İçimizdeki Düşman

65 5 0
                                    

Yıllar sonra Nimphoe'nin ziyaret etmesi Meta'yı şaşırtsa da, Arven'in adını duyduğunda amacını anlamıştı, kraldan ne kadar nefret ederse etsin Arven için gerekirse canını bile verirdi, üstelik kızı da onunla birlikteydi. Neler yapacakları hakkında konuşmadan önce askerler Meta'yı hücresinden çıkarttılar. Yıllarca ona bir düşman gibi davranan bu varlıkların çoğu askeri okuldan arkadaşıydı; ancak uzun bir süre hapishanede gardiyanlığını yapmışlardı.

Ömrünün yarısı karanlık bir buzdan kalede geçmişti Meta'nın. Arven ve Ria'yı gemiye bindirdikten sonra bir süre savaşmıştı; ancak birlikte kaldığı arkadaşını ve ailesini yakaladıklarında, onları serbest bırakmaları için teslim olmuştu. Kral başlangıçta kızgınlıkla onu idam ettirmek istese de, kızını ele geçirmeden böyle bir şey yapmak istemedi, eğer ortada bir ceza olacaksa ders alması için Arven'in gözleri önünde olacaktı. Zindandaki yıllar boyunca güçsüz düşmüştü Meta, fiziksel hastalıkların yanısıra, zihinsel olarak da iyi değildi. Halisünasyonlar görüyordu, kendi kendine tartısıyordu, olmayan şeyler varmış gibi davranıyordu. Bu halini farkeden Nimphoe onu muayene için sağlık merkezine gönderdi. Kısa süreli bir tedaviden sonra gücünü toparlamış ve normale dönmüştü, ne de olsa güçlü br askerdi, Arven'in eşiydi ve Ria'nın babasıydı.

...

Arkhe ordusunu güçlendirmek için Kepler-1649c gezegeninin en güçlü generalleriyle görüşmüştü. Savaşta yanlarında olmaları için en güvendikleri askerlerini Doria'ya göndermelerini teklif etmişti, karşılığında Apeiron'u ele geçirdiklerinde, oranın zenginliklerinden paylarını alacaklardı. Apeiron'la savaşacaklarını duyan general Dormir, Meta'nın yakın arkadaşlarından biriydi ve Arkhe'nin planları konusunda onu uyarmak için Apeiron'a gelmişti.

Dormir'le konuştuktan sonra, kralın aklına kızını kurtarmak için bir fikir gelmişti. Doria'da Meta'yı tanıyan yoktu, dolayısıyla Dormir en güvendiğim adamımı önden yolluyorum diye Meta'yı gönderirse hem zaman kazanacaktı, hem de Meta'ya Arven ve Ria'yı kaçırması için fırsat tanıyacaktı. Bu fikir üçünün de aklına yattı ve uygulamaya karar verdiler. Dormir, Meta için Kepler gezegenine ait  askeri giysilerden temin etti, Arkhe için de bir not hazırladı ve Meta Doria topraklarından içeri girdi.

...

Yılın bu zamanları, gezegenin eğimi ve güneşlere yakınlığı göz önünde bulundurulduğunda Doria, Apeiron'a göre çok daha sıcaktı. Ülkenin konumu ve sıcaklığının çok yüksek derecelere çıkması sebebiyle Doria halkı biraz tezcanlı, sabırsız, agresif olurdu ve davranışlarında hep aşırıya kaçardı. Apeiron'un sakinliği, dinginliği ve nezaket kuralları düşünüldüğünde Doria ile zıt kutupları oluşturuyorlardı. Sokaklarda halk normal bir günde bile kavga edebilirdi, sevindiklerinde kavga ediyorlar, kızdıklarında kavga ediyorlar, her ne olursa olsun kavga etmek için bir bahane buluyorlardı. Davranışlarına bakarak kendilerini sıcak samimi ve içten buluyor, Apeiron halkını soğuklukla itham ediyorlardı. Meta aynı fikirde değildi, Apeiron'da genel görgü kurallarının olduğunu, halkın aşırılıktan hoşlanmadığını ve nerede nasıl davranılması gerekiyorsa öyle davrandıklarını düşünüyordu.

Saraya doğru ilerlerken acıktığını hissetti ve yol üzerindeki bir lokantada durdu. Yiyecek bir şeyler söyledi ve beklemeye koyulduğu sırada bir kaç masa ileride oturan iki Doria'lının konuşmalarına kulak misafiri oldu:

- Apeiron'lu prensesleri gördün mü? İkisi de hayatımda gödüğüm en güzel kadınlar, kral ne yapacak onlara acaba?

- Arkhe'nin yıllarca başka gezegende onları aramasına şaşmamalı, daha iyisini bulamam demiş belli ki.

- Üstlerindeki paçavralara anlam veremesem de, hala göz kamaştırıyorlardı.

- Göz kamaştırıyorlar ama zindanda çürüyorlar, zindana koyacaklarına bana verseler var ya, hem onlara ceza hem bana sefa olurdu.

Aralarında gülüştüler, Meta sinirden yumruğunu sıktı ama kimliğini belli edecek herhangi bir sorun çıkartamazdı. Dişlerini sıkmakla yetindi. Bir süre sonra yemeği geldi, yedi ve fazla vakit kaybetmeden lokantadan ayrıldı.

Saraya ulaştığında akşam olmak üzereydi, kralın huzuruna çıkartıldı, Dormir'in yolladığı notu iletti. Kalei başta Dormir'in bu davranışına anlam veremedi ama hazırlık yaptığını düşünerek bunun iyi niyetinin bir göstergesi olduğunu düşündü. Meta'ya sarayın en iyi odalarından birini verdiler ve savaş başlayana kadar rahat etmesi için bir hizmetkar gönderdiler.

Meta krala karşı cümlelerini seçerek konuşuyordu, kısa sürede güvenini kazanmıştı. Yanından nadiren ayrılıyordu. Arkhe'den bile daha yakın sayılırdı. Bu durum Arkhe'yi rahatsız etmiyordu, içten içe "yanlış ata oynuyor, yakında kral ben olacağım o da bana yanaşmadığı için pişman olacak" diye düşünüyordu. Aslında Meta'nın ona yanaşmamasının sebebi, yanında kontrolünü kaybedebilcek olmasıydı. Ondan öylesine nefret ediyordu ki, öfkesine sahip olamayıp bir delilik yapacağından korkuyordu. 

...

Arven, kendini bildiğinden bu yana Doria'yı ve halkını pek sevmezdi, ona göre çok saldırganlardı, ayrıca ülke genel olarak çok sıcak gelirdi, uzun süre kalamazdı bu yüzden. Çocukken burayı ziyarete geldiklerinde saraydan çok çıkmamayı tercih ederdi, orada hizmetkarlarla oyun oynardı. Şimdi bu sevmediği yerde tutsak kalmıştı, "nasıl bir ironi" diye geçirdi içinden. Enerjisini ve umudunu kaybetmemek için sürekli meditasyon yapıyordu, arta kalan zamanlarda da Ria'yı teselli etmekle uğraşıyordu. Yerden lavlar ve alevler sıçrasa da içerisi genel olarak karanlık ve kasvetliydi. Dünya'daki hayatını hatırladı, komşuları burayı görseler ölüp cehenneme geldiklerini düşünürlerdi. Onların dini inancına göre günah işlediklerinde öldükten sonra gelecekleri yer şu an onun gerçekliğiydi ve ölmemişti, yaşıyordu ve her şeyi hissediyordu.

Uzun süren karanlığın ardından yer altında bir hareketlenme oldu, bir asker yanında diğer askerlerle birlikte zindanlara mahkumları görmeye gelmişti. Giyim kuşamına bakılırsa başka bir gezegenden olmalı diye düşündü Arven. Bir kaç hücreyi dolaştıktan sonra sonunda onların hücresine sıra geldi:

- Bunlar ne yapmış? dedi asker.

- Apeiron'lu prensesler bunlar, kral esir olarak tutuyor.

- İyi. Elinizden kaçırmayın dikkat edin.

Arven, sesinden, enerjisinden, duruşundan tanımıştı, Meta'ydı bu gelen asker. Ölmemişti, yaşıyordu... Bedenini bir sıcaklık kapladı, ayakta zor durabildi bir an, bayılacağını düşündü. Onu görmek için gelmişti, peki nasıl girmişti bunların arasına? Bir planı olmalıydı. Artık sonsuz karanlık gibi görünen hayatının içine bir ışık doğmuştu, umutlandı biraz daha, mutluluktan gözleri doldu. Tanıdığını ve onun kim olduğunu belli etmemek için tepkisiz göründü; ama içi içini yiyordu, koşup boynuna atlamayı, yaşanmışlıklarını haykırırcasına ağlamayı ve kızıyla kaynaştığını görmeyi iple çekiyordu. İstemsiz olarak gözlerinden yaşlar aktı, Ria'ya sarıldı ve bir köşede sessizce oturdular.

...

Arven'i o şekilde gördüğünde adeta yüreği parçalandı Meta'nın, kendini lavların içine atıp yakmak, tüm bedenini parçalamak, kalbini yerinden sökmek istedi acısını unutmak için. Sevdiği kadın ve biricik kızı yer altı zindanlarında çürüyordu. Bu anı hayatı boyunca unutmayacaktı ve acısını Arkhe'den ve tüm Doria'dan çıkartacaktı. Şimdi korkma ve üzülme sırası onlardaydı, içlerindeki bir düşmandı artık ve amacına ulaşana kadar durmayacaktı...

Apeiron'un Kayıp PrensesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin