ღ I

821 40 11
                                    

●

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yalnızlığı insan kendimi seçerdi yoksa yalnız doğduğu için mi yalnız kalmaya mahkumdu?

Çocukken birçok hayalim vardı. Zaman geçtikçe o hayaller güçlü bir yele karışarak gitmişti. Her zaman yalnız bir çocuk olmuştum. Her dışarı çıktığımda gözüme kestirip aldığım süslü defterlere hikayeler karalar, geceleri başımı yastığa her koyduğumda göz kapaklarımın ardındaki o karanlıkta bu hikayeleri bir tiyatro gibi oynatırdım. 

Zamanla bu hikayeler o defterlerde kısa kısa şiirlere dönüşmüş ardından kendimi onları bestelerken bulmuştum. Müzik. Keşfettiğimde bir örtü gibi o yalnızlığı kapatmış ve beni içten içe yiyip bitiren düşünceleri kullanmam için bir bariyer görevi görmüştü. 

Babam yalnızlığım biraz daha başa çıkılabilir duruma gelsin diye beni bulduğu her kursa yazdırmıştı: Resim, enstrüman, dans, spor, yemek, dil... O olmasa odamdan bile çıkmak istemeyen biriydim ama devreye bir kez girince on parmağında on marifet dedikleri kişilerden biri olup çıkmıştım. Ama en iyi olma takıntımdan dolayı kursları eksiksiz bir şekilde tamamlamama rağmen hiçbirinde kendime dair bir şeyler bulamamıştım. 

Sonra tekrar en başa dönmüştüm. Müzik. Söz yazmak ve bestelemek. Aralarında en sevdiğim ve kendimden bir şeyler kattığım tek alan buydu. 

Aldığım bir iş teklifi ile uzun bir süredir yaşadığım ve artık evim dediğim Kanada'dan ayrılarak ortaokulun başlarında ayrıldığım Kore'ye geri dönmüştüm. Şehre ilk geldiğimde bana bezeyen insanlarla dolu olmasına rağmen yabancılık hissi boğazıma kadar yükselmişti. Ama daha yeni müzik sektörüne adım atmış birisi için aldığım bu geri çevrilemez teklif geri geri gitmek isteyen ayaklarımı engellemiş ve şehrin göbeğine doğru ilerletmeye başarmıştı. 

Kanada'da müzik üzerine eğitim alıp mezun olduktan sonra Amerika'da birkaç müzik şirketinde iş yapmıştım ama sonrasında Kore müziğine yön veren sanatçılar barındıran Sm Şirketi'ne bir mail ile iş başvurusunda bulunmuştum. Şanslıydım ki bir kişilik yerleri vardı ve daha önceden çalıştığım yerlerdeki referanslarım nedeniyle hemen kabul edilmiştim. 

Şimdi ise Seul'e gelişimin üstünden üç koca ay geçmişken uzun zamandır arayıp durduğum o aitlik hissini burada bulmuştum. 

Yaka kartımı girişteki panele okutarak şirket binasından içeri girdim. Giriş kısmı her seferinde beni şaşkına çevirmeyi başarıyordu. Çok hoş bir dizaynı vardı ve alt katta bulunan kafede yaka kartım sayesinde beleşe kahve almak beni buraya her seferinde daha fazla bağlıyordu. 

Üç aydır burada çalışmama rağmen çoğunlukla iş yoğunluğundan üst katta stüdyolardan çıkamıyordum; bu yüzden şirkette hala gezmediğim çok yer vardı. Kafede kendime kahve alarak üst katta çalıştığım stüdyoya gittim. 

Geçtiğim yerlerde şirketteki idollerin hareketli billboardları vardı. Süslü kıyafetleri ve bir vampiri anımsatan beyaz tenlerine yaptıkları göz kamaştırıcı makyajları ile bembeyaz dişlerini gösterip el sallıyorlardı. İleride sıra sıra dizili albümler vardı. 

Sign of the MoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin