1

128 14 0
                                    

•* Just a dream *•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


•* Just a dream *•

"deku. hey, deku."
kulaklarıma dolan sert sese rağmen ilgimi o tarafa yönlendiremiyordum. oturduğum koltuğun karşısında kalan duvarda asılı olan tablo, fazlasıyla ilgimi çeker olmuştu. gözlerimse ne kadar olduğunu kestiremediğim bir süredir ona asılıydı. dudaklarım arasından sıkıntılı bir nefes bıraktıktan sonra sarı saçlı çocuğa döndüm.
"dinliyorum, kacchan."

siyah takım elbisesine yakıştırdığı boynundaki kravatı hızlı hareketlerle gevşetirken bana yaklaşıyordu.
"sen iyi olduğuna emin misin?"

gülümsedim hafifçe ve kafamı salladım.
"iyiyim. neden olmayayım ki? sapasağlamım sonuçta ve sen hala yanı başımdasın."

sözlerime pek kulak asmamış olacak ki koltukta yanımdaki yerini almıştı. omzumdan tutup beni göğsüne yasladı. gergin ve endişeli olduğu her halinden belliydi. yoksa bana sarılmak gibi bir hata yapmazdı elbette.
"yani.. biliyorsun, bazen ağlamak sorun değil."

dudaklarımı birbirine bastırdım ve düşündüm bir süre etrafima bakınarak. siyah ve kahverengi ağırlıklıydı her eşya. biz de bunlara uyum sağlıyor, tümüyle siyah giyiniyorduk. cam dolapların her küçük bölmesinde duran vazolar ve etrafında buketler vardı. o vazoların içindeki tozlar bir hayatı temsil ediyordu. buketlerse onların yokluğuyla yakınanlar için birer saygı ve özlem göstergesi.

gözlerim yanmaya başladığında sonunda duygularımın açığa vurulacağını hissesiyordum. saçlarımda gezinen eller nazik olmaktan çok uzaktı. buna rağmen ördüğüm duvarları bu ellerin yardımıyla bir süreliğine kırabilir gibiydim.
gözlerimden birkaç yaşın süzülmesiyle dudaklarım titremeye başlamıştı. yutkunmaya çalışsam da boğazımdaki yumru buna izin vermiyor, hak ettiğim hava ciğerlerime dolmuyordu.

"sana her ne kadar ağlama dese de bu sorun değil. gözlerinden akan bu yaşları kimse yargılamayacak."

sanki bu sözleri duymayı bekliyormuşum gibi içim rahatlamıştı bir nebze. kendimi sıkmayı bırakmış, yanaklarımın daha hızlı ıslanmasına izin vermiştim.
"kacchan.. bu ölüm-"

  gözlerimi araladım yavaşça ve doğruldum. vücudum buz kesmişti. etrada bakındığımda camın açık olduğunu gördüm.

"ah.. ne zaman açık bıraktım ki?"
mırıldanmalarım eşliğinde zorlukla yorganımı üstümden sıyırıp ayaklandım. ellerimi birbirine sürterken cama yaklaşıyordum. yaklaşmamla rüzgarı daha çok hissediyordum ve titremem artıyordu. yağmur da başlamıştı.. hangi akılla açık bırakmıştım ki?

camı kapamadan önce ıslak toprak kokusunu tek seferliğine içime çektikten sonra ciğerlerim rahatlamış hissediyordum. nedense uyandığım anda çok daralmış gibiydim. bu derin nefes iyi gelmişti. camı kapadıktan sonra biraz suyun kurumuş boğazım için iyi geleceğini düşünmüş ve ışığı açmıştım. komidinin üstündeki su şişesini alırken bakışlarım aynadaki bedenime takılmıştı. parmaklarımı gözlerime götürdüm. ıslaklardı ve kızarmışlardı. nasıl bir rüya gördüysem, ağlamış olmalıydım.

gözlerimi rastgele sweatimin koluna sildikten sonra şişeyi açıp dudaklarıma götürüp birkaç yudum aldım. şişeyi kapatıp eski yerine bıraktıktan sonra hemen karşı taraftaki tabloya takılmıştı gözlerim. mor anemon çiçeklerini süsleyen kırmızı sıvı ve onları kusan bir kadın. bu tablo.. ne zamandır buradaydı?

'querencia' || bakudekuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin