Bölüm 5

1.8K 127 70
                                    

 Merak edip soranlar için  Kıtal'ın sözlükteki anlamı savaş, birbirini öldürme, katil demek. Ayrıca belirteyim Kıtal, Muhammed Suresi'nin diğer bir adıdır.

Gözleri dehşetle açıldı ve anında ellerimi serbest bıraktı. Titriyordu. Gözlerini yere sabitledi.

 Gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim. Dizlerimin üstünde ayağa kalkıp Veda'nın yanına gittim ve başucuna oturdum.

 "Verda..." diye seslendim yüzünü okşarken. Ne bir tepki nede bir cevap alamadım. Arkamda bir hareketlenme oldu.

 "Walter!" Bu Kevin'ın sesiydi. Dönüp baktığımda arkamda sadece Kevin ve yerden kalkan bir toz bulutu vardı. Kevin'la göz göze geldik. O da üzgündü... Benim kadar olmasada üzgündü...

 Kafamı tekrar Verda'ya çevirdim. Yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Zamanında gelmem gerkirdi! Belki de beni bana engel olmasalardı ona yetişebilirdim. Onu bu iğrençlikten kurtarabilirdim!

 Omuzumda bir el hissettim. Arkama baktığım da Kevin'ın yanıma geldiğini gördüm. Elini hırsla ittim. "Git buradan!"

 "Afrah.." dedi sadece gerisini getiremedi.

 "Senin yüzünden." dedim gözyaşlarımı silmeye çalışırken. "Neden bana engel oldun sanki? Niye gelmeme izin vermedin?"

 Sessizlik... Hiçbir şey söyleyemedi. Elini hırsla ittirdim. "Git!" dedim sert bir şekilde.

 Çaresizce arkasını dönüp gitti. Veda'yla yalnız kalmıştık ve açıkcası ben ne yapacağımı bilmiyordum. Acaba Anna'dan yardım istesem bana yardım edermiydi? 

 Ben ne yapacağımı bilemez bir halde Verda'nın başında otururken birinin bize doğru geldiğini işittim. Hemen Verda'nın üzerine abandım. Korkuyla beklemeye başladım.

 "Kalk!" Bu sesin sahibini anlamak çokta zor değildi. Verda'ya daha sıkı sarıldım.

 "Sana kalk diyorum."  Asla beni buradan kaldıramazdı!

 Kolumu tuttuğu gibi beni başka bir köşeye doğru savurdu ve ani bir hareketle Verda'yı kucakladı.

 "Bırak onu!" diye bağırdım olanca gücümle. Beni hiç umursamadı ve yürümeye başladı. Elimden gelen en çabuk şekilde ayağa kalktım ve peşinden koştum. Bu halimle ona bir türlü yetişemiyordum. Komtan kendi kaldığı evin önüne dolandı. Aramızda az bir mesafe vardı.

 Evin kapısını tekme atarak açtı. Tam içeri gireceği sıra bağırdım. "Beni öldür ama ona ne olur zarar verme!" Artık takatim kalmamıştı. Yere oturdum ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Arkasını bile dönmedi ve kapıyı kapattı.

 Ellerimi yüzüme kapattım. Ne yapacaktım ben? Nasıl kurtulacaktım bu iğrenç insanların elinden?

 Tekrar kapı açıldı. Ellerimi yüzümden çekip kafamı kaldırdım. Komutan gelip önümde durdu ve bana elini uzattı.

 "Kes ağlamayı! Düşündüğün gibi bir şey yok!" Sevinçle yüzüne baktım.

 "Ona bir zarar vermemişler mi?" diye sordum.

 "Hayır."

 Uzattığı elini tutmadan ayağa kalktım. Elini geri çekti ve tekrar eve girdi fakat kapıyı kapatmadı. Acaba girmeme izin mi veriyordu? İzin vermese bile umrumda değildi. Çünkü içeride benim canımdan, kanımdan olan birisi vardı.

 Eve girip ardımdan kapıyı kapattım. Komutanın girdiği odaya girdim. Verda'yı yere yatırmış ve başucuna da kendi otumuştu. Dikkatle Verda'nın yüzünü inceliyordu. Bu beni aşırı derecede rahatsız etmişti. Bu adama hiç güvenmiyordum!

KıtalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin