incirlerin gazabı.

117 22 0
                                    

Rüya olduğunu biliyordum. Ama kalkamıyordum. Rüyamda bahçede Jung amca saçlarımızı yanlışlıkla kazıyordu. Ben Jaehyun abiye gülüyordum, Jaehyun abi ağlıyordu. Sonra Jung amca ve babam akşam saçlarını kazıtmış geliyordu. Ben de halimden pek memnundum, gülüyor eğleniyordum. Jaehyun abi somurtmayı bırakıyordu.

Ve sonunda kalkabildim. Terlemiştim. Bir bardak su için mutfağa gidecek iken Jaehyun'un odasındaki ışığın açık olduğunu fark ettim.

İlk umursamadım, çok kırılmıştım. Beni hep üzecekse böyle hiç konuşmasaydık bir daha diye düşünüyordum. Ama onun benden başka kimi vardı ki? İçim kötü oluyordu. Jaehyun abi beni hiç kırmasa benim ona göstereceğim burada binlerce dünyam vardı.

Düşüncelerim iyice dalmamı sağlarken ablam uykulu hâliyle kalkıp bana baktı.

"Taeyong ne yapıyorsun?"

"Su içmeye kalkmıştım."

"Bana daha çok Jaehyunları izlemeye dalmışsın gibi geldi. Git suyunu iç, gel yat. Sabah olunca gidersin."

Başımla onaylayıp mutfağa gittiğimde tezgahın üstüne tırmanıp bir bardak aldım. Kırık kolum artık bir ifade etmiyordu ara sıra baş gösterse de ağrılarım.

Açık balkonun kapısına elimdeki bardakla çıktım. Kırık olan kolumla bardağı tutarken saçlarım terden dikleşmişti. Çıplak ayaklarımla basmaktan çekinmiyordum toprağa. Çimler ayaklarımı gıdıklıyordu, bundan zevk alıyordum. Eğer ablam bahçeye çıktığımı fark edecek veya anlayacak kadar uykulu olmasaydı kulağımdan çekip popoma bir şaplak atarak yatağıma götürürdü. Bir insan kardeşine böyle eziyet yapar mıydı?

Ya da kardeş abartması. Küçükler her zaman kazanır taktiği hiçbir zaman olmadı, ablam da kazanmadı. Azar işitiyordu.

Küçük lambalar fazla elektrik harcıyordu. Bu sebeple sabaha karşı kapatılıyordu. Gece görüşürüm gayet iyiydi. Bahçemizde kumral tüylü bir kedi gezinirken onu yanıma çağırdım. Uykum hiç yoktu artık.

Eğilip severken kediye iltifat da etmek istiyordum. Sırtımın acıdığını hissedince bir ağaca yaslandım. Pijamalarımın üstüne anında çıktığında güzel başına parmaklarımla masaj yaptım.

"Sen ne kadar tatlısın böyle, hadi uyu."

Mayışıp kalınca bir daha ayağa kalkamadım. Güneşin doğuşuna yakın bir zaman, hava yavaş yavaş aydınlanırken gözlerim kapandı. Rüyalardan rüyalara koşturdum. Yine bu sefer güneş beni terletinceye kadar uykumdan uyanmadım. Uyandığımda ise yine yanımda Jaehyun abi vardı. Dünün hayal kırıklığı uyandığımda üstümdeydi. Özür dileyinceğe kadar. Kedi çoktan üstümden kalkıp onun üstüne gitmişti bile. Kedi ile aralarında önceden karşılaştılarsa bir bağ oluşmuş olmalıydı.

Omuzlarıma omuzları değiyordu. Kediyi yavaş yavaş severken "Özür dilerim." diye yinelerken hâlâ kırgın olsam da "Önemli değil." dedim.

"Ama seni çok kırdım."

Üstümdeki tüyleri sirkeledim.

"Unuttum gitti."

Farkındaydım aslında, çocuk olduğum için çoğu şeyi unutuyordum. Kırgınlığı üstümden kalksa da yine de bunu hatırlayacaktım. Affetmem basit bir şeydi. Ama ileride olmayacaktı bu kadar kolay.

Cebinden bir resim çıkardı. Gerçekçi gibiydi. Bir incir çizmişti.

"Tatsız bir anımız oldu ama belki ileride güleriz yan yana olursak."

Kedinin adını "Erik" koydu. Beraber ilk karşılaştığımız ağacın adını vermek istemişti. Her Erik dediğimde gülüyordum. Jaehyun abi beni çabucak mutlu etmişti. Beni hem üzüp hem hemen mutlu eden bir arkadaşa sahip olmak üzücüydü. Çünkü her seferinde böyle bir başlangıcımız olacaktı.

Düşüncelerimi ablam böldü. Dün gece yatağıma gitmediğimi fark etmiş sinirle üstüme geliyordu. Erik korkup kaçınca ben de Erik'in peşinden koşarak oradan uzaklaştım. Ablam her zaman korkutucuydu. Düşmanım olduğunu hatırlatmak yararımaydı. Onun gazabından kaçmak bugün mümkün olmuştu. Çünkü yeni tanıdığım mor bir erik ağacı beni koruyordu.

black or white. jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin