Jimin telefondan başını kaldırmadan, odaklanmış bir şekilde film ararken kaşları hafifçe çatılmış Jungkook'a baktı ve gülümsedi. Yandan o kadar şirin duruyordu ki Jimin onun yanağına uzanıp öpme isteğini bastırmaya çalışırken oldukça zorlanıyordu.
Jungkook gülümsedi ve telefonuna bakmaya devam ederken Jimin'e sordu, "365 days'i izlemeye ne dersin? Bilirsin, challenge falan yapabiliriz..." Jimin gözlerini aniden büyüterek yerinde doğruldu ve bağırarak reddetti. "İmkanı yok! Çok kötü... Hayır. Sormadın sayıyorum!"
Jungkook gülerek onayladı. "Haklısın. Bu arada, korku filmlerini de sevmiyorsun, ne seçmem lazım hiçbir fikrim yok."
Jimin telefona doğru eğildi ve filmleri inceledi. "Korku filmi dışında bir şey izlemiyor musun?" Jungkook sırıtarak onayladı, "Genellikle sadece onları izliyorum. Dram izlersek büyük ihtimalle beni uyanık tutamazsın..."
Jimin iç çekerek düşünmeye başladığında Jungkook, "İstersen dışarı çıkalım? Gezeriz, hava almış oluruz. Ne dersin?" diye planlarının çok daha dışında bir fikir sunmuştu.
Jimin biraz düşündükten sonra, "Evet. Öylesine dolaşmak nasıl fikir? Belki boş bir park buluruz ve-" diye uzun boylu çocuğun fikrini onaylayacakken Jungkook sırıtarak Jimin'in lafını kesti ve tavana baktı, "Öpüşürüz..."
Jimin hızla onun koluna vurdu ve "Bir şeyler içeriz diyecektim!" dedi. Jungkook kaşlarını kaldırırken destek olmak istercesine Jimin'in ellerini tuttu ve ona doğru eğildi, "Endişelenme, bir şeyler içerken de öpüşebiliriz." dedi.
Jimin ellerini çekip Jungkook'un ellerine vurdu ve "Sinir oluyorum sana!" diye söylenip ayaklandı. Jungkook keyfi yerinde bir şekilde koltuğa daha çok yerleşirken Jimin'e sordu, "O halde çıkıyor muyuz?"
Jimin telefonunu eline alıp video kaydını ve geri sayımda beklettiği bildirim ses kaydını ayarlarken Jungkook'u onayladı. "Evet, fakat öncesinde lavaboya girmem gerekiyor. Birazdan gelirim." diyerek telefonunu ters bir şekilde salonun ortasındaki sehpaya bıraktı ve gülümseyerek lavaboya doğru ilerledi.
Jungkook, Jimin'in salondan ayrılmasını izlerken aniden bildirim sesleri yükselen telefona baktı. Sehpada duran telefon durmadan öterken Jungkook salon girişindeki kapıya göz atarak Jimin'in hâlâ burada olup olmadığını kontrol etti.
Dikkatini dağıtmak için duvarlarında asılı olan tabloları incelerken telefonun hiç susmamasıyla merakını daha fazla dizginleyemedi ve yavaş bir şekilde tam telefona uzanıp onu kaldırırken Jimin'in sesini duymasıyla telefonun ekranına dahi bakamadan panikle yerine koydu, "Hazırım!"
Jungkook stresle salonda dikilirken kapının önünde duran Jimin'e bir şey diyemeden bakıyordu. Jimin kaşlarını çatıp ne olduğunu bilmiyormuş gibi yaparak telefonunu aldı, "Ne oldu, neden öyle bakıyorsun?"
Jungkook durumu normalleştirmek için gergince sırıttı ve "Çok hayranın var sanırım, telefonun sen gittiğinden beri susmak bilmedi." dedi. Jimin gülümseyerek onu onayladığında Jungkook mesajları daha çok merak etmişti.
Jimin umursamaz bir tavırla "Hadi o halde, gidelim." diyerek salondan ayrıldı. Eve vardığı an Jungkook'un ne yaptığını görmek için videoyu kontrol edecekti. Jungkook ne olduğunu anlayamaz bir şekilde çocuğun peşinden gitti. Jimin kapıya kadar gelmiş olan kediyi son kez severek veda ederken, Jungkook telefon olayını şimdilik es geçmeye karar verdi ve başlarında dikilerek, "Yine üşüyebilirsin, o yüzden üstüne bir şey vereyim mi?" diye sordu.
Jimin doğruldu ve girişe asmış olduğu kapüşonluyu alarak üstüne geçirdi. "Merak etme, hazırlıklı geldim." diyerek gülümsedi aynı zamanda. Jimin'in giydiği kapüşonlu Jungkook'a aitti ve bu durum uzun olanın oldukça hoşuna gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
not on my watch • jikook
Fanfictionfluff, texting -tamamlandı. Jeon Jungkook, Park Jimin'e deliler gibi aşıktı ve sürekli ona açılmak için fırsat kolluyordu. Fakat Park Jimin'in en yakın arkadaşı Kim Taehyung ondan nefret ederken bu pek kolay değildi.