1. Bölüm

125 3 0
                                    

Yine iğrenç güneş ışığının gözüme girmesiyle uyanmıştım. Bu güneş benden ne isterdi ki alt tarafı biraz daha uyumak istiyorum. Saat kaç acaba ? 8:20 mi ? Ee, güneş haklı. Şimdi annemlere çaktırmadan, sessizce giyinip okula gitmem gerekiyor dimi. Hayır! ben sakar bir insanım ben asla sessizce hareket edemem. Ve eğer edersem ve görürseniz videomu çekin çünkü bu imkansız bir olay. Okula gidişim şimdi şöyle oldu:

1-Pantalon giyerken ölünebilinirmiş. Ölümden döndüm.

2-Çantamı takmaya çalışırken lambayı kırdım. Tabiki de kırıklar halının altına soktum.

3-Odamın ikinci katta olması çok kötü çünkü merdivenlerden yuvarlanmak çok acıtıyormuş.

4-Oha annem uyanmadı.

5-Yerliler gibi dans yapıp bağırmak iyi bir fikir değilmiş. 

"Sen okula gitmiyor musun?" Pembe bornozu ve tüylü terlikle pek korkutucu değil ama yüzünde yeşil maske ve dağınık saçları bunun aksini gösteriyor.

"Anneciğim,benim de amacım buydu. Ta ki sen gelene kadar." Hadi şirin yüz ifadem annemin kalbine ulaş.

"İyi gel seni bırakayım. 20 dakikaya çıkarız sen bir şeyler ye ama ortalığı dağıtma. Sonra da müdürünle konuşurum."

Oha şirin gülümsememin bu kadar etkili olacağını düşünmemiştim.

                                                              ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Yolda tek kelime etmedim müzik dinledim radyodaki şarkılara eşlik ettim. Rahatlatıyordu şarkılar, okuldaki canavarlara karşı. Her insan gibi okuldan nefret ediyordum. Ama bir fark var. Her ne kadar nefret etmeme rağmen arkadaşlarım vardı. Çünkü onlara nasıl biri olduğumu söyleyecek cesaretim yoktu. Bu yüzden "This Friday night (Bu Cuma gecesi) Do it all again (Hepsini yine yapalım) This Friday night (Bu Cuma gecesi) Do it all again (Hepsini yine yapalım)"

                                                          ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Neyse ki herkes sınıflarda. Bu da demek oluyor ki kantinde oturabilirim. Her geçen gün dayanmakta zorlanıyorum. Gülümsemem gerek ama önce sıcak çikolataya ihtiyacım vardı. Ah olamaz zil çaldı. Kantindeki grup köşemize çekilmem lazım. Söylemem gerek koleje gitmiyorum normal bir lise fakat burada da gruplaşma vardı ve ben nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde popülerdim. Ve kantinde herkesin bir yeri vardır. Ah evet geldiler.

"Ah canım, ilk derste yoktun? Merak ettik." Diğerleri de kafalarını sallamakla yetindi.

"Hiç ya uyanamadım da." Ve yine sahte bir gülücüğü yüzüme yerleştirip işe yaraması için dua ettim. Hemen yanıma oturdular. Zaten bu insanlar yüzündeki gülümsemenin gerçek olup olmamasıyla ilgilenmiyorlar sadece onların yanındayken onları küçük düşürme yeter. Onlar yine saçma şeylerden konuşuyorlardı. Ben Irmak. Lise 3'e gidiyorum. 17 yaşındayım bunu hesaplamışsınızdır. Kısa sarı saçlarım var. Küçükken uzun saçlarım vardı ama bunun için dayak yemiştim sanırım bu kısa saç takıntım oradan geliyor. Küçükken saçma sapan sorular sorduğum için, en saçma ciddi ortamlarda bağıra bağıra şarkı söylediğim için hep dışlandım. Düşüncelerimi doğrudan söyediğim için arkadaşım olmadı. Tek sorun buydu işte... Kendin olmak. Bu yüzden bunları okuldaki arkadaşlarımdan saklı(arkadaş demek ne doğruysa).Farklı bir arkadaş kitlem daha vardı. İşte o arkadaş kitlesi hayatım boyunca sahip olduklarımın en iyisi. Aslında bu yaşıma kadar pek arkadaşım olmadı. Okuldakilerden farkları: Benim her şeyimi bilirler. Yani sırlarımı bazen aynı anda aynı şeyleri söyleriz. Kardeşe sahip olmadığımdan birine kardeş demenin saçma olduğunu düşünürdüm ama değilmiş. Onların hepsi benim kardeşim. İşte bu en güzeli sevdiğin insanların yanında kendini saklaman gerekmez. Onların yanında üzülmezsin zaten onlar neyin seni üzeceğini neyin mutlu edeceğini bilirler. Bunu bilerek davranırlar.

"Irmak! Zil çaldı hadi sınıfa." Gözüme soka soka parmağını şıklatıyordu. Tamam Irmak sakin ol.

"Geliyorum." Olabildiğince tok bir sesle söylemiştim ki bunu az da olsa tehdit olarak anlayıp bana doğru yaklaştı. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum.

"Ses tonuna dikkat et!" Ve işte o an her şeyi berbat ettiğim o an. Tabiki de gülme krizim tuttu. Kısaca şöyle oldu: Kollarımdan çekiştirerek beni tuvalete götürdüler. Ne kadar çırpınsamda hiç bir etkisi yoktu. O asla kullanılmayan oturulan tuvalete kafamı soktular. Kusmamak için kendimi zor tuttum. Tuvalete tutunarak kafamı çıkarmaya çalıştım ama olmadı. Kafam suyun içinde olduğu için ne dediklerini anlamıyordum. Ama sanırım arkadan biri geliyordu ki kafamı bıraktılar. 

"Bırakın şu saçmalamayı çocuk değilsiniz." Ses çok sertti. Ve erkek sesiydi. Su yüzünden ne gözümü açabiliyordum ne de nefes alabiliyordum. Fakat bu ses bir yerden tanıdık geliyordu. 

Sol Anahtarlı KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin