7.8K 591 101
                                    

Jimin eline kıyıya vurmuş deniz kabuklarından birini aldı ve yumuşak kum üzerinde bir şeyler çizerek kendini oyalamaya çalıştı. Gelmesinin üzerinden fazla zaman geçmemişti, Jungkook'u görebilmek için biraz etrafa bakındıktan sonra gelmediğini fark ederek olduğu yerde onu beklemeye karar vermişti.

Heyecanlı sayılırdı. Jungkook'la daha önce hiç buluşmamışlardı ve şuan içinde bulundukları durum Jimin için biraz tuhaftı. Jungkook'u okulundan tanıyordu, arkadaş ortamları yakın sayılırdı çünkü aynı bölümde olan tanıdıkları vardı. Fakat Jimin, Jungkook ile hiçbir zaman normal ve yalnız bir şekilde konuşmamıştı.

Jungkook sürekli onu takip ederdi, Jimin ve arkadaşları ise bu duruma sürekli kızarlardı. Fakat Jimin, Yoongi ile buluştuğu zaman bu konuyu ve Jungkook'un takıntısının sebebini ona sorup öğrendikten sonra bu duruma göz yumabileceğini düşündü.

Jimin, Jungkook'un ona olan duygularını biliyordu ve Jungkook'un eskiden aldatılmış olduğunu da biliyordu. Jungkook, Jimin'i uzaktan izleyerek başka birisiyle olmadığını görerek yüreğini rahatlatıyordu. Bunca zaman ona ulaşmamış olmasını sebebi ise eski erkek arkadaşının bıraktığı özgüvensizlikti. Fakat kendisini toparlamıştı ve şu sıralar yeni bir sayfaya hazır olduğunu açıkça belirtiyordu.

"Buldum seni." Jimin aniden arkasına dönüp başında dikilen Jungkook'u fark edince elindeki deniz kabuğunu kuma bırakıp doğruldu.

Jungkook gülümseyerek kumdaki çiziklere baktı. "Çok bekletmemişimdir umarım, hayatının aşkını beklerken kalp krizi geçirip bayılmaman için olabildiğince hızlı gelmeye çalıştım."

Jimin sırıttı ve yürümeye başlayarak Jungkook'u arkasında bıraktı. Jungkook, Jimin'e yetişip kolunu omzuna attı ve kendisine doğru çekti. "Şuan resmi olarak bir randevudayız umarım herkes bu durumun farkındadır."

Jimin şaşırmış gibi davranarak, "Öyle miyiz? Ben bunun bir arkadaş olma buluşması olduğunu düşünüyordum." dedi. Jungkook, Jimin'in önüne düşen sarı saçlarını düzeltti, "Senin benimle arkadaş kalma gibi bir olasılığın yok. Fakat bir sonraki hayatında bir balık olursan söz veriyorum arkadaş kalacağız."

Jimin mırıldandı, "Ölseydim kesin beni klozete atıp üstüme sifonu çekerdin." Jungkook gülerek, "Hayır sana yakışır bir tören düzenler ve gömerdim. Aslında... yemesi için kedime de verebilirim." dediğinde Jimin gözlerini büyüttü. "Biliyordum böyle yapacağını."

Jungkook kısa olanın tepkisine gülerken onu daha çok sinir etmişti. "Modundasın bakıyorum..." diyerek göz devirdi Jimin. Jungkook kaşlarını kaldırarak, "Sen beni somurtkan birisi olarak mı bekliyordun yoksa?" dedi.

Jimin gözlerini kısarak Jungkook'u inceledi. "Gotik gibisin." Jungkook kalbi kırılmış gibi yaparak elini göğsüne vurdu, "Gotiklerde güler..."

Jimin gülümseyerek Jungkook'u çekiştirdi, "Yürü hadi ya." Jungkook aynı şekilde Jimin'i diğer tarafa çekiştirerek, "Hayır sarışın, oturalım." dedi ve karşı çıktı.

Jimin güç dengesizliği yüzünden Jungkook'un sürüklediği tarafa doğru yürümek zorunda kaldı. "Neden oturuyoruz? Sahildeyiz!" diye söyleniyordu aynı zamanda.

Jungkook otururken karşılık verdi, "Güneşin batımını izleyeceğiz. Konuşacağız. Romantik ortam yaratıyorum şuan bizim için." Jimin ayakta dikilerek onu dinlerken aniden kolundan tutulup yere çekilince Jungkook'un kucağına düşmüştü. Jungkook lafına devam etti, "Hem daha çok vaktimiz var sarışın."

Jimin panikledi ve Jungkook'un kucağından kalkmaya çalıştı. "Jungkook çığlık atarım çok ciddiyim." diye hızlıca konuştu ve kendini Jungkook'un onu tutan kollarından kurtarmaya çalıştı. Jungkook kaçmaması için sıkıca ona sarılıyordu. "Buna alışmalısın."

Jimin sessiz olmaya çalışarak konuşunca sesi tiz çıkmıştı, "Şuan alışamam!" Jungkook kahkaha atarak Jimin'i bıraktı. Jimin anında kendini Jungkook'un kucağından kurtarıp yanına oturdu. Sonra hızlıca ona vurmaya başladı, "Bana ani şeyler yapma!"

Jungkook gülmeye devam ederek, "Neden bu kadar panikliyorsun, seni yemem." dedi. Jimin son kez vurarak karşılık verdi, "Kesin yemezsin!"

□ □ □

Jimin ve Jungkook oturdukları andan itibaren saatlerce konuşmuşlardı. Jungkook sürekli Jimin'i güldürmüştü ve birbirlerini artık çok daha iyi tanıyorlardı.

Şuan sessiz bir şekilde güneşin batmasını izliyorlardı. Jungkook, Jimin'in üşüdüğünü düşünüp üstündeki kapüşonluyu çıkardı ve ona uzattı. Jimin gözlerini izlediği denize düşen kızıl güneş ışıklarından ayırıp Jungkook'a ve uzattığı siyah kapüşonluya baktı.

"Gerek yoktu." dedi yumuşakça gülümseyerek. Jungkook ısrarla uzatmaya devam ettiğinde Jimin kabul etti ve kapüşonluyu giydi. Sıcacıktı ve çok güzel kokuyordu, o yüzden iyice içine sinmişti. "O zaman bende seni ısıtmalıyım." diye mırıldandı ve Jungkook'a sarıldı.

Heyecanlı bir şekilde, karşılarındaki denize odaklanarak sakin kalmaya çalışan ikili bundan sonra uzunca bir süre birbirlerine bir şey söylememişti.

Jimin hava karardığında artık konuşma kararı aldı ve "Aldatılmayı hak etmiyorsun. Çok iyi ve düşünceli birisin." diye itiraf etti.

Jungkook, kolunu Jimin'in sırtına doğru uzattı ve onu biraz daha kendine çekti. "Herkes sevmeyi beceremiyor. Ben bile bunu daha yeni yeni öğrendiğimi düşünüyorum."

Jungkook sesli bir şekilde nefes verdiğinde, tuhaf bir sessizlik olmuştu. Jimin onun üzüldüğünü düşündü ve keyfini yerine getirmek için aniden ayaklandı ve elini yerde oturarak ona bakan Jungkook'a uzattı. "Yaşlı dedeler gibi bu şekilde oturarak hiçbir şey öğrenemezsin."

Jungkook gülümseyerek Jimin'in elini tuttu ve ayağa kalktı. Jimin onu denizin yakınlarına doğru sürüklemeye başladığında, "Hayır, üşüyorsun denize falan girmeyeceğiz!" diye Jimin'in ne yapmaya çalıştığını tahmin ederek konuştu. Jimin olduğu yerde durup mızmızlandı, "Yaşlı dede olduğunu söylemiştim. Bir şey olmaz!"

Jungkook, Jimin'i kendine çekti. "Hayır olur. Hastalanmanı istemiyorum bunu başka bir gün yapalım."

Jimin, Jungkook'un ciddi olduğunu anladı ve iç çekerek kabullendi, "Tamam tamam. O zaman artık yürüyelim?" Jungkook onaylayıp Jimin'in elini tuttu ve ilerlemeye başladı. Jimin ellerine bakarken Jungkook konuştu, "Acıktın mı?"











not on my watch • jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin