-5

20 1 0
                                    

Bir hafta. Küçücük suratına bakmayı ihtiyaç haline getirdiğim bir hafta. Otobüste yanıma oturup "Merhaba." diye seslenmesini beklediğim bir hafta. Lanet olası adını bile bilmediğim birini düşündüğüm için omuzlarımı dikleştiremediğim koca bir hafta.

O gün otobüsten indikten sonra; dersi dinlemek, kantine kafam eğik gitmek, eve dönüş yolunu düşünmek daha kolaydı. Çünkü sanıyordum ki gözlerine bakacağım birini bulmuştum. Tekrar insan gibi hissetmemi sağlayacak birini buldum sanmıştım. Bir arkadaş bulduğumu ya da... Ama o gün kafama şüpheler ekip adını bile söylemeden çekip gittiği için hiçbir umduğumu bulamamıştım. Ayrıca bulmak için çabalamış olmama da çok üzülüyordum. Dayanabileceğimden daha sık dışarı çıkmıştım. Her gün belki o otobüste karşılaşırız diye okula gitmiştim. Gelmemişti.

Derin bir nefes alarak bir adım daha attım. Bugün okul yoktu ama gidiyordum çünkü ders çalışmam gereken kitabı okulda bıraktığımı yeni idrak ediyordum. Daha fazla sinirlenemem kendime dediğim her an lafımı yutturacak şeyler yapmayı bırakamıyordum müthiş bir şekilde. Tüm düşüncelerim birbirine giriyordu zaten. Üstüne başkalarınınkini de görmem gerekliymiş gibi... Lanet olası ne zaman böyle şeyler düşünsem artık aklıma geliyordu. Bir haftada alışkanlık edinmiştim kendime. Bu aptal gücü ne zaman düşünsem, ki aklımdan çıktığı söylenemezdi hareketlerimi ona göre ayarlıyordum ya hu, aklıma geliyordu.

Durağa ulaştığımda kulaklığımın birini çıkarıp gözlerimi kapatarak direğe yaslandım. Dinlediğim müzikle birlikte iyice mayışmıştım. Kitabı almaya gidiyordum ama eve gelince ders çalışmak yerine uyumayı düşünüyordum şimdiden. Sorumlu olmaya çalıştığım anlarda bile sorumsuzluğumun yüzüme çarpıyor olması komediydi.

Tıslayarak gelen otobüs sesini duyduğumda yaslandığım yerden doğrularak kafamı yere eğdim ve gözlerimi açtım. Hızlıca otobüse bindim ve kartımı okutup gördüğüm ilk boş koltuğa oturdum. Gözlerimi kapattım ve kafamı cama yasladım. Harekete geçince pat pat çarpıp yok olmasını istiyordum bu beynin. Kulaklığımın çıkardığım tekini tekrar taktım. Duymam gereken bir şey kalmamıştı.

Otobüs ilerlemeye başlayınca kafamı vurmaya da başlamıştım. Bu salaklığıma gülüp birkaç kere daha vurması için öylece bekleyip çekmiştim. Daha uzun kalınca çok acıyordu.

Kafamı arkaya yasladığımda durmuştuk. Bir anlığına kaşlarımı çattım ama bu durak değil kırmızı ışıktı. Eskiden liseye Hendery ile giderken kırmızı ışıkta durduğumuzda okula giden süre de birbirimizle geçirdiğimiz zaman da arttı diye sevinirdik. Küçücük şeylerden kocaman anlamlar çıkardığımız ve mutlu olduğumuz o zamanlara dönmek için neler vermezdim. Derin bir nefes aldım içimdekiler dolup taşmış da bana çok geliyormuş gibi. Neler neler verirdim de geriye dönemezdik çünkü.

1.

Birinci durağa varmıştık. Ben playlistimin ikinci müziğinin yarısındaydım.

2.

Sıkıntıdan bacağımı sallamaya başlamıştım. Önceden dışarıyı izlemeyi de severdim. Tüm o telaşı.

3.

Trafik çok fazlaydı. Ben yedinci müziğe geçmiştim ama hala üçüncü duraktaydık.

4.

One Ok Rock- Letting Go başlamıştı bu durakta durur durmaz. Dudaklarımı oynatıp söylüyor gibi davranıyordum.

5.

Bugün hafta sonuydu evet. Otobüsler boştu ama tüm aileler dışarı arabalarıyla çıkıp geziyordu. Lanet olası trafik. On üçüncü müziğimdeydim!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 09, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

sunset + markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin