Bütün gece diken üstünde bir uyku çektikten sonra rahatsızca yerimde kıpırdanıp ayaklarımı yere bastım
Güneş ışıklarıyla uyandım diyeceğimi sandınız değil mi? Malesef buraya ışık girmiyor.
Kolumda ki saati kontrol edip kıyafetlerimi giymeye başladım. Saat 06.17 ve büyük ihtimalle dışarıda hava hala tam olarak aydınlanmadı bile ama bu buradan gitmeme engel değil.
Saçlarımı da elimin tersiyle düzeltip baş ucumda ki ışığı kapatarak merdivenlere yöneldim. Basamaklar biraz yüksekti fakat hızla çıkıp Cody'i bulmak için rafların arasında dolaşmaya başladım.
Biraz ileride çalışma masasına doğru eğilmiş ve uyuyan Cody'i gördüğümde ses çıkarmamaya çalışarak yanına doğru adımladım. Hafifçe yüzüne doğru eğildim. Sarı saçları birbirine girmiş kirpikleri elmacık kemiklerine dokunuyordu. Hafif aralık ağzından aşırı sıcak bir nefesi dışarı bırakarak uyumaya devam etti. Uyandırmak için eline dokunduğumda soğuk elleri yumruk olup kucağına düştü. Pekala uyandırmasam daha iyi. Kapıya doğru giderken kenarda duran küçük polar battaniye gözüme çarptı. Başımı çevirip tekrar Cody'e baktığımda hafifçe titrediğini gördüm ve içimde ki iyilik meleği gün yüzüne çıkarak ne zaman aldığımı fark etmediğim battaniyeyi yavaşça omuzlarına bıraktım.
Eğer hasta olursa çok kötü hissederdim. Daha sonradan bana ulaşmak isterse diye düşünüp kenardan bulduğum kalemle avucunu açıp numaramı eline yazdım.
***
Eve yaklaştığımda saat 7'ye geliyordu. Annemin evde olma olasılığına karşın kenarda ki saksının içinden anahtarı çıkarıp kapıyı açtım.
Saksıya anahtar koymak mı? Dediğinizi biliyorum ama hey? Siz benim ki kadar zeki bir anneye sahip değilsiniz.
Kapıyı arkamdan yavaşça kapatıp hızla odama çıktım. Odamda ki banyoya girip kişisel işlerimi hallettikten sonra yeni kıyafetler alıp giyindim ve çantamı da omzuma asıp tekrar merdivenleri geçtikten sonra kendimi yeniden dışarı atıp okula yürümeye başladım.
***
"Aman Tanrım! Yani sen dün gece evde değil miydin? " Başımı sallayıp onu onayladıktan sonra bir süre daha konuşup o kendi sınıfına ben kendi sınıfıma doğru yürüdüm.
Arkalardan bir sıra seçip kendimi sıraya attıktan sonra başımı eğip gözlerimi kapattım. Bir kaç dakika sonra sınıfta ki uğultu kesilip Bay Walker'ın sesi kulaklarıma ulaştığında yerimde dikleşip bakışlarımı tahtaya doğru çevirdim.
Bay Walker sınıfı yavaşça tarayıp bakışları üzerimde kaldığında sağ elini havaya kaldırıp beni işaret ederek ayağa kalkmamı söyledi. "Britney Williams. Bayan Watson seni kütüphanede bekliyor. Tekrar sınavı için."
Annem yine baskınlığını konuşturmuş demek ki.
Sıramdan kalkıp çantamı omzuma asarak sınıftan çıktım. Bir anda aklıma gelen şeyle 1 saniyelik bir duraklama yaşadım. Eğer ben tekrar sınavı oluyorsam Harry'de olmak zorundaydı. Umarım aynı anda olmayız.
Kütüphanenin kapısına gelince yavaşça tıkaltıp içreriye girdim. Bayan Watson'un yan tarafındaki Harry bütün umutlarımı yerle bir ederken onun da sinsi bakışları vücudum da dolanmaya başladı. "Britney ne zamana kadar orada bekleyeceksin?" Utançla başımı eğip Harry'nin karşısında ki masaya oturdum. Çantamı bırakmak içi yan döndüm ve tekrar önüme döndüğümde sınav kağıdı resmen bana el salladı.
Elime kalemimi alıp yazmaya başladım. Ara sıra bakışlarım Harry'e kaysada onun beni umursamadığını fark edip kağıda konsantre olmaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Green Eyes
FanficAnnem saçlarımı sıkıca iki yandan ördükten sonra omuzlarımdan aşağı sallanmasına izin verdi. Kim 18 yaşında hala pileli etek giyer yada saçlarını örerdi ki? Tabi ki ben! Her neyse, ben Britney ve sizde benim 'terbiyeli' hayatıma hoşgeldiniz. [06...