Cinematic Love

72 11 24
                                    

Medyaya bıraktığım şarkıyı çok severimdir bölüme de çok uygun olduğunu düşünüyorum. Yani okurken dinleyebilirsiniz efenim.

-------------------------------------------------------------------

   Yemyeşil bir bahçedeydi. Hayır, yemyeşil bahçeye tepeden bakıyordu. Bi balkondaydı evet. Aşağıda binbir çeşit çiçek vardı. Hiç görmedikleri, adlarını bilmedikleri vardı aralarında. Hafif bir meltem esiyor saçlarını dans ettiriyordu. Bi dakika saçları? Kendi bedeninde değildi. Bu bir kadın bedeni idi. Tamam, bu bir rüya olmalı diye düşündü Wonwoo. Ama dışarıdan izler gibi de değildi. O kadının gözlerinden görüyordu rüyayı. Aşağıya bakıyordu kadın. Bahçede bir adam vardı. Simsiyah güzel saçları, esmer ama bir o kadar da parlak bir teni vardı. Çiçeklerle mükemmel bir tezatlık oluşturuyordu. Gülüyordu kadına doğru. Ve ... şiir mi okuyordu o?

"Gözlerin geceyi esir almış.
Gülüşün ise gündüzü.
Yıldızlar görüp seni, kıskanmış parlaklığını
Güller görüp seni, kıskanmış güzelliğini
Şimdi söyle bana ay parçası sevgilim
Ben daha nasıl gösterebilirim seni sevdiğimi"

"Mesela güzelliğimi kıskandığını söylediğin o güllerden bir tane getirebilirdin." dedi kadın muzip bir sesle. Ama Wonwoo sanki bunu kendisi söylemişti.

"Çiçeklerin en güzeline çiçek getirmek ancak o 'hayatta her şeyi başaran prens' Jacob'ın akıl edeceği bir şey." Normalde rüyada olduğunu anlayınca o rüyayı kontrol edemez mi bi insan? Wonwoo bu kadının bedeninde hapsolmuştu sanki ve olan biten hiçbir şeyi kontrol edemiyordu. Böyle tuhaf bir rüyayı ilk defa görüyordu.

"İşte bu yüzden seni seviyorum Elijah." Kadın bunu öyle bir söylemişti ki sanki gerçekten oluyordu bunlar. Ses tonu öyle derindi ki bu adam için her şeyi yapabileceği belliydi. Çok derindi bu his, bu sevgi. Öyle ki Wonwoo bile hissetmişti.

"Seni seviyorum Ophelia." Adamın ses tonu insanın tenine işliyordu. Öyle bir söyleyişi vardı ki dünyadaki hiç bir sevgi gerçek bile olamazdı onunkinin yanında.

   Wonwoo kadının nasıl gözüktüğünü merak etti bi an. Kadın adama bakmaya devam ediyordu. Dolasıyla Wonwoo da bakmayı sürdürdüğünden adam iyice hafızasına kazınmıştı. Güzel, renkli gözleri vardı. Esmerdi evet ama o kadar mükemmel bir esmerlikti ki en kaliteli çikolatanın rengi bile böyle olamazdı. Burnu ve ağzı fazla doğru oranlarda ne çok büyük ne çok küçüktü. Bu adamı hayatında ilk defa gördüğünü fark etti o an. Bir insan önceden görmediği bir insanı nasıl rüyasında görebilirdi? Sonra ayak sesleri duydu. Koridordan gelen çokça bot sesi. Kadın yani Wonwoo kapıya doğru koşup kilitledi. Sonra hızla balkona döndü.

"Git buradan Elijah. Birileri geliyor, seni görmemeliler." Sesi öncekinin aksine endişeli hatta ağlamaklı çıkmıştı. Wonwoo her an ağlayabileceğini hissetti.

"Bu şekilde yaşayamayız Ophelia. Seni böyle her defasında saklanarak, gizli saklı görmekten yoruldum. Babamla konuşacağım ki babanla tekrar konuşsun. Yapılacak bir şey olmalı hala." Adamın sesi de ağlamaklı geliyordu kulağa. Çok büyük bir acı çekiyor gibiydi.

"Babamın çoktan kararını verdiğini biliyorsun Elijah. Bunu yapman hiç bir şeyi değiştirmeyecek aksine işleri kötüye sürükleyecek. Ama sana yemin ederim ki o Jacob ile evlenmeyeceğim asla. Bir yolunu bulacağım sevgilim söz veriyorum." Kadının şu an büyük bir acı içinde olduğunu hissediyordu Wonwoo. Ve adamın yüzünde de aynı acıyı çektiği belli oluyordu. Ama sanki adamın yüzünde bir şeyler farklıydı. Değişmişti sanki. Wonwoo kadının daha çok bakmasını istedi adama o an ama kapıdan gelen sesler buna engel oldu. Kapı çalınmıyor adeta kırılmaya çalışılıyordu. Kadın önce kapıya doğru "geliyorum" diye bağırıp sevgilisine geri döndü.

Rebirth Love /Meanie-MinWonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin