"Siktir..."
Jungkook'un, kapısını açan şoförünü gördüğünde arkadaşına iletebildiği son mesaj yalnızca bu olabilmişti çünkü karşısındaki şoför, sevgilisinden başkası değildi.
Taehyung başındaki şapkanın altından yan bir gülümseme attı ve hâlâ kendisine aralık dudaklarıyla, kocaman gözleriyle bakan bebeğinin artık arabadan inmesi için eğilerek dışarıyı işaret etti.
Küçük olan şoktan çıkmış gibi başını sallamış, elindeki sepeti koluna takarak yola adım atmıştı. Nereye geldiklerini, yolda göz gezdirirken zaten fark etmişti bu yüzden çok inceleme ihtiyacı hissetmemişti başta. Daha sonra ileride, kumların üzerinde karanlıkta fark edilmesi zor masa çekmişti dikkatini.
"Taehyung bunların hepsini sen mi hazırladın?" Sözleri üzerine alınmamış gibi yapan Taehyung "Sevgiliniz sizi orada beklediğini söyledi." dedi ciddi sesiyle.
Jungkook kaşlarını çatmış, yanındaki büyüğüne dönerken "Ama benim sevgilim sensin." demişti. Daha sonra olayı fark etti ve kaşları yavaşça gevşedi. "Anladım, ben oraya gideyim o zaman."
Arkasına bakmadan yavaş adımlarla küçük, kulübe gibi duran sahil evinin yanındaki masaya yürüdü ve elinde, ona gittikçe ağırlık yapmaya başlayan sepeti üzerine bıraktı. Sepetin içinde ne olduğunu hâlâ merak ediyordu, sürprizi kaçmasın diye bakmamıştı henüz.
Çok geçmeden evin içinden çıkan, üzerinde sadece siyah kumaş bir pantolon ve düğmeleri neredeyse göbeğine kadar açık duran, esmer tenini ortaya çıkaran beyaz bir gömlek olan Taehyung yanına gelmişti gülümseyerek. Çıplak ayakları kumu eziyordu ve Jungkook'un biscolata reklamlarından fırlamış gibi duran bu herife çok pis ağzı sulanıyordu.
"Güzelim, hoş geldin. Elin boş da gelmemişsin." O an bir şey daha fark etmişti ki, Taehyung çok güzel rol yapıyordu. Hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi davranırken aşırı sevimliydi ama bunun şu an konuyla hiçbir alakası yoktu.
"Şampanya, mum ve kırmızı gül. Sevgilim çok romantik." Sepetin içindekileri tek tek dışarı çıkardıktan sonra çakmakla mumları yakan ve ortamın biraz olsun aydınlanmasını sağlayan Taehyung son olarak sepetteki bluetooth hoparlörü eline aldı.
Usb girişine flaş bellek takarak bir dans müziği açtığı küçük cihazı kenara koyduktan sonra elini karşısındakine uzatmış, "Bu dansı bana lütfeder misiniz?" demişti derin sesiyle. Jungkook bunu nasıl reddedebilirdi ki?
Kendisininkinden büyük avuca elini bıraktığı anda sevgilisinin güçlü ve sıcak göğsüne çekilmiş, beline sarılan kolu hissetmişti. Yakındı. Fazla yakın.
Burunlarının ucu birbirine değerken Taehyung gözlerini kapatmış, alnını küçüğününkine yaslayıp dansa yön vermeye başlamıştı. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki kontrolünü kaybedip rolünden çıkmaktan korkuyordu. Kendine hakim olmaya çalışmış, çareyi bunda bulmuştu. Gözlerini kapatıp kendini ana bırakmakta...
Taehyung'un sıcaklığıyla kutsanmış Jungkook ise nefes alamadığını düşünüyordu. Bunca yoğun duygunun arasında boğuluyor gibiydi. O gürültülü, kalabalık ve eğlenceli ortamdan çıkıp birden kendisini burada, sevgilisinin kollarında ve sakinliğin ortasında bulmak kafasını dinlemek için iyi gelmişti. Yarın için baş ağrılarıyla bitik bir halde uyanacağını düşünürken şimdiyse bu eve boşuna gelmediklerine ve Taehyung'la burada sabahlayacağına neredeyse adı kadar emindi.
"Bu gece çok özel, baksana gökyüzü bile bir ayrı aydınlık." Başını kaldırarak gökyüzündeki yıldızlara bakma gafletinde bulunmuştu ama aniden boynuna gömülen ve tahrik edici bir öpücük bırakan esmer adam "Taehyung..." diyerek sızlanır gibi inlemesine neden olmuştu. Böyle bir hareket, böyle bir organizasyon, böyle bir doğum günü kesinlikle beklediği bir şey değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't Believe Me≒TaeKook [Completed]
Fiksi PenggemarBazen o kadar kara oluyor ki, gölgelenmiş zihninin arasında seçemiyorsun yalanı. #Boy×Boy #Taekook (Uke Jungkook) #Namgi + Jihope #Texting #Fluff #Psikoloji #Tarih: 30.11.2020 - 03.04.2021✔