4.3

205 21 11
                                    

öncelikle merhaba. watty'e kısa bir ara vermiştim -pek kısa olmasa da dlsşeleş- ve döndüğümde bu kitabın 1k olması beni çok mutlu etti. aklımda birçok fic fikri var ve buraya bölüm attıktan sonra yeni kurguma isim bulup kapak tasarlamakla uğraşacağım. sizi fazla tutmayım. iyi okumalar!

24. Bölüm - Lalisa Manoban'dan

Jungkook ile iyice yakınlaşmıştım. Birbirimize her akşam manzaralarımızın fotoğraflarını atıyorduk. Yaz tatili gelmişti ama ben hala anneme sınavlardaki notumu açıklayamamıştım. Ne diyecektim, "aklım Jungkook'ta kaldı kendimi derslere vermedim" falan mı? Huh, imkansızdı. Eğer öyle birşey desem beni yok ederdi.

Bildirim sesiyle açtım gözlerimi. Yaklaşık birkaç saattir gözlerim kapalı düşünüyordum. Yatakta doğrulup yüzümü ovuşturdum ve telefonu elime aldım.

Jeongguk: günaydın

Limario: Sana da

Bir anda aklıma Sezon Çekimleri gelmişti. Şirkete gitmem gerekiyordu. Bunlar ilk sezon çekimlerim olacaktı. Ve geç kalmıştım. Hızlıca dolaptan siyah bir eşofman ve aynı renk bir sweatshirt çıkarıp üzerime geçirdim. O sırada da Jungkook ile yazışıyordum. Konuşmayı kısa kesmeliydim.

Jeongguk: şirkete gitmem gerekiyor

Limario: bana ne

Jeongguk: neden somurttuğunu bir anlayabilsem keşke.

Limario: Jungkook gitmeliyim sonra konuşuruz.

Jeongguk: bugün cumartesi nereye

Limario: sana hesap mı vereceğim?

Dememle daha fazla birşey yazmadı.

Hızla aşağı indim ve annemin sinirli yüzüyle karşılaştım.

"Nereye? Yine çekimlere mi?"

"Yine derken? Anne.. bu ilk yeni sezon çekimim. İzin ver gideyim. Hem çok iyi para geliyor."

"Lisa ben senin çalışmanı istemiyorum. Derslerine ve sınavlarına odaklanmamı istiyorum. Son sınavların berbattı."

"Anne kusura bakma ama gitmeliyim gelince konuşuruz olur mu?" dedim ve ayakkabılarımı giydim.

"Gelince konuşacağız. Bir şeyler yemeyecek misin?"

"Hayır aç değilim." dememle döndü ve odasına çıktı. Onu oldukça üzüyordum. Ama bunu isteyerek yapmıyordum. Sınavlar herşey değildi. Benim özel bir hayatım vardı. Zaten yakında 18 olacak, üniversiteye gidecektim. Rose'den, Jungkook'tan, annemden, Bambam'dan ayrılacaktım. Çevremdeki herkes farklı bir üniversiteye, belki de yurtdışına uçacaktı ve birbirimizden kopacaktık. Bu yüzden bari bu son yıllarımı onlarla geçirmeme izin verseydi.

Bunları düşünürken çoktan taksiye binmiştim.

"Nereye?"

"Lancia şirketine lütfen."

"L-lancia mı? Siz orada mu çalışıyorsunuz."

"Evet." dedim sorgulayıcı bir gülüşle"

"Benim eşim o markayı çok sever. Acaba sizinle bir fotoğraf çekilebilir miyiz? Onu da mutlu ederiz."

"Çok sevinirim." dedim gülümseyerek.

Çekildikten sonra nerede yaşadıklarını öğrendim. Bu ay erzak olarak aldığım kıyafetleri kesinlikle onlara kargolattıracaktım.

Sonunda geldiğimde ücreti ödeyip arabadan indim ve şirkete girdim.

"Lisa? Geciktin."

"Sadece 4 dakika Jungkook! Herneyse hadi geçelim." dedim ve kesici bakışları üzerindeyken çekim odasına yöneldim. Sio oradaydı.

"Ah selam Lisa!" dedi beni gördüğünde ayağa kalkarak ve karşıma dikildi.

"Selam."

"Naber?"

"İyidir. Gelsene içeri biraz konuşalım." Jungkook sorgulayıcı bir şekilde bakıyordu ikimize de.

"Lisa! Hem geç geliyorsun hemde kendinden üstün makamda biriyle konuşmak istiyorsun. Hemen üzerini giyin. Birazdan çekim sırası sana gelecek." dediğinde Kook, göz devirerek Sio'yla gittim.

Çantamdan yeni sezon koleksiyonlarını çıkarıp verdim.

"Al."

"Vay anasını, ne güzel çizmişsin."

"Saol." dedim ve konuşmamı bitiremeden Jungkook'u sinirli bir şekilde bizi izlerken gördüm.

"Sio?"

İkimiz de şok olmuştuk.

"Bende diyorum bu Sio'nun çizimlerinde bir gelişme var, meğerse Lisa'ya çizdiriyormuş beyefendi."

Sio tökezleyince araya girdim.

"Ben istedim. Manken olmak çocukluk hayalimdi ama onun burada çalıştığını bilmiyordum. Senin başında olduğun şirkette çalıştığını görünce tökezlemiştim. Özür dilerim."

Yalan söyleme becerilerimden dolayı ödül almalıydım. Kesinlikle bu işte ustaydım.

"Lisa sen benimle geliyorsun. Sio, istifanı bir an önce ver yoksa çalıştığın yere ihanetten hem dava açacak hemde tazminatsız işten çıkartacağım."
dediğinde Sio'nun bakışları çaresizdi. Biz ona yalvarırken o da beni kolumdan çekip odasına götürdü.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?" diye bağırdı kapıyı kapattığında. Onu ilk defa bu kadar sinirli görüyordum.

"Jungkook lütfen hiç birşey olmamış gibi çekime devam edebilir miyiz? Çekim bitsin istifamı veririm söz." dememle yüzündeki ifade silindi. Donuk mimiklerle yüzümü inceledi.

"Hayır. İstifa falan yok. Markanın satışı çok arttı, kadro değişmiyor. Hem sözleşmemiz var hatırladın mı?" dedi sinirle. Ama bir önceki ses tonundan eser kalmamıştı.

"Tamam." dedim ve hiç birşey olmamış gibi aşağıya indik. O sırada Sio'nun şirkettekilerle vedalaştığını gördüm. Benim yüzümden o gitmişti.

Hızla yanına yaklaşıp sarıldım. "Özür dilerim, böyle olsun istememiştim."

"Özür dileme, klasik Jungkook işte. Hasta herif. Ben zaten bıkmıştım bu baskı altında çalışmaktan. İyi oldu."

Jungkook'a dedikleri sinirlenmeme yetmişti ama halimden taviz vermeyerek "Çok iyi bir arkadaştın. Herşey için teşekkürler." dedim. O da buruk bir gülümsemeyle hepimize el salladı ve gitti.

Omzumda sıcak bir nefes ve bir el hissettim. Bu mayışmama yetmişti. Çünkü bu güzel kokuyu nerde duysam tanırdım. Jeon Jungkook'tu bu kokunun sahibi. Arkamı döndüm.

"Hadi çekime." dediğinde yüzünü hayranlıkla inceliyordum. Dalmıştım belli ki. "Hadi, ne duruyorsun?" demesiyle başımı sallayıp onu takip ettim.

Hestia | LizkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin