"Gidip canınız nereyi istiyorsa veya planınızda neresi varsa- ah pardon, bir plan bile yapmadan geldiğinizi unutmuşum. Her neyse, canınız nereyi istiyorsa orayı gezin ancak benim tatilim yalnız ve huzurlu bir tatil olacak şekilde ayarlandı. Vaktim kısıtlı ve tanımadığım bir adamın peşimde dolaşması her şeyi mahvediyor."
"Emin misiniz bayım? Her şeyi mi mahvediyorum gerçekten?"
"Her şeyi."
"Ama ben şimdi yanınızda olmasam şuradaki çiçeklerin içinde fotoğrafınızı çekmesi için kime güvenebilirsiniz ki?"
"Size neden güveneyim?"
"Güvenmenize gerek yok, lütfen sadece çiçeklerin yanına gidin ve poz verin..."
...
"Bakın dirseğinize değen bir çiçek var, evet evet o. Onu koparıp kulağınızın arkasına koyun ve sadece gülümseyin bayım, gerisini ben halledeceğim."
...
"Pekâlâ, bu kadardı. Gelip bakmak ister misiniz?"
"Dürüst olmak gerekirse her şeyi mahvetmiş sayılmazsınız, bunlar hiç de fena değiller."
"Demek sonunda bir baş belası olmadığımı kabul ediyorsunuz?"
"Benim fotoğraflarım oldukları için güzeller, ama yine de teşekkür ederim. Hey, bir saniye... Dört taneydi bu polaroidler, saymıştım. Ama elimde üç tane var?"
"Ne yani, ödemeyi güzelliğinizi sonsuzlaştırdığımız şu fotoğraflarınızdan birini hediye ederek yapmayacak mıydınız? Oysa bir daha gözyaşları içinde uyumayacağım diye seviniyordum ben..."
...
"Sadece kamerayı bana verin ve çiçeklerin yanına gidin. Bir kitapta okumuştum, eğer iki kişi aynı anda birbirlerinin fotoğraflarından gözlerinin içine bakarsa, biri diğerinin yükünü hafifletirmiş. Eğer ileride huzurlu bir şekilde uyuyacak olursanız belki peşimi bırakırsınız, o yüzden şimdi güzel bir poz verin çünkü bu fotoğraf benim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
airplane // jingyeom
Fanficpark jinyoung, tatilini istanbul'da geçirmek için oteller, biletler, ücretler ve daha birçok küçük ayrıntı üzerinde haftalarca kafa yormuştu. kim yugyeom mu? ah, o sadece uçak manzarasını seven bir kaçıktı.