ღX

309 38 7
                                    

•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İnsan kalbinin yerini bazı anlarda çok rahat hissedebilirdi. Korku ve heyecan durumlarında öyle bir atmaya başlardı ki yerinden çıkacağını düşünür, göğsünüzün orta yerinde bir ağrı oluşurdu. Bu korku ve heyecan başka durumlarda kendini gösterebilirdi. Aynı anda yaşanması neredeyse imkansızdı ve bunu neredeyse yapan istisna ise muhakkak ki sevgiydi. 

Birisine karşı bir sevgi hissetmeye başladığınız da kalbiniz bu sefer heyecandan ve korkudan atmaya başlardı. Heyecanlanırdınız çünkü sevgi bu dünyada sahip olunabilecek en büyük duygulardan biriydi; korkardınız çünkü iyileştirirdi de yakıp geçerdi de. Ne yapacağı bilinmeyen bu duydu hem hissedilmesi güzeldi hem de tehlikeliydi. 

Sabah müthiş bir baş ağrısı ile gözlerimi açtığımda yatağımda dün giyindiğim kıyafetlerleydim. Nasıl buraya geldiğimi hatırlamıyordum bile. Sanki geçici bir hafıza kaybı yaşıyordum. En son hatırladığım şey Sejin ile vedalaşarak gelen taksi için yürüdüğümdü ama ondan sonrası bir kara delik tarafından yutulmuş gibiydi. 

En azından evde gözlerimi açtığım için mutlu olarak gidip bir duş alıp giyinmiş, bir ağrı kesici dilimde yuvarladıktan sonra çantamı alıp çıkacağım esnada gözlerim kapısı aralık olan terasa takıldı. Gece terasa çıkmış olmalıydım o sarhoşlukla. Terasın cam kapısını kapattıktan sonra etrafı son defa kontrol ettim ve her şeyin yerli yerinde olduğuna kanaat getirdikten sonra evden ayrıldım. 

Yolda kahvaltı için yiyecek bir şeyler ve kahve aldıktan sonra şirkete girdim. Adımlarımı asansöre çevirdiğimde ani bir dalga gelip geçti zihnimde. Kapılar kapanacakken bir el araya girerek kapıları durdurdu. "Teşekkür ederim." diyerek içeri girdiğimde elleri ceplerinde bir adet Mark beni karşıladı. "Günaydın." diye mırıldandım bir kafa selamı ile. 

Beyaz bir tişörtün üstüne mavi tonlarında bir gömlek onun üstüne de ceket giyinmişti. Dizleri yırtık kotuyla ve sporlarıyla çok hoş duruyordu. Koyu kahve tonlarındaki saçları alnına doğru dökülmüştü. "Günaydın." diye karşılık verdi. 

Yanından geçip yüzüm kapıya bakacak şekilde durduğumda kapının parlak metalinde yansımalarımızı görebiliyordum az çok. Boyu benden uzundu ama karşı karşıya durup bakacak şansı yakalayınca yanında ufak tefek kalıyordum. Bir atmış altı boyum ile ortalamanın üstünde olduğuna inanıyordum ama Kore'deki erkekler nedense yanımda bir dev gibi duruyordu. Dev.

Sanki bu cümleyi daha önce kurmuş gibi bir hisse kapıldığımda kaşlarımı çattım. "Pratik yapmaya mı?" diye sordum içerideki sessizliği dağıtmak için. Kafasını bana çevirip profilime baktığını hissettiğimde ben de gözlerinin ağırlığına kayıtsız kalamayarak ona döndüm. 

"Toplantı gibi bir şeyler var. Ondan sonra çekime gideceğiz. Erken çıkarsam pratik için şirkete geçerim." 

Kaşlarımı kaldırdım. Benim bugün yapacağım planları şöyle bir gözden geçirdiğimde acıkmadığım sürece oturduğum yerden kalkmayı düşünmüyordum ama o saatlerce oradan oraya gidip duracaktı. Bir de o çekimlerin saatler sürdüğünü düşününce çok yoruluyor olmalıydı. "Daha iyi görünüyorsun." diye mırıldandı kısık bir sesle. 

Sign of the MoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin