Diline dolanan şarkının tatlı mırıltılarıyla fırının kapağını açıp büyük kalın bir bezi iyice toparlayıp elini yakmadan kurabiye tepsisini tezgahın üstüne çıkarttı. Özgem'in birkaç gün yanında kalması çok iyi gelmişti Beyaz'a. İçinde bir yerlerin onarıldığını hissedercesine küçük gülümsemeler yerleşmeye başlamıştı yüzüne. Uzun zamandır unuttuğu tebessümlerin ev sahipliğini yapmanın verdiği mutlulukla, uyanır uyanmaz kendini mutfağa atmış ve değişik şekillerde çikolatalı kurabiyeler yapmaya başlamıştı. Şu ana kadar pek bir planı olmasa da bundan sonrası için yalnızca ailesinin istediği gibi yalnızca mutlu olmaya odaklanmak istiyordu ama bunu yalnızca ailesi için değil, kendisi için yapmak istiyordu. Ailesinin bugüne kadar söyledikleri hep aklının bir yerlerinde takılı kalmış olsa da adım atabilecek gücü kendinden yeni buluyor ve yeni yürümeyi öğrenen titrek bebek adımlarıyla yürümek için heyecanla çabalıyordu.
"Bu kokular gerçekten mükemmel abla buna inanamıyorum" kocaman gözleriyle kendisine bakan kardeşini farkettiğinde gülümseyerek onun yanına gelip elini tepsiye uzatışını izledi
"Fırından yeni çı..."
Kurabiyeyi eline almasıyla tepsiye fırlatması bir olan kardeşine gözlerini deviririp "çıktı Özgem biraz sabredemez misi ablacım?" diye ufak çaplı tatlı serzenişte bulunurken kıyamayıp yanan parmaklarını üfleyip suyu açtı.
"Abla sen delirdin mi? Bu kurabiyelerin tadını unutmak kadar acı verici bir şey olamaz. Müsaadenle hasret gidermemiz gereken konular var"diyerek bir kasenin içine parmakları yana yana doldurduğu kurabiyelerle masaya kurulup üfleye püfleye kurabiyeleri afiyetle yeme işlemine başladı. Kardeşinin bu hallerine gülerken eski halleri aklına gelse de bu anı bozmamak adına renk vermeden dolaptaki sütü çıkartıp bir bardağa doldurup kardeşine uzattı.
"İşte hayat" derken ağzındaki parçaların dağılmaması adına bir eliyle ağzını kapatırken diğer eliyle de süt dolu bardağı sıkı sıkıya kavrayan kardeşine kahkahasını daha fazla tutamadı. Bardak dudaklarında dona kalan kardeşine göz kırpıp ona yaşattığı tatlı şokun etkisinden çıkmasını beklemeden üstünü değiştirmek için odasına ilerlerken kardeşinin arkasından onu izlediğini tabi ki biliyor ama buna çokta takılmıyordu.
Özgem ise o sırada bir iki gündür ablasının üstünde ki farklılığı anlıyordu ama bu sabah yaşadığı şoklar birbiri ardına durmaksızın geliyor onu bir yaşına daha sokuyordu adeta. Yüzünde ki gülümseme büyük bir sırıtışa dönerken kurabiyeden bir ısırık daha aldığı an aklında patlayan flaşla ağzında ki lokmayı bitirme ihtiyacı duymadan ablasına doğru seslendi
"Abla bugün bize gideceğiz hadi beyaz elbiseni giy" derken seslenişi onu tatmin etmemiş hızlı adımlarla ablasının yanına ışınlamıştı kendisini.
Odasına çat kapı girilmesini elleri belinde kaşları çatık karşılamasını önemseyen kimse yoktu anlaşılan çünkü tamda o anda Özgem ablasının dolabına adeta dalmış ve büyük bir savaşın ortasına atlamış gibiydi.
"İşte burada" derken ışıl ışıl ablasına döndüğünde kızgın suratıyla karşılaştığında omuzlarını silkerek çokta önemsemediğini belli etmiş ve elbiseyi özenle yatağın üstüne bırakmıştı.
"İşte senin elbisen bu ablacığım. Lütfen bunu giy ve şu mükemmel sade makyajını yapıp çık bu odadan saçların rüzgarla ahenkle dans ederken bahçeden gir ve annemi mutluluktan bayılt."
Söylediklerini hayal ederken kıkırdayan kıza karşı kayıtsız kalamamış gülmüştü ve onun dediklerini yapmak üzere işe koyulmuştu bile. Kardeşinin söylediklerini iki gün önce asla dinlemez hatta saçlarından sürüye sürüye yaptırmaya çalışacağını bilse bile kılını kıpırdatmayacak oluşuyla şu an yaşadığı bu ruh değişimi onu kaygılandırsa da üstünde durmamaya çalışıyordu. Hayat devam ediyordu. Canının yarısını toprağa vermiş olsa bile içinde bir yerlerde yeşermek için uğraşan bir fidan vardı. O ne kadar toprak atarsa atsın bir boşluk bulup oradan yükselmeye çalışıyordu adeta. Bu sefer onun üstüne bir kürek daha toprak atmak yerine can suyu vermek onunla yeşermek istiyordu. Kırıldığı yerden tekrar yeşermeye çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarım Kalan
RomanceBazı hikayelerin sonu olmayabilir, yarım kalabilirmiş hayatlar. Hayallerimden ziyade hayatımın yarım kalışıyla tanınmış bir insanım. Her düştüğümde üstümdeki tozları kendim silkeleyip kalkarken ilk kez birine güvenmek istedim. Ama unutmuştum, bazı i...