O güzel yüzünü görmesiyle cama doğru koştu. Tek istediği iyi olduğunu bilmekti. Cama yaklaştı. Küçük bedenin yanındaki makineye kaydı gözleri. Atmıyordu. Kalbi pes etmişti. Gözünden akan yaşları tutmadı. Nefes alış verişi düzensizleşirken bağırdı. "Hayır Felix! Bırakamazsın! Pes edemezsin!" O sırada diğerleri de panikle yanına geldi. Doktorlar da koşarak içeri girdi ve kalp masajı denedi. İşe yaramadı. Ardından şok cihazını alıp göğsüne bastırdılar küçüğün ama nafile. İkinci deneme için voltajı arttırdılar. Yine olmadı. Üçüncü deneme için bir kez daha arttırıldı voltaj. Hyunjin ise sadece kendine lanet ediyordu. Elinden bir şey gelmediği için kendine kızıyordu. Gözlerini kapatıp başını cama yasladı ve göz yaşlarına rağmen tuttuğu hıçkırığını bıraktı. O sırada duyduğu kalp atış sesleriyle başını umutla kaldırdı. Pes etmemişti. Lee Felix kimseyi bırakıp gitmemişti.
Diğerlerine çevirdi gözlerini. Hepsi göz yaşlarıyla gülümsüyordu. Ardından Jeongin'e baktı. Seungmin'e sarılmış hem ağlıyor hem de gülüyordu. Herkes birbirine sarılırken Hyunjin sadece odadan içeriye bakıyordu. Sarılmaya değil onun iyi olmasına ihtiyacı vardı.
..Jeongin..
Yoğun bakım odasının önünde oturmuş, belki de saatlerdir uyanmasını bekliyorduk. Arada bir hemşire içeri giriyor, bize hiçbir şey demeden gidiyordu. Hyunjin hyung stresten tırnaklarını yemeye başlamıştı. "Hyunjin hyung, çok iyi bir zaman değil ama konuşabilir miyiz?" Bunu dememi bekliyormuş gibi kafasını sallayıp ayağa kalktı. Diğerlerinden biraz uzaklaşınca konuşmaya başladı. "Şey Jeongin, ben çok özür dilerim. Sana öyle davranmaya asla hakkım yoktu. Çok özür dilerim. Lütfen beni affet. Sen çok iyi bir arkadaşımdın ama artık benimle konuşmuyorsun bile." Bakışlarından ve okuduğum mesajlardan ne kadar üzgün olduğunu anlayabiliyordum. "Hyung, önemli değil. Şey ben mesajları okudum. Bende eskisi gibi olmamızı istiyorum." Derin bir nefes verip sarılmam için kollarını açtı. Yaklaşıp sarıldım. "Teşekkür ederim Jeongin. Ben seni çok özledim." Gülümsedim. Kollarını yavaşça gevşettiğinde bende ayrıldım. "Bende seni özledim hyung." Gözlerimi büyütüp ellerimi kaldırıp iki yana salladım. "A-ama yanlış anlama o anlamda değil." Güldü. "Hem endişelenmene de gerek yok. Artık hoşlandığım başka biri var." İmalı bakışlarından gözlerimi kaçırdım. "Kim kim kim kim kim kim kim kim kim kim ki-" Sözünü kestim. "Tamam söyleyeceğim. Ama şu an olmaz. Sonra konuşuruz. Tamam mı?" Başını salladıktan sonra kolunu omzuma attı ve geri diğerlerinin yanına döndük.
..Hyunjin..
Jeongin'le konuşmamızın ardından geri dönüp eski yerlerimize oturduk. Ardından telefonum çaldı. Arayan Yeonjun'du. Aramayı cevaplayıp telefonu kulağıma götürdüm.
"Efendim Yeonjun?" Hemen bağırmaya başladı. "Neredesin lan sen!? Ajansa gelmedin, dedim hala morali bozuk. Bir geldim evde de yoksun! Neredesin!?" Bağırdığı kulağımdan uzaklaştırdığım telefonu tekrar yaklaştırıp konuştum. "Hastanedeyim." Yine bağıracağını bildiğim için telefonu tekrar uzaklaştırdım. "Kime ne yaptın lan!?" Bu normal bir tepki değil. Birine hastanedeyim dediğinde sana bir şey olup olmadığını sorması gerekmez mi? "Yok ondan değil kolum koptu." Derin nefes verdi. "Oh bende arabayla birine falan çarp- NE KOLUN MU KOPTU!?" Ayağa kalkıp diğerlerinden uzaklaştım. "Bağırıp durma gerizekalı kulağım acıdı. Benim bir şeyim yok. Kimseye de bir şey yapmadım. Felix araba kazası geçirmiş onun için buradayım." Anladığına dair bir şeyler söyledi. "Uyandığında benim de geçmiş olsun dileklerimi ilet." Kaşlarımı çattım. "Seni tanımıyor ki." "Olsun sen söyle. Tanımış olur hem." Gözlerimi kapatıp derin nefes aldım. "Yeonjun kapatıyorum her cümlende iq seviyem düşüyor çünkü. Akşam gelir miyim bilmiyorum. Sen ye yemeğini." Hiçbir șey demesine fırsat vermeden telefonu yüzüne kapattım.
Koridora geri döndüğümde sandalyeler boştu. Kaşlarımı çatıp etrafa bakınırken camdan içeride olduklarını gördüm. Koşarak içeri girdim. "Felix!" Beni gördüğünde gülen yüzü asıldı. Bu benim de moralimi bozarken diğerlerinin aksine yatağın yanında durmak yerine biraz uzaktaki koltuğa oturdum.
Seungmin bir anlık bana baktı ve tekrar Felix'e döndü. "Lix biliyor musun? Jeongin ve Hyunjin barıştı." Hemen Jeongin'e çevirdi kafasını. Sinirliydi. Bana Jeongin'e yaptıklarım için, ona da beni affettiği için sinirliydi. Jeongin önemli değil manasında başını salladı. Felix'i sakinleştirmeye çalıştı. Seungmin'de açtığı konunun pek de işe yaramamasının pişmanlığını yaşıyordu.
Benimle hiç konuşmadan aralarında sohbet ediyorlardı. Benimle konuşmasını beklemiyordum zaten. Öyle bir amaçla da gelmemiştim. İyi olması benim için yeterliydi.
"Bizi Hyunjin'le yanlız bırakabilir misiniz?" Felix'in söylediğiyle ben dahil herkes şok olurken o sadece çıkmalarını bekledi. Herkes çıktığında ben hala koltukta oturuyordum. "Ne kadar daha orada durmayı düşünüyorsun?" Açıkçası ona yaklaştığımda beni boğazlamasından falan korkuyordum. Ayağa kalkıp yavaşça yaklaştım ve yatağın yanındaki küçük tekli koltuğa oturdum. "Yemeyeceğim seni. Niye bu kadar uzak oturuyorsun?" Biraz daha yaklaştım. "Özür dilerim." Tek kaşını kaldırdı. "Ne için? Yumruk attığın için mi? İzinsiz öptüğün için mi?" Başımı eğdim. "İkisi için de özür dilerim. Aslında ben olduğumu nasıl hatırlamadığını da anlamadım." Başımı kaldırmıştım. "Ben sarhoştum Hyunjin. Yüzünü hatırlamıyordum." Artık kendimi çok daha kötü hissediyorum... "Ben bilmiyordum." Boşver anlamında başını salladı. "Ben sadece prim veya dalga amaçlı sana öyle davranmadığımı bilmeni istemiştim." Anlayamayarak baktı. "Bunu söylemek için garip bir yer ama Felix ben senden hoşlanıyorum."
dın dın dıııın
şöyle bi geçiş bölümü salayım🍫
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Streamer °Hyunlix° [Tamamlandı]
Fiksi Penggemarhyunlixie: Bence bir çay için @lixie @hwanghyunjin ↪hwanghyunjin: Bu kim? ↪hyunlixie: Bu çocuk senden hoşlanıyor ↪lixie: nE #1 fic #1 hyunlix w/wonscat