Bölüm 19: Altmış Saniye

513 66 52
                                    

Merhaba arkadaşlar, herkese şarkı/türkü önerilerinden dolayı teşekkür ederim. Hepsini değerlendirdim, aklımda son üçe şu şarkılar kaldı:

Göksel - Senden Başka, Duman – Elleri Ellerime, Feridun Düzağaç – Alev Alev. O yüzden aşağıda bir müzik önerisi beklemiyor sizi. Kendi dinlemek istediğiniz şarkının/türkünün kararını kendiniz verin bence bu bölüm, subjektif olalım. :)

Benim sizin önerileriniz içinde elediklerim için de kalbiniz kırılmasın lütfen, ileride daha çok şarkı söylerken duyabiliriz Ali Vefa'yı, onları da oralarda değerlendiririz.

Resimler temsilidir...

Nazlı'nın Bakış Açısı:

"Kızım, ben çıkıyorum!"

Annemin sesiyle yorganı başımdan indirdim, "Kolay gelsin anne," diye mırıldandım.

"Sen hala yatmayı mı düşünüyorsun?" diye konuştu kapının girişinde. "Bir haftadır yatağın içindesin Nazlı, gören de ben değil sen vardiyalı çalışıyorsun sanır!"

"Lütfen anne, beni birazcık mazur gör..."

"Tamam, tamam, bi' şey demedik. Sen daha 11'inci sınıfsın, istediğin kadar yat tatilde. Ama hayatı da kaçırma, tamam mı? Bak, sömestrin ikinci haftası, ilkine göre hızlı geçti di mi? Pazartesi okuldasın, heyhat!"

Evet, Pazartesi, tam bir hafta boyunca karşılaşmamak için çabaladığım yüzü görecektim! Gerçeklerden kaçmak hiçbir şeyi çözmüyor, aksine daha kötü hale getiriyordu. Ali'nin defalarca mesajını almıştım, "Nazlı neler oluyor, sana karşı bir kabahatim mi oldu, neden mesajlarıma geri dönmüyorsun?" diye...

Ama bu dalgınlıkla bırakın Ali'yi, karşı komşuyu bile gözüm görecek halde değildi! Annem bu hafta geceleri çalışıyordu işte, geceleri daha zor oluyordu o gidince. Çünkü o, gündüzleri beni oyalayabiliyordu. Yine, bu gece ne yapacağımı düşündüm kara kara. İnternetten, Canı Sıkılınca Yapılacaklar Listesi diye bir şey okudum, canımın sıkıldığı yoktu ya. Ruhum daralıyordu, her şey kararıyordu. Ama ilk maddelerdeki bir öneri, tam benlik bir şeydi:

"Bu zamana kadar asla iyi olmadığınız bir konuda kendinizi cesaretlendirin ve o işi yapmaya koyulun..."

Ne olabilirdi, ne olabilirdi... benim asla iyi olmadığım bir şey... Evet! Yemek yapmaktı. Annem çıktıktan sonra, onun tariflerini bir devlet sırrıymış gibi sakladığı defteri buldum, ve ilk sayfalarını karıştırdım. İlerleyen sayfalardaki zor yemekleri deneyecek halim yoktu herhalde, ilk sayfalarda da makarnadan başka bir tarif yoktu... "Pekâlâ," dedim, "Bunda bu kadar korkacak ne var? Alt tarafı suya atacaksın makarnaları, su kaynayacak, makarnalar haşlanacak. Ve annen geldiğinde de evde hazır yemek bulacak, sevinecek..." Ondan sonra makarnaları, tarif edildiği gibi kaynar suyun içine koydum ve geri kalan işlemlerden de geçirdim onları... Sonra salona geçip beklemeye başladım pişmesini makarnanın. Uykuyla uyanıklık arasındaki halim yüzünden içim geçmiş, makarna tenceresinin alev aldığı görüntü gözümün önünde hayal meyal canlanıyordu. Bir çığlıkla sıçradım yerimden, bu nasıl olabilmişti?! Makarna suyunun taşıp da ortalığı gaz kokusunun kaplamasını anlayabilirdim de, makarna tenceresinden yangın çıkarmak da ne demekti! Neyse ki düşüncelerim de alevler kadar hızlıydı, paniklemeden bir şeyler yapmaya çalıştım, banyoya koşturup bir kova su doldurdum, makarna tenceresi korkunç kokutmuştu mutfağın içini. Geriye sadece komşuları çağırmak kalmıştı çare olarak. Kovayı falan bıraktım, dışarı fırladım, "Yangın var!" diye bağıracağım sırada birisine çarptım. Ali mi?

"Se-Senin burada ne işin var...?"

"Ge-Geçiyordum..." diye kekeleme sırası ona geçmişti şimdi. Ah, şimdi sırası değildi!

💙BERHAYAT LİSESİ🔚Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin