Tapınak

2.2K 30 1
                                    

Kırbaç parçalanmıştı, Mehmet şiddetle haykırdı "Ah!". Canının acıdığı belliydi. Gözünden birkaç damla yaş geldi. Bu acı onu mutlu ediyordu. "Teşekkür ederim tanrıçam." dedi. Sıla'nın da içi acımıştı. Bu kadarının fazla olduğunun farkındaydı. Yine de hoşuna gidiyordu Mehmet'in acı çekmesine rağmen ona bu şekilde tapınması ve teşekkür etmesi. İçinden bu sefer Mehmet'in bir sürprizi hak ettiğini düşündü ve ona bugün karanlıkta uyuyabileceğini söyledi. Mehmet'in gözleri her gece aynalı odada projektör açıkken uyumaktan kıpkırmızı kesilmişti. Artık ışığın şiddetine dayanamıyordu. Sahibesine duyduğu inanç ve tapınma hissi onu bu hale getirmişti. "Siz bilirsiniz tanrıçam." dedi. Kırbaçlanışının süreğen olması yüzünden bir türlü iyileşemeyen sırtında yeni bir yara açılmıştı. Bu yara bu zamana kadarki şüphesiz en acılı yaraydı. Mehmet sırtındaki acıyı düşünürken bir bağırtı duydu "Yalasana köpek!" Mehmet sahibesinin yerdeki tükürüğünü yalamaya başladı. Ardından sahibesi topuklu ayakkabısı içerisindeki hatları keskin, damarları seçilebilen, otuz dokuz numara, sağa doğru kıvrımlı, siyah ojeli  ve aşırı bakımlı görünen; muhtemelen ayaklara karşı ilgi duymayan herhangi bir erkeği bile tahrik edebilecek düzeyde güzel olan sağ ayağını kafasına doğru uzatınca kalbinde bir aşığın ancak sevdiği kişiyi görünce hissedebileceği hissi hissetti. Kalbi küt küt atıyordu. Mehmet Sıla'nın ayağını iki eliyle kavrayıp burnuna doğru götürdü. Gözlerini yumdu ve sahibesinin ayağını usulca koklamaya başladı. Bu koku onu alıp bambaşka bir diyara götürdü. Mehmet yavaş yavaş kafasını geriye doğru çevirerek Sıla'nın yüzüne baktı. Şimdi kalbi daha çok atıyordu. Çünkü Sıla, Mehmet ne zaman yüzüne baksa, Mehmet'in hayalarına güçlü bir tekme geçiriyordu. Yalnızca o izin verdiği zaman yüzüne bakmasını istiyordu ama Mehmet Sıla'nın yemyeşil gözlerine, uzun simsiyah saçlarına, üst dudağı hafif öne doğrulmuş kıpkırmızı ve ayrımları seçilebilen üzeri bordo rujla kaplı dudaklarına, ancak çok iyi estetik cerrahlarının ancak bir araya gelerek yapabilecekleri kadar estetik görünen kıvrımlı burnuna bakmaktan kendini alamıyordu. Çünkü tüm bunların birleşiminden oluşan Sıla'nın yüzü sadece gözlerinin görünmesine müsaade eden, burnundan aşağısını açık bırakacak şekilde tasarlanmış yarım maskeyle beraber ancak bir Yunan tanrıçasını andırabilirdi. Nitekim Mehmet Sıla'ya tanrıçam derken böyle hissediyordu. Mehmet Sıla'nın kendisine karşı çok prensipli davrandığını biliyordu. Bu yüzden çekeceği acıya hazırdı. Sıla sert ayakkabısıyla tekmeyi Mehmet'in hayalarına geçirdi. Mehmet'in gözünden sadece iki damla yaş geldi. Çıt bile çıkarmadı başını öne eğip tanrıçasının ayağını yalamaya devam etti.

Sıla "Çok sıkıldım artık senden, odana git ve dinlen. Yarın sabah çok işin var, bütün evi temizleyeceksin." dedi. Mehmet dizleri ve ellere yere değecek şekilde bir köpek gibi tanrıçasına teşekkürler ederek odanın kapısına doğru geri geri yürüdü. Odanın kapısına doğru döndü ve kapıyı açtı. Aynalı odaya doğru yürüdü ve içeri girip kapıyı kapattı. Sıla kapının kapanış sesini duyduktan sonra salondaki tekli koltuğa oturup kafasını iki elinin arasına oturdu. Gözlerini koltuğun tam karşısındaki kapağı cam olan ahşap dolaba baktı ve içinden "Nasıl bir insana dönüşüyorum ben." dedi. Sahi Sıla hiç böyle biri değildi. Bilakis asosyal sayılabilecek, onu sevdiğini söyleyen erkekleri kesinlikle reddeden hatta erkeklerden hoşlandığından dahi tereddüt eden biriydi. Bazı arkadaşları ona onun kadar güzel olsalardı erkekleri kendilerine köpek edebileceklerini söylemişlerdi.

Sıla yatak odasına doğru yürürken aynalı odadan hıçkırma sesi duydu. Anlaşılan Mehmet ağlıyordu. Sebebini çok merak ediyordu ve içi acımıştı ama yine de odasına gitti. Kıyafetlerini değiştirdi. Yatağa girdi. Bir yandan Mehmet'in ağlaması içini acıtmış halde düşüncelere daldı. Sağ elini vajinasına götürdü. Bugün Mehmet'e yaptıklarını gözlerinin önünden geçirdi. Yavaş yavaş elini ileri geri götürmeye başladı. Kendisini aşırı tahrik olmuş hissediyordu. Bir anda nefesini tutup hızlanmaya başladı. Sıla'nın kalp ritmi iyice hızlanmıştı. Nefesinin bitişine dayanamadı ve ter içinde dolu bir nefes alıp tekrardan nefesini tuttu. Sürtünmeden elleri ısınmış bu yüzden de elleri terlemişti. Yine de hızlıca devam ediyordu. Artık kolu çok yorulmuştu. Yine de boşalamamıştı. Durdu. Yatağın üzerinde doğruldu. Külodunu yukarı doğru çekip elini yukarıda serbest bıraktı. Kolunun yorgunluğu acı vermişti. Kolunu aşağı yukarı salladı. Yataktan kalkıp mutfağa gitti. Mutfak kapısının sol çaprazındaki kırmızı buzdolabına yöneldi. Eline bir tane bira aldı. Sıla sadece Efes Malt içerdi. Diğer biraları asla sevmezdi. Winston Red içerdi. Sigarasından yakıp küllüğü birasını tuttuğu eline alarak yürümeye başladı. Biranın yanında en sevdiği şey sigara içmekti. Salonda bulunan L koltuğa geldi. Dizlerini yastık tarafına kırarak başı ve ayakları iki yastığa gelecek şekilde uzandı. Bu şekilde oturduğu zaman Mehmet'in onu aşırı derecede çekici bulduğunu biliyordu. Çünkü sevgililerken Mehmet ona bu pozisyonda oturduğunda çok çekici olduğunu söylerdi. Bir an yüzünde tebessüm belirdi. "Mehmet!" diyerek seslendi. Mehmet elleri ve dizleri üzerinde emekleyerek salona geldi. Dizleri acıyordu çünkü Sıla, Mehmet evin içinde emeklerken dizleri acısın diye halıları daha bir hafta önce Mehmet'e kaldırtmıştı. Halıların altındaki pislikleri ise Mehmet'e yalatarak temizletmişti. Mehmet odanın içine girdiğinde "Emredin Tanrıçam." dedi. Sıla kalkmasını ve kendisine bir bira almasını söyledi. Mehmet ise şaşırmış bir şekilde "Emriniz olur tanrıçam diyerek solan ve mutfak arasındaki kapıya yürümeye başladı. Buzdolabının kapağını açtı ve bir bira aldı. Kapağını açtı. Tanrıçasının yanına doğru gitti ve karşısına elleri ve dizleri üzerine durarak oturdu. Sıla kalkıp koltuğa oturmasını söyledi. Mehmet koltuğa oturdu. Koltuk takımı sevgililerken Mehmet'in ev hediyesi olarak aldığı mor kadifemsi koltuktu. Çok pahalı bir koltuktu. Sıla birasını hemen bitirmesini ve L koltuğa gelip vajinasını yalamasını emretti. Mehmet üç dört yudumda bitirdi birasını. Hayatta en sevdiği şey tanrıçasının vajinasını yalamaktı. Sahibesinin külodunu koklamaya başladı. Yavaş yavaş bacaklarından ayaklarına doğru indirdi külodu. Ayak bileklerine geldiğinde tanrıçasının ayak bileklerinden başlayarak parmaklarına doğru dilini bir ileri bir geri götürmeye başladı. Dilini parmak aralarında gezdirdi. Ve ayak tabanlarını yalamak suretiyle parmaklardan topuklara kadar her yeri diliyle ıslattı. Ayaklarının yalanması Sıla'nın çok hoşuna gidiyordu. Mehmet yavaş hareketlerle topuklardan bir ileri bir geri hamlelerle yavaş yavaş Sıla'nın dizine kadar yalamaya başladı. Sıla'nın bacakları pürüzsüz, arkaya doğru eğimli, ciddi bir şekilde seksiydi. Mehmet'in aşırı derecede tahrik olduğu penisinin erekte olmasından belliydi. Dizinden baldırına geçti ve yavaşça baldırdan kasıklara kadar dilini sürterek geldi. Sıla'nın vajinası sulanmıştı. Belli ki Sıla'nın bu durum çok hoşuna gidiyordu. Mehmet bundan mutluluk duydu ve vajinayı yalamaya başladı.

Şiddetli YansımaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin