Felix'e kapıyı kapattıktan sonra yatağa geçmiş ve biraz daha ağlamıştım. Aklıma telefonum geldiğinde elime telefonu aldım Yeonjun'dan bir sürü mesaj vardı bana bir buluşma ayarladığını ve onu aramamı söylemişti. Bu buluşma işi şuan benim de işime gelirdi.
Telefonun rehberine girip Yeonjun un ismine bastım ve telefonu kulağıma götürdüm. Birkaç boş şey söyledikten sonra bir erkekle bana randevu ayarladığını söylemişti. Ben de ona eşyalarımı toplayıp valizimi bizim eve bıraktıktan sonra buluşmaya gidebileceğimi söylemiştim. O da beni onaylamış ve telefonu kapatmıştık.
Hızlıca ayağa kalktım fakat sırtıma yine saplanan acı ile kendime geri yatağa bıraktım. Yan tarafta duran ağrı kesici gözüme çarptığında, onu elime alıp içtim. Birkaç dakika daha boş tavanı izledikten sonra yavaşça kalkıp elimi yüzümü yıkamaya tuvalete gittim.
Elimi yüzümü yıkadıktan sonra üzerime düzgün kıyafetler giyip, valizime getirdiğim az da olsa eşyamı koyup kapıyı yavaşça açtım. Dışarıya çıkmak için salonun önünden geçmek gerekiyordu. Ne kadar sessiz olsam bile beni görmüş. Koltukta oturmuş bana ve elimde ki valize acayip bakışları ile bakıyordu.
"Nereye gidiyorsun?" Kaşları çatıktı. "Beni burada istemiyorsun. Neden kalayım?" Hızla oturduğu koltuktan kalkıp yanıma geldi. "Hiçbir yere gitmiyorsun. Ben o linci boşuna yemedim." Omuz silkip kapıya doğru giderken kolumu tuttu. "Yeonjun'un yeni ev arkadaşı yok mu? Nereye gideceksin ki?" Umrunda mıydı sanki? "O ev büyük. Kalırız üç kişi." Tekrar gitmeye niyetlendiğimde bu sefer önüme geçti. "Ama gittiğinde insanlar yine benim attığımı düşünecek. Başımı belaya sokacaksın." Tabi... Sorun benim gitmem değildi. Sorun yine linç yiyecek olmasıydı. Ne bekliyordun ki salak?
"Ben söylerim kendim ayrıldım diye." Önümden itmiştim ki koluma yapıştı. "Bir gece daha kal. Bu gece yayında söylersin gideceğini. Tamam mı?" Bir gece daha kalmak benim için de güzel olurdu. Sabah uyandığımda gördüğüm ilk yüzün o olması hoşuma gidiyordu. "Tamam. Son bir gece." Yüzüne gülümseme yayılırken kolumu bıraktı.
Valizimi odama geri bırakıp tekrar kapıya yöneldim. Koltukta oturmuş çizgi film izliyordu. Sesle kafasını bana doğru çevirdi. Beni görünce tüm vücudunu bu tarafa çevirdi. "Ama nereye gidiyorsun? Anlaştığımızı sanmıştım." Üzgün bebek ifadesini suratına yerleştirince bana yine fenalık basmıştı. "Merak etme anlaşma hala geçerli. Dışarda işim var. Ondan gidiyorum." Kaşları soru sorarcasına çatıldı. "Ne işin var? Sırtın hala kötü. Saçma sapan bir şey yapma." diyerek televizyona döndü. Buluşmaya gittiğimi söylesem kıskanır mıydı? Denemeye değer. "Yeonjun bana bir arkadaşını ayarlamış. Onunla buluşacağım." Anında bana geri döndü. "B-buluşma mı? Bildiğimiz kör randevu mu?" İçim kıskandığına dair umutla dolarken anında umut ışığını söndürdü. "Beni unutacağını söylediğinde bu kadar çabuk olacağını düşünmemiştim. Umarım iyi anlaşırsınız." Son cümlesini içten bir gülümsemeyle söylemişti. Son umudum da bununla yerle bir olurken pes edip evden çıktım. Önce Yeonjun'a da söylediğim gibi eve uğradım.
"Sen böyle mi gitmiştin? Eşyan falan yok mu senin?" İçeri girerken konuştum. "Felix bir gece daha kalmamı bu geceki yayında da 'kendi isteğimle' taşınacağımı söylememi istedi. Haliyle hayır diyemedim." Anladığını belli ederek başını salladı. Ardından duyduğum ayak sesleriyle merdivenlere baktım. Soobin yeni duş almış ıslak saçlarını kurulayarak aşağı iniyordu.
"Hoşgeldin Hyunjin. Buraya geri taşınıyormuşsun doğru mu?" Başımı salladım. "Bir aksilik olmazsa yarın geliyorum. Ama yanlış anlama senin gitmene gerek yok. Üçümüz gayet sığarız." Soobin kaşlarını çattı. "Neden sığamayalım ki? İki oda boştu zaten. Hala boş bir odamız var." Yeonjun Soobin'e yaklaşıp kolunu omzuna attı. O an Yeonjun'un da yeni duş almış olduğunu farkettim... Öğk kuscam şimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Streamer °Hyunlix° [Tamamlandı]
Fanfictionhyunlixie: Bence bir çay için @lixie @hwanghyunjin ↪hwanghyunjin: Bu kim? ↪hyunlixie: Bu çocuk senden hoşlanıyor ↪lixie: nE #1 fic #1 hyunlix w/wonscat