The Touch

193 30 9
                                    

14/02/4320

"Günaydıın." dedim esneyerek.

"Sana da."

Suna'yla 1,5 aydır birlikteydik. Onunla konuşmak gerçekten eğlenceli olmaya başlamıştı. Arada sıkıldıkça o ürpertici bir şekilde çalışan beynini kullanıp bana zor sorular sorup kıvrandıyordu. Bazen birlikte kitaplar hakkında konuşuyorduk. Düşününce konuşmadığımız tek konu aşktı. Ne zaman aşk kelimesi geçse Suna durgunlaşıyordu. Ortama pek hoş olmayan bir hava yayılıyordu. Bu yüzden elimden geldiğinde açmamaya çalıştım bu konuyu. Gergin olmasını istemiyordum.

Bu arada ona verdiğim ismi çok beğendiğini hatta bitirdiğimde kitabı okumak istediğini söyledi. Beni gerçekten mutlu etti. Sanırım oda komşusu konusunda o kadar da şanssız sayılmazdım.

Hatta bir kız olsaydı şuan sevebilirdim. Belki erkek halini de sevebilirim bedeninin ne kadar önemi var ki. Sevilen ruh değil mi sonuçta? Her neyse saçmaladım yine arkadaşım o benim ve aşk kelimesini de hayatı da bu kadar sevmeyen biri niye birine aşık olsun ki. Suna'nın deyimiyle o kadar saçma ki komik.

        Bu arada okuduğum kitabı bitirmiştim. Şimdi de sıra Suna'ya okuması için boşluktan uzatmaktı.

"Hey Suna!"

"Efendim."

"Kitabı bitirdim. Okumak istiyorsun değil mi?"

"Ah, evet. Ver."

     İkimizde kalkıp cam duvardaki deliğe gittik. Elimi kitapla birlikte uzattım delikten onun tarafına. İlk defa yapıyordum bunu.

       Suna da gelip eğildi, kitabı alırken parmakları elime değdi.

Bir insanın dokunuşu böyle hissettiriyordu demekki.

En son zaman bir insana dokunmuştum acaba.

"Neden kızardın?" dedi Suna kocaman açılmış gözlerime bakarak.

Nedenini biliyordu. Kendisi de aynı durumdaydı. Tamamen benimle uğraşmaktan zevk aldığı için yapıyordu bunu.

"Gerçekten pisliksin. Kendine bak sen önce." dememle kahkaha atmaya başladı.

"Elini uzat. Dediğin gibi ben de aynı durumdayım. Daha fazla dokunmak istiyorum." demesiyle daha da kızardım.

Bu durumdan keyif alıyordu.

Şaşkınlığımdan ötürü elimi bile kaldıramadım. Bıraksa daha uzun süre de kendime gelemeyeceğimi bildiği için yere uzandı. Delikten o uzun ama ince beyaz tenli kolunu geçirip elimi yakaladı. Sıkı sıkı tuttu elimi.

Eli soğuktu. Ama bana gerkeçten sıcak hissettiriyordu.

Bir süre orada öylece durduk birbirimize baktık. Arada Suna elimi bırakıp oynamaya başlıyordu bıraktığı elimle. Her bir kıvrımında gezdiriyor parmaklarını sanki aklına kazımaya çalışıyordu. Birine dokunmanın ne olduğunu tüm kalbiyle hissetmeye çalışıyordu. Ve bunu başarıyordu da.

"Acıktım."

"Ha-?" diyip donakaldı. "Gerçekten şöyle bir anda bile yemek mi düşünüyorsun?" dedi. Biraz trip atmak istemişti sanırım çünkü elini çekip kollarını bağlayıp klasik "hıh" sesini çıkarmıştı. Küçük bir çocuğa benzer davranışları uzun bedenine tersliğiyle gülünç bir manzaraya dönüşüyordu.

The Farm /SunaosaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin