bir ara sokakta tanışmışız uchiha sasuke'yle.
sağanak yağmurun altında, çöp kovalarının arasında, oradaki diğer pis kedilerle oturuyor. üstünde ince bir kazak var, yakaları ve bilekleri kanlanmış. kanın kokusunu alan ıslanmış, hafif titreyen kediler sokuluyor ona. burunları uchiha sasuke'nin her yerine değiyor, uchiha sasuke eğik kafasını kaldırmıyor bile. kaldırırsa hızlı yağmur damlaları gözlerine gelir, yakar canını.
benim de ondan pek bir farkım yok o sıra, üstüm başım birbirine girmiş ve ıpıslağım. ellerim ceplerimde, ceketim garajda kalmış ama gitarı almayı unutmamışım. biraz ağır bu yüzden omzumu ağrıtıyor. kimse gitarist olmak istememiş o gün ama ben de kimsenin bateriye geçmesine izin vermemişim.
buna rağmen hızlanacağım yerde, yolun ortasında durmuş ilgiyle uchiha sasuke'ye bakıyorum. siyah, mullet saçları şimdikinden daha kısa o zamanlar. ona rağmen dikkatimi çekiyorlar, hatta o kadar çekiyorlar ki hemen yarın gidip aynısını yaptırmak istiyorum sarı saçlarıma. onunki kadar yakışır mı emin değilim ama.
birkaç adımla ara sokağa girip çöplerin arasında diğerleri gibi ıslak bir kediymişçesine kıvrılmış bedenin önünde duruyorum, kollarını daha fazla sıkılaştırarak kafasını iyice gizliyor. çaktırmadan yapmaya çalıştığını biliyorum ama ona öyle ilgiyle bakıyorum ki, küçücük bir açıyla oynattığı ayağını bile izleyecek zamanım oluyor.
çömeliyorum ve birkaç dakika daha izliyorum, o sırada ikimizden de çıt çıkmıyor. çekinmeden elimi saçlarına atıyorum, elimin altında deli gibi titreyişini hissediyorum ama soğuktan mı gerginlikten mi anlayamıyorum. onu tanımıyorum, o da beni tanımıyor.
"neyin var?" sesimdeki ilgi beni bile küçük bir şoka uğratıyor. bir daha konuşmayacağımı bildiğinden midir bilmiyorum, sesimden bir şeyleri tartıyor saniyelerce. sonra yüzünü kaldırıyor.
yüzünü kaldırıyor ve titrek gözlerindeki yaşlar, dağılmış yüzünden patlamış dudaklarına akıyor yağmur damlalarıyla birlikte.
yüzünü kaldırıyor ve hayatımda gördüğüm en ağlak bebekle bakışmaya başlıyorum.
"hiçbir şeyim yok." diyor boğuk sesiyle, titreyen elimi fark etmesin diye çoktan uzaklaştırmışım saçlarından. soğukla ve akan kanla morarmış dudaklarında acınası bir gülümseme beliriyor, dudaklarının rengi tırnaklarımdaki ojelere benziyor o gün. "tamamen evsiz, parasız, kimsesizim."
gözlerindeki yaşlar artık yağmurla karışamayacak kadar art arda akıyor. o sefilliğine ağlıyor, ben onun karşısında sefilleştiğimi hissediyorum. hatta o kadar tuhaf hissettiriyor ki yıllardır tatmadığım bu duygu, bir an başka duygularla karıştıracak gibi oluyorum. nedendir bilinmez, uchiha sasuke'nin varlığını duyumsadığım an kabarık saç tellerimden çirkin ayak tırnaklarıma kadar sefilleşme ele geçiriyor bedenimi.
"sen..." kırılan, detone olan sesime açılıyor gözlerim; uchiha sasuke açılan gözlerime dikiyor buğulu gözlerini.
ağlak bebek misin?
"gitar çalmayı sever misin?" mırıldanmamla sessizleşiyor, yağmurun çöp tenekelerine vurma sesi yankılanıyor. kediler beni görünce ayrılmış yanından, çöp tenekelerinin üstünde ama yağmurun altındayken izliyorlar bizi.
titriyor uchiha sasuke'nin sesi, dudaklarındaki kan çenesine bulaşmış: "hiç gitarım olmadı."
konuşmuyoruz sonra.
dudaklarındaki kanı silip onu omuzladığımda konuşmuyoruz, kalçamla bakışırken sesi çıkmıyor. onu eve getirdiğimde, ikimiz de yerleri ıslattığımızda, üstümü onun üstüyle çıkarıp ıslanmış yerlere attığımda konuşmuyoruz. onu bebekmişçesine yıkadığımda, havlulara sardığımda ve kendi kıyafetlerimi giydirip gitarların yanına oturttuğumda konuşmuyoruz.
açık kalmış hoparlörümden the neighbourhood çalıyor.
biz konuşmuyoruz.
korkmuyor uchiha sasuke, korkacağı bir şeye sahip değil. kendi canı korkutmuyor onu, korkmadığı için sesini de çıkartmıyor. tek istediği o kedilerin yaralarına sürtünüp durmamasıydı sanırım ve şimdi kimse yaralarına sürtünmüyor hatta bir süre sonra da başkası tarafından temizleniyor o yaraları.
ve sonra gitara dokunuyor ıslanmaktan büzüşmüş ince parmakları; bembeyaz kesilmişler, hatta tırnaklarının kenarları mor mor. tuhaf hissettiğini ve birkaç saniye nefesinin kesildiğini görüyorum. ilgimi çekemiyorum üzerinden, dikkatle izliyorum onu. bir hareketini bile kaçırmamalıymışım gibi.
ilk başta çaldığı iğrenç, uyumsuz notaların zamanla mükemmelleşmesine, titrek gözlerinin gitara bakarken nasıl aşkla yandığına, gitarın acımasızca kestiği parmaklarına bakarken büyüyen göz bebeklerine, the neighbourhood dinlerken kendinden geçişine, uzayan mulletlerine ve iyileşen yaralarına şahit oluyorum uchiha sasuke'nin.
uchiha sasuke hayatına korktuğu şeyler alıyor ve onlara aşık oluyor.
uchiha sasuke gitarda mükemmelleşirken, kestiği parmaklarına yara bantları yapıştırırken, the neighbourhood dinlerken, çabuk kırılan tırnaklarına sarı ojeler sürerken, her gece sevişlerime eşlik ederken, yaraları tek tek yok olurken bana bakıyor: "uzumaki." diyor.
uchiha sasuke'nin hayatında mıyım bilmiyorum.
"ağlak bebek." diyorum, benim acınası ağlak bebeğim.
en çok bundan korkuyor uchiha sasuke.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
cry baby (nsn.)
Fanfictionumarım bana yalan söylemezsin ve söylersen biliyorum ki, senin ağlak bebeğin olmayacağım. 令和3年 naruto 一( naruto&sasuke ナル サス )