8'

3.4K 326 118
                                    

Bu bölümü düzyazı olarak yazdım, olayları daha net anlatabilmek için.
Umarım hoşunuza gider.

Keyifli okumalar dilerim...

Önündeki uzun ve görkemli binaya bakarken heyecandan elleri titriyordu genç çocuğun. Gerçekten de çok heyecanlıydı. Jimin Hyungu her ne kadar heyecanlanmamasını söylese ve bunun için nefes egzersizleri yaptırsa da kendisine engel olamıyordu.

Çünkü Tanrı aşkına, sadece methini duyduğu ve magazinlerde gördüğü firmaya, tasarımcısı olmak için geleceği aklının ucundan bile geçmezdi. Ama aklının ucundan geçmeyen düşünce şu an tam önünde, tüm gerçekliğiyle duruyordu. Nasıl heyecanlı olmayabilirdi ki? Üstelik heyecanına heyecan katan başka bir sebep daha vardı...

Küçükken tek hayali çok tanınan ve sevilen bir tasarımcı olmaktı. Bunu o kadar çok istiyordu ki, televizyonlardaki moda programlarını hiç kaçırmaz hep hazır beklerdi. Annesinin takılarını hep kendisi seçerdi, üstelik annesi seçimlerine bayılırdı.

Evinde kendi kendine defileler düzenlerdi ve bunları aile üyelerine sunarken o kadar tatlı gözükürdü ki, gören herkes hayran kalırdı.

Tabiki bu yeteneği aksesuarlarla da sınırlı değildi. Kendisini modanın her alanında geliştirmeye çalışır, bunun için çok çabalardı.

Lisedeyken kendi imkanlarıyla takılar yapardı. Ama o elinde hiçbir imkan olmadan yaptığı takılar bile ne kadar yetenekli bir tasarımcı olacağının kanıtıydı.

Hatta üniversitede kendi yaptığı takılarla ve kombinlerle okuldaki arkadaşlarını manken olarak kullanır, defile düzenlerdi. Hayalini gerçekleştirmek için çok çalışmış ve bunun bir kısmını başarmıştı da.

Şu an atacağı bu adım tüm hayatını değiştirecekti.

Her anlamda.

Büyük binanın önünde daha fazla dikilmek istememiş ve güvenlikten geçerek, binaya girmişti.

Girer girmez gözleri parlamış, küçük ağzı açık kalmıştı. Çünkü bu bina tam hayallerindeki yerdi. Yürürken duvarların önünde cam fanusların içinde, çeşit çeşit göz kamaştırıcı takılar duruyor, görenleri hayran ediyordu. Ve Jeongguk bu tasarımların hepsini de bu koca binanın çalışanlarının yaptığını biliyordu. Bunu bilmek ise hayranlığını kat ve kat artırıyordu.

İlerleyerek giriş kattaki resepsiyon gibi bir yerin önüne geldi. Geldiği gibi ona gülümseyerek bakan kadına o da aynı şekilde gülümseyerek karşılık verdi.

"Merhaba, ben Bay Kim ile iş görüşmesi için gelmiştim."

Karşıdaki kadının gülümsemesi daha da genişledi ve çok sevecen bir şekilde konuşmaya başladı.

"Siz Bay Jeon olmalısınız. Bay Kim sizi odasında bekliyor efendim. On ikinci katta, solda. Kattaki çalışanlara sorarsanız sizi yönlendirirler."

Jeongguk, kadının sevecen haline gülümsemiş ve ufak bir baş sallamayla teşekkür ederek asansörlere yönelmişti.

Her geçen saniye rahat hissetmesi gereken yerde, daha da heyecanlanıyordu. Ve bu heyecanının sebebini çok iyi biliyordu.

Gelen asansöre doğru adımlayıp, on ikinci katı tuşladı ve heyecanla beklemeye başladı.

Her heyecanlandığında yaptığı gibi, parmaklarıyla oynayıp, dudaklarını dişlerken aynı zamanda ileri geri hafifçe sallanıyordu. Ve bu ortaya muazzam tatlılıktaki bir görüntü sunuyordu. Çünkü Jeongguk gerçekten çok güzel ve çok tatlı bir çocuktu.

Special Designer ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin