"Canın her acıdığında bir mum daha yak, belki ışıklarla bezenmiş olur karanlıktan korktuğun evimiz. Duyduğun şarkılardan yap bir manzara, içine koy acılarımızı, gülümse ve son kez başa al. Unutma sevgilim, bir damla düşecekse gözlerinden, mutlaka omzumla buluşmalı başın. Bittiğini sandığında açacağım gerçek düşümü, bu yüzden biraz daha sabret bitmeden sürgün..."
Üzerimdeki yorgunluk hiç geçmeyecek gibiydi. Ellerim biraz uyuşmuş, kolumdaki tansiyon aleti kırmızı ışığını yakmıştı. Yavaşça kolumdan çıkardım, yüzüme yapışan saçlarımı geriye ittirip derin bir nefes aldım.
"Taha neredesin?"
Boğuk sesimle konuşmayı sevmesemde birinin yanımda olmasına ihtiyacım vardı.
"Mutfaktayım, geliyorum Derya."
Bedenimi yataktan kaldırıp ayaklarımı sertçe yere bastırdım. Ellerimi yukarıya uzattım, kendime gelmek için birkaç hareket yaptım. Duyduğum adım sesleri kapını açılmasıyla son buldu.
"Buğra özlemişim seni."
Hafifçe gülümseyip ona doğru birkaç adım attım.
"Uyurken mi?"
Başımı sallamakla yetindim. Tam karşısında koluna dokunacağım sırada geriye bir adım attı. Şaka yapıyor diyerek biraz daha yaklaşmak istedim. En sonunda elini bana doğru uzatıp "Dur" anlamında işaret etti.
"Bir şey mi oldu Buğra?"
Bugün ilk defa Buğra'nın yüzünde yapmacık gülümseme gördüm.
"Temas sevmiyorum küçük kedi."
Bunu bana sarılan birinin söylemesi şaşırtmıştı.
"Anladım."
Biraz kırılsam da durumda haklıydı. İstemediği şeyleri çekinmeden söylemeliydi. Ayrıca niyetim sadece koluna dokunmaktı. Düşüncelerim arasında balkona ilerleyip ellerimi mermere yerleştirdim. Taha gördüğü an beni içeriye çekecekti, bu demek oluyor ki o gelene kadar özgürdüm.
"Derya sen tanındın."
Gelen sesle arkama döndüğümde Buğra kapıya yaslanmış ciddi ifadesiyle bana birşeyler söylüyordu.
'Tanındın diyordu.' Ben kimsen saklanıyordum ki?
Kuruyan dudaklarımı ıslatıp kaşlarımı çattım. Anlamını çözemeyeceğim cümleler kuruyordu.
"Nasıl tanındım?"
Söylemek ve durmak arasında gelgitler yaşayan bir beden karşımda kelimeleri geveliyordu.
"O gün çatıda sana da ışık ulaşmış."
Işık... Parıltı... İğne...
Çektiğim acının sebebi bu olabilir miydi? Öyleyse Taha başından beri biliyordu.
Gözlerimin dolduğu, soğuk balkonun içinde titrediğim dakikalara girmiştik. Yüzüme çarpan rüzgar beni sersemleştiriyordu. Sadece bir cümleye sığdırdım duygularımı, bütün üzüntülerimi. Taha'ya olan kırgınlığımı...
"Bitti mi Buğra?"
Belki de devam etmek için ağlıyordum. Korkakça elimi uzattım. Bedenim sanki birşey dokunmasa düşeceğini sanıyordu. Buğra adımlarını inatla geriye çekerken gözyaşlarımı silip yüzüne baktım.
"Sana dokunmanın cezası acı çekmek. Dayanabileceğimi sanmıyorum."
Demek ki birçok sebebi vardı. Hızla içeriye geçtim. Mutfakta yemek yapmaya çalışan Taha'yı görünce ne düşüncelerimin bir önemi kaldı, ne de sinirim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞLERDE YILDIZLARA UZANIR RUHUM
ChickLitBekliyordum, geçen süreyi unutarak geleceğinden emin olduğumu. Bulunmak için tek bir hamle yapmasa bile içten içe hissediyordum varlığını. Öyleyse gir dünyama... Geleceğim için susturduğum iç sesimin bağırışlarıyla açıyorum müziği. Bundan sonra ben...