"Chanyeol artık vazgeçsen lütfen. Bu şekilde sadece kendini yoracaksın." Lay sitem ederek Chanyeol'ün ona bakmasını sağlamaya çalıştı ancak Chanyeol dikkatini tamamen dava dosyasına vermişti. Bu nedenle Komiser Layi asla duymuyordu. "CHANYEOL!" Lay yüksek sesle bağırdı ve Chanyeol yerinde hafifçe sıçrayarak sesin geldiği yöne çevirdi kafasını. "Bu dosya benim neredeyse dedektiflik hayatımın bitmesine neden oluyordu. Kaç sene bu dosya üstünde çalıştım. O kadar fazla çalışmama rağmen asla bir ilerleme kaydedememiştim. Bu benim ikinci şansım. O yüzden şimdi biraz susta dosyaya odaklanayım!" dedi kızgın bir ifadeyle.
Bundan 4-5 sene önceyi hatırladı. Katili bulabilmek için çok çaba sarf etti. Ancak katil o kadar yetenekliydi ki kendi kendine suç mahalline delil bırakmasına rağmen Chanyeol de dahil kimse katil hakkında ufacık bir bilgi parçası bile bulamadı. Birden bu eski olaylar ve kendi başarısızlığı aklına geldiğinde yerinde sıkıntıyla kıpırdandı, ardından sinirli ve tok bir sesle Jong In'i çağırdı. "Jong In! Bana hemen filtre kahvemi getir!" Jong In dedektifin odasının dışında kalan masasından bir ok gibi fırladı ve kahve makinesinden kahve doldurmaya başladı.
Jong In dedektifin yanında stajyerliğe başlayalı tam 1 sene olmuştu. Chanyeol onun idolüydü ve onun yanında çalışmak hâla bir hayal gibi geliyordu ona. Birkaç saniyelik sessizlikten sonra Chanyeoul'ün masasının önündeki sandalyede oturan Lay tekrar söylendi. "Chanyeol madem bu kadar almak istiyorsun bu dosyayı, en azından kendini çok hırpalama lütfen.". Lay, dedektifin yakın arkadaşıydı. Kendisi bir polis olduğundan Chanyeol suçluların izini sürer Lay ise yakalardı. Aslında hem arkadaş hem de iş ortaklarıydı. Komiser, dedektifin başına kötü bir şey gelmesini istemiyordu. Chanyeol tam bir şeyler söylemek için ağzını açmıştı ki açılan kapıyla konuşamadı. "Buyrun Bay Park kahvenizi getirdim."
Chanyeol kafasıyla kahveyi masaya bırakmasını işaret etti ardından ise "Lay endişeni anlayabiliyorum ama benim işim bu. Onu bulmalıyım, bu sefer bulmalıyım." Lay yerinde huzursuzca kıpırdandı. Neden bu kadar inat ettiğini anlayamıyordu. Bu düşüncelerinden ve saniyeler süren sessizlikten sonra ayaklandı ardından kapıya yürürken "Sen bilirsin. Ama lütfen bu sefer kendini geçen sefer ki kadar yorma. Senden sadece bunu istiyorum." dedi, ardından dedektife söz hakkı bırakmadan kapıyı açarak kendini odadan dışarı attı.Ardından bakakalan Chanyeol ve odanın bir köşesinde dikilen Jong In birbirlerine baktılar. Chanyeol sandalyeye yaslanarak "Bana aşık biliyorsun değil mi?" diye söylendi ve ufak bir gülümseme bıraktı. Jong In ise şokla şaka mı yaptığını yoksa o gülümsenin başka bir anlama mı geldiğini anlamaya çalışıyordu. Bu sırada eline telefonunu almış dedektifin ise düşünceleri çok farklıydı. Mutlu olmuştu çünkü çok iyi ve ona zarar gelmesini istemeyen bir dostu vardı. Ardından dakikalar sonra Jong In'in hala orada dikildiğini ve düşüncelerden çıkamadığını gördüğünde elindeki telefonu masaya bıraktı. Sandalyesinden kalkarak stajyerin yanına ulaştı ve onu kapıya doğru iteklerken söyledi. "Hadi gel yemek yiyelim. Belli ki hala kafan çalışmıyor."
---------------------------------------------------------------------------
"Hayır Sehun o şekerleri oraya değil camın önündeki rafa koyacaksın demiştim!" sinirli bir şekilde söylendi Baekhyun. Sehun'u neden işe almıştı hala bilmiyordu. Kendine sorun çıkarmaktan başka işi olmaya Sehun yüzünden bazen acı çekiyordu. Sinirle aldığı şeker kavanozunu camın önündeki rafa doğru götürürken hala düşünüyordu. Babası öldüğünde yalnız kalmıştı ve ondan kalan mirasla kendine bu şeker dükkanını açmıştı. Babasının ona işten gelirken aldığı şekerlerin onda bıraktığı iz ve bağımlılık bir şeker dükkanı açmasına neden olmuştu. İşleri de hayli iyiydi ve bulunduğu mahallede özellikle çocuklar tarafından oldukça sevilirdi. Ancak neden Sehun yanındaydı bunu hala anlayabilmiş değildi. O yokken de iyi idare ediyordu ancak çocuk zorla kendini kabul ettirmişti. Baekhyun Sehun'un bunu nasıl başardığını hâla anlayabilmiş değildi.
Aralarındaki garip ilişkinin yanında aslında oldukça farklılardı da. Sehun sıcak kanlı, herkesle iyi iletişim kurabilen ve çabuk arkadaş edinebilen biriyken, Baekhyun tam tersi oldukça soğuk ve insanlara çabuk güvenmeyen biriydi. Aralarındaki tek ortak nokta ikisinin de şekerleri çok sevmeleri olabilir.
Camın önündeki rafın yanından ayrılarak kasanın başına doğru yürüdü. Bu sırada Sehun şekerleri paketliyordu. Baekhyun'la göz göze gelmemeye çalışarak kasanın yanındaki bandı aldı ve paketlemeye devam etti. Baekhyun ne kadar sinirli olsa da onun bu haline güldü. Çünkü bazen cidden Baekhyun onu kabullensin diye elinden gelen her şeyi yapıyordu. Baekhyunun gülmesiyle Sehunun da yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu ve paketlediği şekerleri rafa dizdi. Ardından tezgaha yaslandı ve telefonuyla oyalanmaya başladı.Tam o sırada dükkandaki hafif gürültünün üstüne kapının açılmasıyla bir gürültü daha eklendi. Baekhyun ve Sehun gelenin kim olduğunu bakmadan da tahmin edebilirlerdi. Gelen kişi dükkanın üstündeki dairelerden birinde oturan Kyungsoo'ydu. İçeri girip kapıyı kapattı, ardından Baekhyun'ların bulunduğu yere doğru yürüdü. "Günaydın Baekhyun. Her zamanki şekerlerden alabilir miyim?" diyerek sordu ardından ellerini ceplerine soktu. "Hoşgeldin Kyungsoo. Kaç paket istersin?" diye sorduktan sonra tezgahtan ayrıldı ve Soo'nun yaklaşık dükkan açıldığından beri her hafta aldığı paketli şekerlerden almak için rafların yanına gitti. "İki paket yeterli. Daha diğerleri bitmedi." dedi Soo.
Sehun hala telefonuyla oyalanırken dükkanın içinde oturan müşterinin sipariş vermek için seslenmesiyle telefonu cebine sıkıştırdı, ardından "Hemen geliyorum efendim!" diyerek bağırdı. O sırada Kyungsoo'nun gelmiş olduğunu fark etti ve neşeli bir sesle söylendi. "Aaaa Kyungsoo sen mi geldin?! Hoşgeldin!" Kyungsoo bu sesli konuşmasının üstüne irkildi ve anlamsız ifadeyle Sehuna bakmaya başladı ve gerildi çünkü Sehun onu kollarının arasına almış, kocaman ve sıcak bir kucaklama vermişti. Kyungsoo oldukça soğuk biriydi herkesle konuşmaz ve yalnızlıktan hoşlanırdı. Bu nedenle Sehunu yavaşça üzerinden itti ve çok samimi olamayan bir gülümseme gösterdi. "Ay sizde buzdolabı gibisiniz!" Sehun triplenerek söyledi ve müşterinin siparişini almak için masaya doğru yürüdü. Kyungsoo, Sehunun arkasından bakıyorken, Baekhyunun sesiyle kafasını ona çevirdi ve cebinden çıkardığı kredi kartını uzattı. Baekhyun'un verdiği poşeti kontrol etmeden aldı. Kartını da aldıktan sonra "Kolay gelsin." diyerek Baekhyun'un cevabını beklemeden dükkandan ayrıldı
"Hayır anlamıyorum ki bizi neredeyse dükkan açıldığından beri tanıyor. Hala böyle soğuk olması garip değil mi sence de?" Sehun meraklı gözlerle Baekhyuna bakarken sordu. "Sehun dediğin gibi Kyungsoo hep böyleydi. Aslında değişmemesi onun kararlı ve kuralları olan biri olduğunu gösterir. Ayrıca dedikodu yapma!" dedikten sonra yanındaki sandalyeye oturdu ve telefonuyla oynamaya başladı. Sehun ise gözlerini devirdi ve Baekhyunu taklit ederek telefonunu aldı. Aralarındaki garip ilişkinin asla düzelemeyeceğini düşündü Sehun.
Bu hikayedeki Sehun dünyadaki en tatlı Sehun karakterdir🥺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Candy Dedective
FanfictionAra sokakların birinde babasından kalan mirasla bir şeker dükkanı açan ve lolipop bağımlısı Byun Baekhyun bir gece yarısı dükkanını kapatırken Kore'nin ünlü dedektifi Park Chanyeol ile karşılaşır. Bu karşılaşma Chanyeol taradından büyük bir yanlış a...