- "Aimodipsis uyan...." yerde ölü gibi yatan kadın kanayan başını tutarken doğruldu.
- "Sana otuzuncu deyişim, Benim adım Aimdopsis değil. O şerefsiz piç şu anda uykuda."
Kadının yanındaki cin ona garip garip bakıyordu. (Cinin görünüşünü anlatamayacağım, yüzüklerin efendisindeki gollumu düşünün((kıymetlimiğsssss)))
- "Aimdopsis iyi gözükmüyor..."
Kadın doğrulup yerdeki su birikintisindeki yansımasına baktı. Tek boynuzu kırılmıştı. Pembe derisi yavaş yavaş ten rengine dönüyordu ve bedeninde morarmalar vardı. Saçlarının dipleri yeniden kahverengiye dönüyordu. Her şeye rağmen mor gözleri kana susamıştı. Cine söz dinletememenin bıkkınlığıyla iç çekti.
- "Adım Aimdopsis değil. O sadece içimdeki kan iblisi. Ve şu anda böyle bir zamanda uykuya dalarak itlik yapıyor."
İçinde bulunduğu mağarayı incelemeye başladı. Belki bir çıkış bulabilirdi ve -cinin çağırısına- biriciğine geri dönebilirdi. Sahi, ne olmuştu da ondan ayrılmıştı? En son ne hatırlıyordu? Kafasını çarptığı için anıları bulanıktı. Bir yere oturdu ve başını sıvazladı. Hatırlamak için kendini zorladı.
İlk hatırladığı şek o sarışın saçlı kız oldu. Mavi gözleri her zamanki gibi ona tehditkar bakıyordu. Fakat bu sefer bazı şeyler farklıydı. Neden onu bu kadar yüce ve aydınlık hatırlıyordu? Hafızasını biraz daha zorladı. Başı ne kadar ağrısa da öğrenmek zorundaydı.
İkinci hatırladığı şeyde taş ve lavdan oluşma kocası, kralı vardı. Fakat karşısında bir kral gibi durmuyordu. Alevden bakışları ilk defa özür diliyor gibiydi. Sonra kralının içinden geçmiş olan sarışın kızın mızrağını fark etti... Nasıl olmuştu bu? O kız nasıl bu kadar güçlenmişti? Kralına ne olmuştu? Ölmüş müydü?
Peki ya biriciği? Ya ona ne olmuştu? Onun hakkında en son hatırladığı şey ise... mor yanaklarını sıkarak gülümsediğiydi. Nasıl bu kadar pembe bir anı siyaha dönmüştü? Başına giren acı bir ağrı ile yere kapaklandı.
Kanatlarından destek alarak ayağı kalkmayı denedi fakat kanatları bacaklarından daha kötü haldeydi. Üzerlerinde koca delikler vardı. Ne zamandır böyleydi? Bu kanatlar hiç kanamamış mıydı? Gerçi uyandığı yer kan gölüydü. O kanlar kanatlarından mıydı?
- "Ne zamandır buradayım?"
- "Aimdopsis 3 haftadır uyuyor..."
- "Ne??!!! Burdan hemen çıkmalıyım."
Kadın yaptığı hızlı hareketle geri yere yığıldı.
- "Aimdopsis dinlenmeli."
- "Hayır, buradan çıkmam lazım... Dyrroth'u bulmam lazım."
- "Dyrroth güvende."
- "Nasıl bilebiliyorsun?"
Kadının yüzünde alaycı bir gülüş vardı.
- "Dyrroth şu anda Akekage ile birlikte."
Kadın Akekage adını duyunca sinirlendi.
- "Akekage mi???!!! Dalga mı geçiyorsun?! Bu dünyada güvende olmayacağı birinci yer o çakma prensesin yanı diğeri de Akekagedir büyük ihtimalle. Buradan hemen çıkmam lazım."
Fakat cin kadının dinlenmesi taraftarındaydı.
- "Buradan çıkamazsın. Buraya mühürlendin."
- "LANET OLSUN O KARI NASIL BENİ MÜHÜRLEYEBİLİYOR!!!!"
Kadın ağzında solumaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çukur'un Dirilişi
ФанфикBurası hangi cehennemdi? Buraya nasıl gelmiştim? Ya da daha önemlisi ben kimdim?