Один

203 35 18
                                    

"Komutanım, saat üç yönünde iki kişi." Changkyun, kulaklığından gelen sesle hızla kalın gövdeli ağaçlardan birinin arkasına geçerken silahının emniyetini açarak iki teröristi beklemeye başladı.

Çok beklemesine gerek kalmadan sırtlarında uzun namlulu tüfeklerle teröristler belirdi. Changkyun, tek gözünü kısarak silahı kaldırdı ve onlara doğrultarak ateş etti. Sırayla ikisini de vurduğunda temkinli adımlarla yanlarına yaklaşırken elindeki silahını biraz daha sıkı tuttu.

Her iki teröristte hareketsizce yerde uzanırken Changkyun derin bir nefes vererek etrafına göz attı. Bulunduğu komutanlık şehir dışına yakın bir yerde olduğu için ağaçlık alan ile kaplıydı etrafı. Bu da teröristlerin işine geliyor sürekli saldırıda bulunuyorlardı.

Güney Kore, teknoloji açısından Irak ile tüm ilişkisini kesme kararı aldığında Irak hükümeti buna sinirlenmiş ve kendi adamlarını gizli yollarla Güney Kore sınırlarına sokmuştu. Şimdilik Kore askerleri onları şehirden uzak tutsa da her geçen gün teröristler daha da çoğalıyordu.

Changkyun, çevresine son kez göz attığında güvenli olduğuna emin oldu ve yerde yatan cesetleri arkasında bırakarak ormanlık alandan çıkmak için ağaçların arasında dolaşmaya başladı. Kulaklığından gelen askerlerin sohbetini dinlerken içinden komutanlarına küfür ediyordu. Kendisinin nişancılığı iyi diye her göreve onu gönderiyorlardı.

Sıkıntıyla eline aldığı sopayı toprağa sürterek ilerlerken arkasından duyduğu çıtırtı sesiyle adımlarını durdurdu. Silahını belinden çıkardı ve sessiz olduğuna emin olarak emniyetini açtı. Kulağındaki kulaklığın düğmesine basarak "Saat altı yönünde biri var sanırım." diyerek rapor verdi.

Kulaklıktan gelen kesik kesik seslerle kısık bir küfür mırıldanıp kendisine en yakın bir ağacın gövdesine yasladı. Silahını elinde hazır bekletirken bir anda kesilen bağlantıya anlam veremedi. Telsizlerin çektiği yerdeydi fakat kulaklıktan gelen seslere bakılırsa telsiz çekmiyordu.

Sırtı ağaç gövdesine yaslı bir şekilde kafası hafifçe ağacın gövdesinden çıkardı ve etrafına baktı. Çevrede kimse yok gibiydi. Changkyun bir an yanlış duyduğunu ya da o seslerin bir hayvana ait olduğunu sandı. Fakat ikisi de değildi çünkü çalıların arkasından gözüken bir baş görmüştü.

Sıkıntıyla nefesini verip bir kez daha bu göreve tek gönderildiği için komutanına küfür etti. Ağacın diğer tarafından çalılıkların arkasına doğru sessiz adımlarla ilerlerken duyduğu bağrışlarla adımlarını durdurdu. Yakalandığını düşündü fakat duyduğu bağırış sesleri bir çocuğa aitti. Kaşları hızla çatılırken çalıların arasına saklandı ve sesin olduğu kısıma baktı.

Yüzleri kareli bir örtüyle gizli üç kişi bir çocuğu kollarından tutarak sürüklüyordu. Zavallı çocuk ağlamaktan kıpkırmızı olmuş, çırpınmaktan kıyafetlerini yıpratmıştı. Changkyun sinirle solurken bir kez daha kulaklıktan birimdekilerle iletişime geçmeye çalıştı fakat sonuç nafileydi.

Daha fazla olduğu yerde duramayacağını fark ettiğinde elindeki silahı uzaklaşan yüzleri gizli adamlara doğrulttu ve tetiğe bastı. Silahın gürültülü sesine eşlik eden Changkyun'un vurduğu adamın acıyla inleme sesiydi. Sırtından vurulduğu için ölmemiş fakat ölmekten beter eden bir acıyı hissetmişti.

Diğer iki adam ise vurulan arkadaşları yüzünden ellerinde çırpınan çocuğu bie köşeye fırlatmış ve buldukları en yakın kayalıkların arkasına saklanmışlardı. Changkyun küçük çocuğun yere savruluşunu sinirle izlerken silahıyla birkaç kez havaya ateş etmiş ve "Çabuk olduğunuz yerden çıkarak teslim olun!" diye bağırmıştı.

Aura • JooKyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin