4; aslında çok çirkindik.

217 90 19
                                    

Çıkış yolu bana gözüküyor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Çıkış yolu bana gözüküyor.


Yaşamak tam olarak ne'ydi?

Mutlu olmak, kahkaha atmak, gülümsemek, nefes almak, sevmek, ağlamak, acı çekmek ve daha fazlası mıydı? Kesinlikle kesin bir cevap veremezdim. Gerçi, sorulara pekte yanıt verebildiğim sayılmazdı.

Koyu mavi poşetin içinde ki, beni okulun yüzme havuzuna atıp boğulmama sebep olan öğrencilerin kirlettiği kıyafetlerimi daha sıkı kavrayan parmaklarım ağrımaya başlamıştı.

Saçlarımın ucundan dökülen bir kaç su damlasının yere düşüşünü izlerken, yolun ortasında bir aptal gibi beklediğimden habersiz durmaya devam etmiştim, ta ki benim yüzümden duran araçların birinin sürücüsünün bağırmasına kadar.

Büyük adımlarla karşıya geçerek biraz uzağımda kalan kuru temizlemeye doğru ilerlemeye başladım. Bazen başka bir gezegende, bir kaç uzaylıyla yaşamayı o kadar çok istiyordum ki. Çünkü orada bir cinsiyet kavramı yoktu, herkes birer canlıydı, herkes etek giyebilirdi, herkes traş olabilirdi, herkes nefes alabilirdi, herkes ruj sürdüğü için ölmek zorunda bırakılmak zorunda olmuyordu.

Bilirsiniz, eğer Marsta veya diğer gezegenler yerine, burada, Dünya'da yaşıyorsanız sınırlarını aşmamak zorundasınızdır.

Kuru temizlemenin camdan kapısını ittirerek, yukarı asılı olan çanın çalmasına sebep olmuştum. Ayaklarımı yere sürterek, herhangi bir kurutma makinesine yürümek için attığım adımlar, kıyafetlerimiz kururken oturmamız için konulan masalardan birine oturmuş Lalisa'yı görerek, derin bir iç çektim.

"Neden buradasın?"

Seslice gülüp, elinde ki et parçasını ağzına atarak yanıtladı beni.

"Ben hep burdayım, aptal."

Onu umursamayarak, elimde ki kıyafetleri makineye attıktan sonra bir kaç düğmeye basıp, Lalisa'ya döndüm. Gülümseyen yüzünü gıpta ediyordum. Bende onun gibi gülmek isterdim. Sanki hiç yaşamıyormuş gibi.

"Yemek ister misin?"

Karşısında ki ki sandalyeyi çekip, oturdum. "Hayır, çok yağlı." Dedikten sonra, onaylar mırıltılar eşiliğinde eti yemeye devam yüzünü incelemeye almak yerine, harelerimi yere çevirdim.

"Sana fırka anlatmak istiyor-"

"Bir kaplumbağa varmış, denize girmiş ve ölmüş, çünkü nasıl nefes alınacağını unutmuş. Anlatacağın fıkraların hepsi aynı. Biliyorum hepsini." Dudaklarımın üstünden derin bir nefes alıp, konuşmama devam ettim.

"Her şey senin yüzünden."

Durgunlaşan yüzüyle karşı karşıya kaldım. Dudaklarımı ıslatarak ayağa kalkıp, çoktan işi bitmiş olan kıyafetlerimi çıkarıp mavi poşetime doldurmaya başlamam ile ayağa kalkan Lalisa'yı duymuştum.

Makinenin kapağını kapatarak, küçük bir tünel sonunda denize giden yere adımlamaya başladım. Basık yerler her zaman beni nefessiz bıraksada, bu tüneli ve içinde ki resimleri seviyordum.

"Hey, Taehyung!" Peşimden gelen Lalisa'nın bana yetişmemesi için normalden daha büyük adımlarla ucu şimdiden görünen denize daha hızlı gitmeye çalışıyordum.

"O elbiseler benim." Elimde ki mavi poşetin içinde ki kıyafetlerimi hışımla tutup kendine çekerken, anlamsızca yüzüne bakmaya başladım.

Yırtılan poşetten düşen bir kaç iç çamaşırımın arasında ki sütyen ile iki adım gerileyip çatışan kaşlarımla yerde ki kıyafetleri toplayan Lalisa'ya baktım.

"Dur tamam mı? Ben ne yaparsam sende yapacaksın, eğer ben gidersem sende gideceksin! Bu yüzden gideceğim ki, sende git!" Gürleyen sesime karşı kafasını usulca kaldırıp bana baktı.

Gitmeliydim.
Hemen şimdi.

"Hayır, Sen benim yaptığımı yapacaksın!" Onunda benim gibi bağırmasıyla yutkundum.

Geriye doğru adımlayan bedenim, onda kalan gözlerimle buradan kaçıp gitmek için sırtımı ona dönerken, duvarda asılı olan küçük kırık aynayla karşı karşıya gelmiştim.

"Bunu unuttun." Hâlâ aynaya bakmaya devam ederken, omzuma dokunan el ile sertçe yutkunup içimde biriken ağlama hissini yok etmeye koyuldum.

Kaçamamıştım, ölümden.

Daha fazla aynadan kendime bakarsam, dizlerimin üstüne düşüp ağlamaya başlayacaktım ki bunu göze alamayarak elinde ki ruju uzatan Lalisa'ya döndüm.

"Lalisa..." Fısıldamama kalmadan gülümseyerek karşıladı beni. "Lütfen."

Ancak dinlemedi beni.

Rujun alt kısmını döndürerek çıkan kırmızı tarafı dudaklarıma yaklaştırıp, aldığım sık nefeslerin ona değmesine sebep oldu. "Kendin ol."

Kendim olacağım.

İrice düşen gözyaşlarımı boşta kalan eliyle silip, dudaklarıma dikkatle değdirdi ruju. Bense öylece ağlamaya devam ediyordum.

"Kendine bak," Omuzlarımı tutarak aynaya çevirdi çelimsiz cüssemi. "Çok güzeliz."

Tebessüm edip, bakışlarımı aynadan kaçırdım.

Çok çirkindik.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
 lipstick Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin