Yeni hikayemizin ilk bölümünden merhaba herkese^^
Bölümün gelmesi biraz uzun sürdü farkındayım :')
Umarım beğeneceğiniz bir hikaye olur, umarım seversiniz... Sizleri hikayemizle baş başa bırakıyorum. Bölüm sonunda görüşmek üzere, iyi okumalar <33Dışarıdaki ürkütücü karanlıklta yan yanaydık. Kalbimizden bir parçayı ararken kendimiz kaybolmuştuk bu deli karanlıkta. Ellerimiz birbirine kenetli, başımıza ne geleceğini bekliyoruz, bu bir kabulleniş mi yoksa bir sonun başlangıcımı bilmiyorum, bilmekte istemiyorum. Aylardan Ocak, fakat ben yanımdaki insanlarla sımsıcak hissediyorum, birbirimizi korumak, ruhlarımızı bulup özgür bırakmak ve canımızdan bir parçayı bulmak için sürüklendiğimiz bu depodan kaçışımızı arıyoruz, biz aslında kaybolmadık, bizi hiç bulamadılarki kaybolalım...
(Günümüz)
"Yok artık Damla! Saat gecenin dördü bırak şu bilgisayarı!" Annem odama her zamanki gibi dalmış bilgisayarımı elimden alırken, anlamsızca yüzüne bakıyorum. Hadi ama! Ben uyumuyorum fakat o sanki kendi uyuyamıyormuş gibi bana bakıyor, annemle her gece yaşadığım bu olay ne kadar normalleşsede insan bi yerden sonra bıkıyor.
"Hadi ama anne ya! İki dakika vermiyorsun bilgisayarı!" İsyanımı belli etmek adına yorganımı kafama kadar çektim, evet tirip atayım derken boğulmak istemediğim için burnumu ve yüzümün bir kısmını yorganın dışında bıraktım. Annem bana dönmeden arkadan söylene söylene salona iniyordu. Telefonu elime alıp Twitter'a girdim, yazmakta olduğum yarım kalmış söze devam ettim.
"Kuşlar gibi bizde bir kafesteyiz sanki, evimiz, bulunduğumuz ortam ne kadar normal gibi görünsede hep kafeste hissediyoruz, en kötüsüde kuşlar bile dışardaki hayatı izleyebilirken bizim tek seçeneğimiz özgür olacağımız günü beklememiz."
Gönderip telefonumu çalışma masamın üzerine bıraktım saat gecenin dördü olmasına rağmen Twitter'da geziyor yazılar okuyor, insanların yorumlarına gülüyordum, kendi açtığım hesapta geceleri ruh halime göre paylaşımlar yapıyordum, tabii annem sayesinde bazı geceler bu mümkün olmuyordu.
Sabah alarmın sesiyle irkilerek uyandım, kabus görmüştüm fazla ayrıntısını hatırlamasamda bir kaç kişiyle bir ormanda kayboluşum ve çığlıklar duyduğumu hatırlıyordum, omuz silkip akşamdan hazırlamış olduğum çantamı koluma geçirip servisi beklemeye başladım, pek sosyel olduğum söylenemez, okula gitmek için dışarı çıkmak dışında pek dışarı çıkan bir insan değilim, odamdan bile çıkmam aslında ama ara sıra annem ve babamın yanına gidip oturur biraz sohbet ederim, sonra kendi dünyama çekilirim.
Bunları düşündüğüm sırada korna sesiyle irkildim, kaşlarımı çatıp servise bindiğimde Satılmış bana söyleniyordu, evet servis şöförümüzün adı Satılmıştı, bazen onun ismi için ona acıyordum, hangi aile çocuğuna böyle bir isim verirdiki? Satılmış bunu pek dert etmez gibi görünüyordu hep. Düşüncelerimi kafamdan sıyırıp servisin en arka köşesine geçtim kimseye görünmeden. İstesem bile beni görmezlerdi zaten, diğerleri gibi şamata yapıp onları güldürmeye çalışan yalakalar gibi olmadığım için arkamdan konuşurlardı hep. Pek arkadaşım olduğuda söylenemezdi, liseyi kimseyle konuşmadan bitirip hayatıma bakmak, daha doğrusu kurtulmak istiyordum.
"Damla hanımın sessizliğide bizi öldürecek be abi," arkamdan gelen sınıf arkadaşım Erkan'ın sesiyle öldürücü bir bakış atıp camdan dışarı izlemeye devam ettim, bana biraz sataşmadan veya benimle uğraşmadan duramazlardı zaten değil mi?
"Sizin gibi konuşsam elime ne geçecek? En güzel cevap sessizliktir cevabını aldıysan bana bakmayı kes," Erkan'a sert tepkim servisten ooo sesleri yükseltirken hiç oralı olmadım. Bazen kızların Erkan'ın benden hoşlandığına dair bazı konuşmalar duyuyordum, ben gelince hemen susuyorlardı tabii ama yerin kulağı var işde banada geliyordu bu sözler. Pek hoşlanılacak bir insan değildim aslında hatta hoşlanmak bir yana nefret edilecek bir insandım, kimseyle konuşmaz konuşsalar bile yüzlerine iğrenerek baktığımdan benle pek konuşmak istemezdi kimse, kendi ailem de dahil. Okula geldiğimizde telefonumu elime alıp sırama geçtim. Nereye oturduğumu az çok tahmin edebilirsiniz, en arka sırada cam kenarında yerimi alırdım her zaman. Tek oturduğum halde yanıma yaklaşan Erkan'ı gördüğümde yüzümü buruşturdum, ne yani benim yanımamı oturacaktı?
"Selam.." diye mırıldandı ben hâlâ düşünceli bir şekilde düşünüyordum ki telefonuma bir mesaj geldi mesaja bakmadan bende başımla selam verdim, telefonumu elime alıp baktığımda Twitter'dan bir mesaj gelmişti, pek tanıdığım ve takipçim olduğu söylenemezdi merakla mesaja tıkladım,
Kimden: emredersiniz
Kime: damlayadamlayaMerhaba Damla^^ Ben Emre. Twitter hesabını uzun süredir takip ediyorum ve sözlerini çok beğendiğim. Bir kaç arkadaşımla kurduğumuz bir grup var onlarıda aynı sebebden ötürü gruba ekledim ve seninde gelmeni çok isterim. Telefon numaranı yazarsan seni de o gruba eklemekten memnun olurum^^
İlk defa bir mesaja gülümsedim, tanımadığım bu çocuk benim sözlerimi beğendiğini söylüyordu ve beni bir gruba dahil etmek istiyordu. Hemen mesaja girip tekrar okudum ve cevap yazdım,
Kimden: damlayadamlaya
Kime: emredersiniz
İnce düşüncen için çok teşekkürler Emre :) Tabii ki isterim, telefon numaram: 0507242****
Göndere tıkladıktan sonra hafif sırıttığımı hissettim hemen yüzümü normal -hayattan nefret eden- bakışıma bıraktığımda gözlerimin parladığını hissediyordum. İlk defa bir gruba dahil olacaktım ve bunu kendi isteğim doğrultusunda yapmış olacaktım, telefonumu kapatıp mutlu bir ifadeyle derse odaklanmaya çalışıyordum, mutluluğum gelecekte bana çok büyük mâl olacaktı fakat bundan hiç birimizin haberi yoktu...Eveeet, güzel bir bölüm olduğunu düşünüyorum, sizde umarım beğenmişsinizdir, diğer karakterlerimizide diğer bölümlerde iyice tanıyacağız, bugünlük bu kadar umarım seversiniz hikayemizi^^ Bir başka bölümde görüşmek üzere :)
![](https://img.wattpad.com/cover/257162087-288-k156933.jpg)
YOU ARE READING
Beş Sokak Ötesi
PertualanganDört arkadaş, sanal ortamdan başlayan aşklar, arkadaşlıklar arkadaşlarından birinin kaybolması ile gerçek hayata geçiliyor. Birbirlerini tanıyacakları bu hikayede sürüklendikleri bir cinayet yüzünden tüm sevdiklerini bir bir yolda bırakarak devam ed...