song of the episode: Cigarettes After Sex - Dreaming of You
"Bu matarayı çantana koyuyorum, yoldan miden bulanırsa bir yudum içmen yeterli olacaktır."
"Tamam ama neden uçan arabalarla gitmiyorum?"
"O bölgeye havadan hiçbir şey giremiyormuş Donghyuck."
"Ama neden? Nereye gideceğim ki?"
Abim Doyoung hazırlanmama yardım ediyordu.
"Babam bana da söylemedi Donghyuck üzgünüm. Ama o sana iyi geleceğini düşünüyorsa bir bildiği vardır."
"Aslında baya heyecanlıyım, her ne kadar sizden ayrı kalmak istemesem de..."
Abim kollarını bana sardı ve saçlarımı okşadı.
"Seni çok özleyeceğiz ama belki hastalığın konusunda olumlu bir gelişme olur diye üzülme. En ufak umuda bile tutunmalıyız ki ileride birlikte olalım. Hem babam bana gideceğini söylerken oldukça mutluydu."
Gülümsedim. Son zamanlarda hayatımda o kadar güzel şeyler olmuştu ki inanamıyordum pek. Aklıma öbür abim gelince duraksadım.
"Sahi Taeyong nerede? Gideceğimi bilmiyor mu yoksa?"
"Sanırım ona Taeyong demene kızmayacak kadar üzgün. Benden duymuş olma ama buraya gelirken odasına uğradım ve deli gibi ağlıyordu."
Gülümsedim ama bakışlarım hüzünlüydü. Doyoung abimin yüzünde de benimkine benzeyen bir gülümseme vardı.
Birbirimizden ilk defa ayrı kalacaktık ve aslında hepimiz hüzünlüydük. Doyoung abimle bir aradayız diye birbirimiz için güçlü duruyorduk, belli ki Taeyong bizim aksimize yalnız kalıp üzüntüyü yaşamayı seçmişti.
Ne olursa olsun yalnız başına üzülmesine izin veremezdim. Enerjimi toplamaya çalışarak ayağa kalktım.
"Bana veda etmeyecek mi yani! Sanki bilmiyorum ben gider gitmez kurtulduğunuz için parti vereceğinizi! Gitmeden son kez gıcık etmeliyim onu!"
Coşkuyla odadan çıkıp Taeyong abimin odasına koşmaya başladım. Coşkulu olduğumdan değil elbette. Yıllardır çektiğim acıları mutluymuş gibi yaparak gizlerdim. Bu artık alışkanlık olmuştu.
"TAEYONG!"
Adını haykırarak seslendiğim abimle odasının kapısının önünde karşılaştık. Gömleğinin kol yenleriyle ıslak yanaklarını kuruluyordu. Beni gördüğü gibi gülümsemeye çalıştı ama bu çabası gözlerinin ona ihanet etmesiyle sonuçlandı. Dolu gözlerle bana birkaç saniye baktı, gülümsemem onu ilk kez ağlarken görmemin tepkisi olarak yüzümde donup kalmıştı.
Beni kendine çekti, zaten sık sık ağrıyan kemiklerimi daha da ağrıtacak kadar sıkı sarıldı. Yine de hiçbir söz dökülmedi dudaklarımdan. Ben de ağlıyordum, konuşursam sesim titrerdi.
Öylece ne kadar durduk bilmiyorum ama beni kendime getiren Doyoung abimden gelen hıçkırık sesi olmuştu. O da sarılmamıza dahil olmuştu çoktan.
Nihayet bedenimi sarmalayan dört kol da geri çekildiğinde hızlıca sildim gözyaşlarımı. Daha yolda litrelercesi vardı hissediyordum, yarı yoldan döndürdüm onları da.
"Ne kadar ağlaksınız! Dışarıdan biri görse inanmaz sizin benden büyük olduğunuza."
Onları neşelendirmeye çalışmıştım. Doyoung güler gibi oldu ve kolumu sıktı hafifçe. Taeyong ise gözünü kırpmadan bana bakıyordu.
"Abi geri döneceğim ya! İyi olup döneceğim hem de, söz veriyorum."
Gözyaşları ardı ardına gözünden damlarken hafifçe gülümsedi, acı dolu bir gülümsemeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
peri prens ⸸ markhyuck
Fantasy"Efsaneler kanla yazılırmış Mark. Seninkini yazmaya benim kanım yeter mi dersin?" Perilerin en büyük doğal düşmanı Mark ve peri kralının en küçük oğlu Donghyuck. (my muse: "...Sonra ondan oğlunu istedim; hemen kabul etti ve perilerinden birini, oğla...