The Love Story

192 25 16
                                    

02/03/4320

"Özür dilerim."

"Ha? Ne için? Ne zamandır benimle konuşuyordun sen?"

       Yarım aydır bana hiçbir kelime etmemişti. Bazı geceler yatağında beni izlediğini fark edebiliyordum. Doğruyu söylemek gerekirse gün içinde de çok kez bakışlarını üstümde hissediyordum. Değişik bir şekilde rahatsız etmiyordu. Bana bakması hoşuma gidiyordu sadece nedenini merak ediyordum.

"Özür dilerim işte. O gün o şekilde konuşmamalıydım."

"Bunu neden bu kadar dert ettin ki?
Ben de yanlış bir şey dedim sanırım. Ben de özür dilerim."

"Yapma bunu."

"Neyi yapmıyım?"

"Aynı onun gibisin." derken sesi titredi Suna'nın. "Bana onu hatırlatıyorsun. Ve bundan nefret ediyorum."

Öylece kaldım. Bir şey demeden tuhaf tuhaf ona baktım.

Sanki içinde bir şeyler koptu. Yüzünü elleriyle kapayıp kendi kafasına vurdu. Ayağa kalkıp odalarımızı ayıran deliğin yanına oturdu.

"Ben- ben öyle demek istemedim. Benim nefret ettiğim şey sen değilsin. B-bu dünya sadece-" çok hızlı konuşuyordu. Doğru kelimeleri bulmak için savaşıyordu. Onu bu zahmetten kurtarıp lafını kestim.

"Suna; bu adı sana ben koydum. Gerçekten sana çok yakıştırdığım içindi. Ama daha sonrasında bu ismin sana yakışmasından nefret ettim. Ben seni anlayabiliyorum. Sadece anlamadığım bir şey var. Durup durup birini düşünüyorsun değil mi? Az önce de beni ona benzettin. Kim o? Bana bunu anlatman gerek biliyorsun değil mi?"

"Tamam. Anlatacağım." dedi sakince. Kabullenmişti. "Anlatırken elini tutabilir miyim?" diye sordu kısık bir sesle kızarırken.

Uygun bir zamanda olsaydık buna gerçekten gülebilirdim. Ama ben de delikten uzattığı elini tutarken kızarmıştım.

Kafamı cama yaslayıp Suna'ya baktım.

"Buraya gelmeden önce -yaklaşık 1 yıl- bir çocuk vardı. Onunla 4 yıldır tanışıyorduk. Onu bu 4 yıl boyunca sevdim. O da beni seviyordu. Yani bana öyle yansıtıyordu." durdu. Daha fazla devam etmek istemediğini biliyordum. Gözlerine dolan yaşlar akmak için yalvarıyordu. Suna'ya bakmaya devam ettim. İçinde tutacağına anlatması daha iyiydi. Ben de merak ediyordum zaten. "Onunla sevgili olduk. Onu çok seviyordum. Sana çok benziyordu. Ama-" daha fazla konuşamadan göz yaşları yanaklarından süzülmeye başladı. Ağlarken anlatmaya devam etti. "Hani şu kafeslerin arasındaki cam duvarın kaldırıldığı bir gün oluyor, biliyorsun değil mi?"

Başımla onu onayladığımda burnunu içine çekip anlatmaya devam etti.

"İşte o gün geldi. Duvar kaldırıldığı gibi sarıldım ona sıkı sıkı. O da beni kaldırıp yatağıma yatırdı ve üstüme çıktı. Ağzımı sıkıca kapayıp... bana dokunmaya başladı." bunları söylerken göz yaşları arttı. Anlatırken canı acıyor gibi gözüküyordu. "Bir eliyle ellerimi tutup diğeriyle ağzımı kapatmıştı. D-daha sonrasında giysilerimi çıkardı. Kendisininkileri de çıkardı. Kitaplarda okuduğu bazı şeyleri denemek istediğini söyledi. Sonra penisini ağzıma soktu. Gözlerimden yaş gelene kadar sokup çıkardı. O, o bundan çok zevk alıyormuş gibi görünüyordu ama ben o an gerçekten korkmuştum. Boşluğundan faydalanıp altından kaçmaya çalışırken yere düştüm. Halime gülüp beni yüzüstü çevirdi yerde. Arkama girerken sadece yapmaması için yalvarıyordum. Ona gerçekten aşıktım ama korkmuştum ve canım acıyordu. O bekçi köpekliği yapan canavarlar bize bakıp kahkahalarla gülüyorlardı. O ise giderek hızlanarak devam etti. Ona her yapmaması için yalvardığımda daha sert davrandı. Arkam kanamaya başladığında durmadı. İşi bitip de üstümden kalkınca ayağıyla kafama basıp benimle işinin bittiğini söyledi. O sırada canavarlar içeri girdi ve ona kendilerini eğlendirdiğini ama bunu yapmaları gerektiğini, canımı acıttığı için ölmesi gerektiğini söyleyip gözlerimin önünde, saniyeler içinde kafasını kestiler. Kanının bir kısmı üstüme sıçradı. B-ben-" daha fazla devam edemedi. Ağlamasına direnmeyi bıraktı.

"Suna, ben bu yaşadıkların için üzgünüm." elini iki elimin arasına alıp sıkıca tuttum. "Ben sana asla sen istemediğin sürece dokunmam. Hepsi geçti tamam mı?" onu teselli etmeye çalıştım. Ne yapabilirdim ki? Ona sarılıp omzumda ağlamasını sağlamak isterdim ama yapamazdım.

"O-osamu. Bir şey isteyebilir miyim?"

"Tabiki."

"Sana sarılmak istiyorum."

"Ben de sana sarılmak istiyorum Suna ama üzgünüm. Özür dilerim."

"Ben en değerli malım, unuttun mu?" bunu derken yüzüne acı bir gülümseme yayıldı.

Kalkıp odasındaki acil durum butonuna bastı. O canavarlardan birinden geldiği belli olan ses ne istediğini sordu.

"Kafeslerin arasındaki duvarı kaldır." dedi Suna sert bir sesle. Onlarla bu şekilde konuşması korkutucuydu. Ama sonuçta o en değerli maldı dediği gibi.

     Canavarın homurtusunun kesilmesiyle cam duvar yukarı çekilmeye başlandı. Kısa sürede de açıldı. Şimdi o karşımda zayıf bedeniyle öylece duruyordu. Ben de öylece duruyordum. Ne yapacağımızı bilemiyorduk.

...

bu bölüm bu kadar çünkü devamı diğer bölümde 😌😌

bu arada ben bunun bölümlerini bitirdim ama tek tek atmak daha zevkli bir de böyle boş boş şeyler yazabiliyorum eğlenceli

The Farm /SunaosaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin