Zehir

173 25 42
                                    

Bir kurban daha yine ailemin yaptığı iğrenç işten payını almıştı. Nefret ediyordum hepsinden. Babamdan, amcamdan, dedemden.. Nefret ediyordum. Tek istediğim normal bir  hayattı. Ama onlar bana bu imkanı tanımamıştılar bile. Hayran olduğum insanlardan biri daha ailemin kötü işinde kurban olmuştu. Acaba Changbinde öyle miydi?

Tüm gece uyuyamamanın ve ağlamanın verdiği yorgunluk ile yataktan çıktım. Bugün işteki İlk günümdü ve ben berbat haldeydim. Acaba annem olsa beni kaldırır hazırlanmamı söyler miydi? Bana kahvaltı hazırlar, yanağıma bir öpücük kondurup işimde başarı diler miydi? "Anne neredesin?"

İş için uygun kıyafetlerimi giyip saçımı taradım. Her ne kadar bitkin olsamda işte o insanların karşısında gülümseyi bırakmayacaktım. Kim yemeklerini hiç gülmeyen, somurtkan bir insanın getirmesini ister ki?

Saçımı düzelttikten sonra çantamı sırtıma atıp şirkete doğru yol almaya başladım. Beni götürecek bir arabam yoktu ama bisikletim vardı. Bisikletimi merdivenin altından alıp sokağı çıkarttım.

Yol boyunca her pedal çevirişimde, her nefes alışında, her bakışımda sadece pişmanlığı hissediyordum.. Keşke onların çocuğu olmasaydım.  Kaç kişiye yapmışlardı kim bilir? Ben evden kaçtığımda en az 5-6 kişilerdi.  Belki de ondan sonra yapamadılar... Kim bilebilirdi ki?

Şirketin önüne geldiğimi anlayınca freni tutup bisikletimi merdivenin kenarındaki korkuluğa kilitledim. Şu an tek mal varlığım şu bisikletti...

"Günaydın" dedi bir ses. sağına soluna bakmış ama yine de görememiştim. on. Bir anda arkamda hissettiğim el ile korkuyla arkamı döndüm.  Şu an karşımda Jisung'u görmek beni gerçekten çok rahatlatmıştı.

"Günaydın.". dedim gülümseyerek. Jisung bileğimden tutup beni şirkete sürükleyince şaşırmıştım. Biz bu kadar samimi değildik ki...

"Changbin hyung gelmeden sana şirkete gezdirmem gerek." dedi başımla onu onaylayıp arkasından ilerliyordum ki Jisung'un karşısına bir anda çıkan Lee Know ile ikimiz de gerilemiştik. Lee Know "Jisung konuşmamız gerek." demişti ama Jisung onu umursamamış sadece çekilmesini beklemişti. Lee Know Jisung'un onu umursamadığını görünce Jisung'a doğru adımlamıştı. Elini Jisung'un bileklerine değdirmek üzereydi ki Jisung bir anda inledi.

Sesi çok ince çıkmıştı. Yakınında olmasam asla duyamayacağım kadar da sessizdi aslında. Ama Lee Know hızla elini çekmiş ve Jisung'tan uzaklaşmıştı. İkisi bir süre bakışmış sonra Lee Know özür dileyip uzaklaşmıştı. Az önce tam olarak ne olmuştu??

Lee Know yanımızdan uzaklaşınca Jisung bileğimi tekrar tutup beni çekiştirmeye devam etti. Bir dakika, o da neydi? Jisung'un kolunda daha önce görmediğim siyah desenleri görünce şaşkınlığımı gizleyemeyerek sordum.

"Jisung bileğindeki iz ne? Ne zaman dövme yaptırdın?" dedim. Gerçekten şekli ilginçti... Tamam, şekli ilginç değildi. Bunu dövme yapması ilginçti... Bir üçgen, içi boş bir üçgen neden dövme yapılırdı ki?

"Ahh, o mu? Dövme değil o. O bir çeşit da- Ne diyorum ya ben? Gel sana mutfağı göstereyim." demişti. Dövme değilse neydi?

Ayrıca içi boş bir üçgen bana neden bu kadar tanıdık geliyordu ki? Sanki daha önce onu bir yerde görmüştüm. Hatta bir yerlerde görmüştüm. Kesinlikle görmüştüm ama nerede?

--------------------------------------------------------

Nefesimi stresle dışarıya verip kapıyı tıklattım. Sakin olmalıydım. Sadece yemeği yiyip değerlendireceklerdi.

Acaba Chan da orada mıydı? Artık ona bakarken eskisi gibi hayranlık değil sadece utanç ve pişmanlık hissediyordum... 

Peki ya Changbin... O da öyle miydi acaba? Lee Know, Jisung ve diğerleri onlar da öyle miydi? Seungmin gibi canları yanıyor muydu? Normal bir hayat için her gün kendilerini kısıtlıyorlar mıydı?

"Gir" dedi tok bir ses. Changbin'in sesiydi...

Titreyen elim ve ayaklarıma rağmen kapıyı açmayı başarmıştım. Önümdeki tekerlekli tezgahı içeriye itip daha sonra ben girdim içeri. Tamam Lix, başlıyoruz.

Beni umursamadan konuşmaya devam eden 4'lüye bakmadan tabaklarını hazırladım ve önlerine koydum. Daha sonra karşılarına geçip bekledim. Biraz zaman geçmişti ama kimse tabağına kaşık vurmamıştı.

"Yemeği ilk sen ye. Beni zehirlemek istiyor olabilirsin." dedi Changbin. Kesinlikle hayranı olduğum kişiyi zehirlerdim zaten. Kaşığı uzatıp çorbadan bir kaşık aldım.

Tadı gayet de güzeldi. Belki tuzu biraz azdı. Ve damakta tuhaf bir tad bırakıyordu. Hayır, damakta değil! Boğazda bırakıyordu. Resmen boğazıma yapışıyor, yutkunmamı ve nefes almamı engelliyordu.

Ayaklarım beni taşıyamayacak kadar güçsüzleşmişti bir anda. Elimdeki kaşık yere düşünce bilincimi yavaş yavaş kaybetmeye başlamıştım. Ben sadece yemek yapmıştım. Gerçekten, gerçekten başka hiçbir şey yapmamıştım. Bir anda yere çökünce Chan yanıma gelmişti. Ailemin hayatını mahvettiği çocuk bana yardım ediyordu... Bu çok acınası...

Bir anda boğazımı yırtarcasına öksürünce Chan'ın gömleğinde kırmızı lekeler görmüştüm. O kırmızı lekeler benim kanımdı. Ağzım neredeyse kan ile dolmuştu. Dudaklarımın arasından akan kana değen soğuk metal ile titredim.

Jisung ve Lee Know da yanıma gelmişlerdi. Bir tek, o. Bir tek Changbin gelmemişti.

"Gümüş karardı!" dedi Chan.

Gümüş neden kararırdı ki? Paslandığı için? Suda bekletildiği için? Zehir değdiği için! Ben kendi yaptığım yemek ile zehirlenmiştim.

Gözlerim tamamen kapanmadan ve bilincim beni bırakmadan önce tek hissettiğim beni kaldıran kollar ve kim olduğunu ayırt edemediğim birinin "O masum." demesi olmuştu.

------------------------------------------------------

Jisung'un kolundaki desen;

Jisung'un kolundaki desen;

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Streetlight (Changlix)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin