dead butterflies

143 25 24
                                    

"Ab uno disce omnes."

Bir şeyle her şeyi öğren demekmiş.

Yetimhanedeki tek daimi dostum, Hendery, bu sözü söylediği zaman sadece Jaehyun sayesinde ne kadar çok duyguyu öğrendiğimi fark ediyorum. Hem de en saf halleriyle...

Onu ilk gördüğüm an saf heyecan ve saf hayranlığı öğrenmiştim. O... O Jung Jaehyun'du ve, öncesinde de defalarca söylediğim gibi, bu evrene oldukça fazla biriydi. Özellikle onu görüp ardından başka insanlara baktığımda aynı türden olup olmadığımızı bile sorguladığım zamanlar olmuştu.

Ama her şey dış görünüşle bitmemiş, parça parça da olsa karakterini keşfettiğim anlar olmuştu. Ve işte tam da bu sırada öğrenmiştim o kutsal duyguyu. Adına sayamayacağım kadar çok şiirler, romanlar, şarkılar yazılan, acısı bile insana zaman zaman tatlı gelen o duyguyu.

Saf aşk.

Birine aşık olmak kolay değildi. Hele acısız hiç değildi. Ama sadece üç harften oluşan bu eşsiz duygu, bu eşsiz deneyim öyle bir bulandırır ki aklınızı; kendinizi asla yapmam, asla söylemem, asla hissetmem dediğiniz şeyleri yaparken, söylerken ve hissederken bulurdunuz.

Buna en iyi örnek olarak kendimi verebileceğimi düşünüyorum. Bir de geçmişte yazı yazmaya bile üşenen ama iş aşık olduğu kara kaşlı çocuğa gelince elinden kalemi bir an olsun düşürmeyen Wong Hendery'i.

Aşktan sonra sıra saf kıskançlığa geliyor sanırım. Evet evet, öyle olmuştu.

Sevdiğim adamın müdürümüz Kim Doyoung'la öpüştüğünü gördüğüm zaman hariç hayatımda hiç bu kadar büyük bir yıkım yaşadığımı hatırlamıyorum. Belki ailemi kaybetmiş olsaydım böyle bir şey söylemezdim ama kendimi bildim bileli yetimhanede büyüdüğüm için en fazla yıkıldığım an gerçekten de o zamandı.

Ve o yıkım beraberinde saf kıskançlığı getirmiş, aşkla harmanlanınca da daha fazla dayanamayarak o aptal kapsülleri almama sebep olmuştu.

Kıskançlığın ardından neyi mi öğrendim?

Özlemi.

Tenlerimizin teması kesilmediği halde açgözlü kalbimin aşık olduğum adama deli gibi ihtiyaç duyması ve onu an be an istemeye devam etmesi bana özlemi öğretti. Geceleri ayrı yataklarda yatmayı geçtim, ayrı binalarda kalıyor olmamız bile mahvediyordu beni.

O kadar ki bir defasında Jaehyun'un bana zar zor bıraktırdığı kapsülleri almak istemiş fakat alamamıştım. Çünkü Jaehyun'u hayal kırıklığına uğratmak, onu kaybetmekten sonraki en büyük korkum olmuştu.

O zamanlarda öğrendiğim özlem ne yazık ki saf özlem değildi tabii ki de. Ama onu öğrenmem de uzun sürmemişti. Sadece 3 hafta sonrasında insanın ruhunu yangın yerine çeviren ve can yakan, gerçekten de fena halde canınızı yakan o duygunun saf halini sonunda öğrenmiştim.

Ben ve kendi işlerine bakan birkaç çocuk dışında herkes, elinde bavuluyla yetimhaneyi ebediyen terk eden Jaehyun'u izlerken öğrenmiştim bu duyguyu.

Sadece o da değildi. Arabasının uzaklaştığını belli eden teker seslerini duyduğumda bir yenisi daha eklenmişti öğrendiklerimin bulunduğu duygular tablosunun boş kalmış kutucuğuna.

İhanet.

Saatlerce yalvarmıştım beni bırakmasın diye. Bizi bırakmasın diye çok yalvarmıştım.

Jaehyun, demiştim; sevgilim, ne olursun gitme. Lütfen beni benimle bırakma. Çünkü ben sensiz bir hiçim. Senin varlığın olmadan boşlukta süzülen bir çöp parçasından farksız hayatım.

Sen gidersen ne yaparım ben? Hayatımsın sen benim, yaşama sebebimsin. Sırf senin için bıraktım o aptal kapsülleri. Ya yine sararsam onlara? Yanımda yoksan ne yapabilirsin ki?

Kızmıştı bu dediklerime. Çok kızmıştı. Eğer bağımlılığın olursa Na Jaemin, işte o zaman ben yokum demişti.
Mahvolmuştum.

Ama söz vermişti sonra. Geleceğim, seni buradan kurtaracağım sevgilim, diye. İnanmamıştım.

İşte sırf bu yüzden izlememiştim gidişini. İnsanlar ağlayarak arkasından el sallarken iki kulağımı da kapatmıştım ama ona rağmen duymuştum araba motorunun gürültüsünü.

Bana ihanet ettin Jung Jaehyun. İlkbaharda açan çiçekler kadar taze aşkımız ihanetinle soluverdi. Ve ihanetin sadece bununla kalmadı; içimde patlayan aşk volkanındaki lavların her zerremi yakmasına da sebep oldu.

Üstelik burada yanan sadece ben değilim, Jung Jaehyun. Sen gidişinle karnımda doğurttuğun güzelim kelebekleri de öldürdün. Lavlar arasında onlar da yandı.

Bütün bunların sebebi yine ve yine sensin. Sadece sen.




2-3 bölüm kalmış bitmesine dedim sonraya bırakma yaz gitsin bu arada unutmuş olabilirsiniz, ki ben bile unuttum, ama isterseniz önceki bölümlere bi' göz gezdirin bitiyor zaten :')

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

2-3 bölüm kalmış bitmesine dedim sonraya bırakma yaz gitsin bu arada unutmuş olabilirsiniz, ki ben bile unuttum, ama isterseniz önceki bölümlere bi' göz gezdirin bitiyor zaten :')

İyi okumalar 💙

addicted to you Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin