Jimin evi toparlamayı bitirdikten sonra Jungkook için hazırladığı güzel yemekleri kontrol etti. Jungkook ile çok fazla konuşuyorlardı ve Jimin onun hangi yemekleri sevip sevmeyeceğini tahmin edebilecek kadar onu tanımıştı.
Aslında onu eve davet etmesinin sebebi her hangi bir yakınlaşma olasılığı için değildi. Jungkook yapmak istediği bir şey varsa bunu neresi olduğunu umursamadan yapardı. Kafasında yapmak istediği bir şey varsa, Jungkook onu mutlaka yapardı.
Jimin sadece evde daha rahat olacaklarını ve birbirlerine daha fazla odaklanabileceklerini düşünmüştü. İlgisini dışarıda dolaşırken etrafındaki şeylere vermek istemiyordu. Sadece Jungkook, o ve sessizlik olmasını istiyordu.
Jimin onu gerçekten sevdiğini kendine fark ettireli ve kabul edeli çok olmuştu. Her şey gayet ortadaydı. Kaçmıyordu. Öyle ki, Jungkook bu gece adım atmayacak ise Jimin bunu yapmaya hazırdı. Aslında Jungkook'un içindeki cesareti toplayıp ilk teklifi yapmak istediğini biliyordu, Jungkook uzun zamandır o anın hayalini kurmuş olmalıydı. Fakat Jimin daha ne kadar beklebilirdi bilmiyordu. Çoğu günleri birlikte geçiyordu ve aradaki o küçük belirsizlik birbirlerine karşı olan tutumlarındaki mesafeyi etkiliyordu. Jimin o mesafeyi daha fazla istemiyordu, Jungkook'un da istemediğine emindi.
Kapının çaldığını duyduğunda hızla daldığı düşüncelerden çıktı ve yüzüne otomatik olarak yerleşen heyecanlı gülümseme ile kapıyı açtı. Karşısında Jungkook'u siyah ve rahat kıyafetleri içerisinde, kabarık ve yumuşak görünümüyle tamamen sevilesi saçlarıyla ve elinde de aldığı atıştırmalık poşetini tutarken gördüğünde daha birkaç gün önce buluşmuş olmalarına rağmen onu ne kadar çok özlediğini fark etti ve kollarını yukarı kaldırarak uzun olanın boynuna sarıldı.
Jungkook, Jimin'in ona anında kendisine sarılmasıyla gülümserken, "Beni bu kadar kısa sürede böylesine özlemen sevindirici." diyerek küçük bedenin sarılışına karşılık verdi.
Jimin daha fazla kapıda Jungkook'u bekletmemek için sarılmayı yavaşça bıraktı ve içeri geçmesi için kapının yanına çekilerek onu izlemeye başladı. Jungkook içeri geçerken elindeki atıştırmalık dolu poşeti masaya bıraktı ve eve göz gezdirdi. "Güzel kokuyor."
Jimin kapıyı kapatıp Jungkook'un arkasından ilerlerken onu onaylayarak cevapladı, "Evet, senin için bir şeyler hazırladım." Jungkook etkilenmiş bir şekilde Jimin'e döndü ve hızla konuşmaya başladı. "Dışarıdan sipariş ederiz diye düşünmüştüm, keşke uğraşıp kendini yormasaydın. Neleri seveceğimi nereden anladın? Gerçekten güzel kokuyor. Benim pişirebildiğim tek şey noodle. Uzun zamandır ev yemekleri yemiyordum. Gerçekten etkileyici."
Jimin gülerek Jungkook'un artık konuşmayı bırakıp nefes almayı hatırlaması için konuşmayı kendisi ilerletmeye karar verdi. "Sakin ol... Etkilendiğin anlaşılıyor! Demek konu yemek olduğunda böyle mutlu oluyorsun... Şanslısın Jeon Jungkook, yemek yapmayı severim ve el lezzetime güvenirim." Jungkook'u mutfağa doğru yönlendirirken gözlerindeki heyecanlı parıltı Jimin'i daha da mutlu etmişti. Sözlerine devam etti, "Senin için bolca yemek yapabilirim. Ayrıca... çok yemek seçen birisi değilsin, bunu biliyorum. O yüzden neleri sevebileceğini kolayca tahmin ettim."
Jungkook hazırlanmış sofraya otururken büyülenmiş gibiydi, Jimin çok güzel konuşuyordu. O, etkilenmiş bir şekilde etrafını ve masayı süzerken, Jimin kadehlere şarap doldurduktan sonra Jungkook'un karşısına oturdu ve gülümsedi. "Afiyet olsun."
Jungkook yemeklerin tadına bakarken her saniye ondan daha çok etkileniyordu, "Jimin. Evlenmemiz lazım. Ben bu lezzeti bırakamam. Lütfen." Jimin güldü, "Gençliğimin baharında..."
Yemekleri bitirdikten sonra masada oturmaya devam edip konuşmalarını sürdürdüler. Her şey çok güzel ve huzurlu ilerliyordu. Birkaç saat sonunda film izlemeye karar verdiler, Jimin daha konforlu olduğu için taşındığı andan itibaren televizyonun, odasındaki yatağın karşısında olduğunu söyledi. Jungkook için sorun yoktu, hatta Jimin'in büyük ve yumuşak yatağında uzanarak film izlemek onun başına gelebilecek en iyi şeylerden biriydi.
Jungkook aldığı atıştırmalıkları hazırlarken Jimin yatağa oturmuş bir şekilde film seçmeye çalışıyordu. Mutfaktaki Jungkook'a seslendi, "Korku filmi dışında bir şeyler izlemeyi sevmiyordun ki! Ne izleyeceğiz?"
Jungkook gülerek mutfaktan elindeki atıştırmalıklarla geldi ve onları yatağın yanındaki komidine koyarken cevapladı, "Ben dram tarzında filmleri izlersem uyurum, sen korku filmi izlersen uyuyamazsın. O yüzden..." Jimin sızlandı, "Ama Jungkook, neden kendimizi korkutuyoruz... Hem bu saatte çığlık atarsam komşular bizi dövmeye gelir. Hiç acımadan o bağırdı diye seni ortaya atar kaçarım. Yaparım bunu!"
Jungkook gülümseyerek yatağa oturdu, "O halde ben seni değil, sen beni uyanık tutmaya çalışacaksın." Jimin onayladı, "Kabul. Ben çok güzel ayıltırım seni." Jimin yüzündeki zafer ifadesiyle kendi sevdiği tarzda filmlerden birini seçip başlatırken Jungkook pes edercesine sesli bir nefes vererek ışıkları kapatmış, yatağa uzanmıştı.
Jimin gülümseyerek, Jungkook'un yanına uzanırken komidindeki patlamış mısır dolu kaseyi kucağına alarak filme odaklanmıştı bile.
Filmin ortasına doğru Jimin kontrol etmek için Jungkook'a baktığında korku filmi meraklısı çocuğun gerçekten de bu tarz filmlere ilgili olmadığı ağırlaşmış gözlerinden belli oluyordu, Jimin için uyanık kalmaya çalışıyordu. Jimin elindeki neredeyse bitmiş olan kaseyi köşeye bırakarak Jungkook'a yaklaştı ve göğsüne doğru yattı. Sonra başını kaldırarak Jungkook'a döndü.
"Kalp ritimlerin düzene girmiş ve çok sıkılmış gibi. Hadi birazcık bozalım." Jungkook, Jimin'in ne demek istediğini anlayamadan Jimin dudaklarını onunkilerle birleştirmiş ve küçük bir öpücük bırakmıştı bile.
Jungkook'un uykusu tamamen açılmıştı fakat bu oyunu devam ettirmek istedi, "Anlayamıyorum Jimin... Çok uykum geldi." diyerek yorganın içine doğru kaydı. Jimin gülerek Jungkook'un kafasını sakladığı yorganı hafifçe açtı ve uykulu çocuğun yüzüne yaklaştı, "Ama uyuyamazsın, bu benim görevim, değil mi? Bunun için savaşmaya hazırım."
Jungkook gülümsemesini saklarken, gerçekten de kendisine fazlaca yaklaşmış Jimin'e baktı. Jimin yavaşça onu tekrardan öptüğünde bu sefer ayrılmasına izin vermeden hızla dolgun dudakların öpüşüne karşılık vermişti.
Jungkook yattığı yerden doğruldu ve o sırada Jimin ellerini onun boynuna yerleştirerek ikisini de derin bir öpüşmenin içine çekmişti. Bu süre boyunca hiçbir şey düşünemediler, dünya sessizliğe bürünmüştü sanki. Sadece ikisi vardı. Jungkook anın büyüsüyle yavaşça sonsuz aşkından ayırırken dudaklarını, aylardır aklının her bir köşesinde olan çocuğa sonunda konuştu.
"Beni her hareketinle ve yaptığın şeyle daha da kendine çekiyor ve etkiliyorsun. Kusursuzsun... Benimle şuan evlenemeyecek olsan bile senin aşkın için ne daha fazla bekleyebilirim ne de seni bekletebilirim. Park Jimin, sevgilim olur musun?"
Jimin gülümseyerek onayladı, "Evet, aptal... Benim de daha fazla bekleyecek sabrım kalmamıştı, ben soracaktım... Madem şuan olmasa bile bir gün evleneceğiz, beni terk etmesen iyi olur." Tekrar birbirlerinin dudaklarına kapandıklarında bu sözleri mühürlemişlerdi ruhlarına. Arkada devam eden film ise, onların anılarıydı artık. Jungkook ne zaman bu filmde uyuyakalacak olsa, Jimin onu öperek uyandıracaktı.
♡fic sonu.
buraya kadar okuduğunuz ve destek olduğunuz için teşekkürler ♡bayadır bayadır düz yazı yazmıyordum... o yüzden umarım beklentinizi yeterince karşılamıştır.
fluff bir fic diye fazla ağır ve uzun yazmak istemedim TADİNDA OLDU BENCE ÇOK GÜZEL BIR MANIT OLMA SONU YAZDIM??? DIQNSOWNDIWJEI baybayy👩❤️💋👩👩❤️💋👩🥺💞
ŞİMDİ OKUDUĞUN
not on my watch • jikook
Fanfictionfluff, texting -tamamlandı. Jeon Jungkook, Park Jimin'e deliler gibi aşıktı ve sürekli ona açılmak için fırsat kolluyordu. Fakat Park Jimin'in en yakın arkadaşı Kim Taehyung ondan nefret ederken bu pek kolay değildi.