiç şüphem yok net en iyileri sen olmuşsundur." Begüm konuşmaya başladı. "Tabi ne sandın." Dedi biraz daha sesli gülerken. "E-e sonra?" dedi Gülşah meraklı gözlerle. "İşte ondan sonra antrenman çıkışı Muhsin Hoca yanına çağırdı kaleci olmak ister misin? Diye sordu yani Muhsin Hocaya hayır diyecek bir yürek bende olmadığı için de evet dedim. Ama iyi ki de evet demişim açıkçası kaleyi çok seviyorum.’’ Dedi hafif bir tebessüm ederek. Gülşah onaylar gibi başını aşağı yukarı salladı. "Y-ya iyi ki evet demişsin bence kalede çok iyisin." Dedi yüzündeki hafif gülümsemeyle. " Y-ya çok teşekkür ederim." Dedi Begüm’de hafifçe gülümseyerek.
"Acaba istediğimiz kişilerle kalabilecek miyiz?" Dedi Gülşah yüzündeki gülümsemeyi biraz düşürerek . Takımdaki herkesi çok seviyordu ama daha yakın olduğu kişilerle kalmayı eğlenmeyi daha çok isterdi. Begüm başını bilmiyorum der gibi salladı ve hızla arkasında oturan Ezgi’yi görebilmek için koltukta dizlerinin üzerine çıkarak Ezgi’ye doğru döndü. Ezgi anlamayan gözlerle Begüm’e bakıyordu. "Ya Ezgi Ömer Hoca sana falan söyledi mi? İstediğimiz kişilerle mi kalacağız yoksa hocalar mı belirleyecek odalarda kiminle kalacağımız." Ezgi takım kaptanıydı böyle konular hakkında Ömer Hoca ile o konuşurdu. Bir süre Ömer Hoca ile böyle bir şey konuşup konuşmadıklarını hatırlamaya çalışmıştı. Sonra başını olumsuz anlamda salladı ve konuşmaya başladı. "Hiç bu konu hakkında konuşmadık ama istersen sorayım." Begüm heyecanlı bir şekilde kafasını aşağı yukarı salladı ve biraz yüksek ses ile "Sor sor." Dedi. Ezgi Begüm’ün bu heyecanına karşılık sessizce güldü. "Hocam!" diye sesli bir şekilde Ömer Hocaya seslendi Ezgi. Ömer Hoca ön tarafta oturduğu için hızlıca arkasını döndü. "Efendim kızım, bir sorun mu var?" Dedi meraklı gözlerle. Ezgi sorun olmadığını belirtmek için kafasını iki yana salladı ve konuşmaya başladı."Hayır hocam sorun yok. Acaba Otele gidince istediğimiz kişilerle mi kalacağız kızlarla merak ettik de." Dedi. Tüm takım bu konuşmaya odaklanmış, meraklı gözlerle Ömer Hocanın cevabını bekliyorlardı. Ömer Hoca hafifçe sırıttı."Hayır istediğiniz kişilerle kalmayacaksınız oda düzenlerini ben ayarladım otelde öğreneceksiniz." Dedi ve önüne geri döndü. Kızların moralleri birazcık düşmüştü. Bu durumu fark eden Mehmet Hoca konuşmaya atıldı. Ömer Hoca’nın yanında oturduğundan arkasını dönerek. "E-e kızlar heyecan var mı?" Diye soru yöneltti takıma. Kızlar hep bir ağızdan "E-evet!" Diye bağırdı. Mehmet Hoca sesli bir şekilde güldü. "Güzel güzel heyecan olsun, heyecan iyidir." Dedi gülmeye devam ederken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUCİZE TAKIM
Non-FictionBüyük uğraşlar, verilen bir sürü emek ve dökülen bir sürü alın teri sonucunda hayallerine ulaşma şansı verilmişti 13 kıza. Başlarındaki antrenör belki de onlar için en büyük şanstı... Hayalleri için çıktıkları bu yolda bir sürü eğlence,göz yaşı ve...