735 52 66
                                    

—created from the neighbourhood: 'cry baby'


ellerimde bagetler var, dirseklerimi büktüğüm dizlerimden sarkıtmış bir şekilde oturuyorum baterimin karşısında. garajı doldurup hafif hafif sis yapan sigara dumanının etkisiyle yanıyor gözlerim, kapanıp duruyorlar. ağzıma bir dal yerleştirmişim, çektiğim fısların da boğazımı yakmasına izin veriyorum.

karşımda konuşuyor gaara; kaç haftadır kesmediği için uzamış, arada gözlerine girip onu rahatsız eden kızıl tellerini süzüyorum. bugün kötü bir özensizlik taşıyor gözlerinde dağılmış eyeliner, keyifsizce yaptığı her yerinden belli. elinde tuttuğu mikrofonu dürtüyor arada parmaklarıyla, içinde her huzursuzluk hissettiği zaman yapar bunu.

bugün vokali istemediğini anlıyorum. bugün vokalist katılmak istemiyor, bugün hiçbir –ist ekiyle katılmak istemiyor.

ilerideki deri koltukta uzanmış kiba ve neji var, arada bir şeyler mırıldanıp telefonlarına bakıyorlar. kiba kankuro'yla konuşuyor, her hâlinden belli. bazen kendini kaptırıp neji'nin dağınık saçlarına atıyor ellerini, kıkırdıyor. gaara'nın burada olması bile pek umurunda değil gibi.

"bacakların ağrımıyor mu öyle?" gaara'nın ardında kalan garaj kapısından bir beden giriyor, gaara mikrofona vurmayı bırakıp arkasını dönerek kimin geldiğini kontrol ediyor. kiba ve neji'nin kafası kalkıyor kısa süreliğine, gördükleri kişiyle geri indiriyorlar. beden yanımıza geliyor, o gelirken garaj kapısı açık kalıyor. rüzgarlı havayı uzak kapıdan hissediyorum. "küçücük oturaçta konoha zibidileri gibi oturmuşsun, bi' bally çekmen eksik."

"artık çocuklar banklarda böyle oturmuyor." gaara sözünü söylerken elindeki mikrofonu gitarların olduğu yere koyup ilerideki koltuğa atıyor kendini, uzun koltukta üçü birden oturmaya başlıyor. her haraketlerini izlemişim; daldığımı kasıklarıma düşen sigara külüyle fark ediyorum. külü silkmek için oturuşumu bozuyorum kısa süre, ayaklarımı zemine koyup külü yere silkiyorum. sigarayı da ağzımdan çekiyorum, ucunu oturacın altına bastırıyorum sönmesi için. shikamaru görmesin, bir ton laf eder sonra.

tekrar ayaklarımı oturaca çıkartıp tabiri caizse çömeliyorum, dizlerime koyuyorum dirseklerimi. biraz durunca önceki kadar rahat hissettirmiyor, iç çekip ellerimdeki baget yaslamaktan nasırlaşmış eklemleri süzüyorum. çok kaba duruyorlar gözlerime, hinata krem vermiş ama kullanmıyorum.

"temari olsaydı böyle demezdi."

"o diğerleriyle gelecek."

"lee de mi geliyor?" gaara'nın yaslandığı yerden seslenişiyle ona dönüyor shikamaru, yüzünde bir an söylediğine pişman olmanın kalıntılarını görüyorum. elimdeki bagetin ucuyla ensemi dürtüp tokadan çıkmış birkaç telin kaşındırdığı yeri sakinleştiriyorum. sarı saçlarımda siyah toka gevşemiş, her an düşecek gibi emanet duruyor.

garajın içinde benim kıpırdanmalarım yankı yapıyor, shikamaru gözlerini çoktan çekmiş gaara'dan. kiba yüzündeki sırıtışı silmiş ve neji'yle birbirlerine kaçamak bakışlar atıyorlar, neji arada gözlerini gaara'ya dikiyor. gaara'nın yaydığı aurayla yanlarında oturması geriyor onları, gaara ise dağınık eyelinerının altından shikamaru'yu izliyor bir süre. sonra çekiyor gözlerini, derinden kestiği tırnaklarına dikiyor.

hepimiz biliyoruz. gaara daha sesini çıkarmaz, bugün istemiyor ve birazdan da gider.

"sakura ve sai de geliyormuş, zaten siz hariç hepsi geçici. bilirsin, beni saymazsak siz altınız." sesinde tereddüt duyuyorum.

shikamaru, demek istiyorum. burada seni saymazsak sadece dört kişi var.

demiyorum, bagetin ucuyla şakağımı kaşıyorum. "şu sakura denen kızı vokali olmasa beş dakika tutmam." sevmediğimi biliyorlar, sesleri çıkmıyor. sesleri çıkarsa tartışma da çıkar. derin bir nefes koyuveriyorum sigara kokusu açık kalan kapıyla biraz azalmış garaja.

cry baby (nsn.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin