Odayı toparlama işim bittiğinde tekrar Shoto'ya baktım. Varlığına alışmak zor olacaktı ve diğer insanların kendisinden haberi olup olmaması konusunda endişeliydim. Buna karar verece olan ben olmadığım için arkadaşlarım gittikten sonra konuşmamız gerektiğini düşünüyordum. Ne var ki o da ayakta uyuyordu.
Minik bedeniyle ne kadar çok yaşamıştı bugün...
Dolabımdan iki tane biri diğerinden daha kalın şal çıkardım.
Masanın üstüne ilk önce kalın olanı serdim. Sonra onu elime aldığımda sesini bile çıkarmamıştı. Onu şalın üstüne yatırıp ince olanla da üstünü örttüm. İki eliyle işaret parmağımı tutuğunda "Teşekkür ederim." diyerek gözlerini kapadı.
Bu hali çok tatlı duruyordu. Kalbimi ısıtmıştı resmen. "Rica ederim." diye fısıldayarak odanın ışığını ve kapısını kapatıp kilitledim. Yanlışlıkla biri odama girse kalpten giderdi büyük ihtimalle.
Arkadaşlarım için hazırlık yapan yardımcı ablaya gülümsedim. "Ne kadar kaldı? Yapabileceğim bir şey var mı?" dediğimde o da bana aynı şekilde gülümseyip gerek olmadığını neredeyse bittiğini söyledi.
Zaten çok bir hazırlık yapılmayacaktı. (YN, inanmayın sakın buna.)
Onlar geldiğinde heyecanla kapıyı açtım. İlk defa gelmiyorlardı bu heyecanıma alışmışlardı.
"Ne zaman size gelsem tek başıma evde dolaşmaya korkuyorum kaybolacağım diye Yao-momo."
Uraraka'nın bu dediğine gülümseyip onları toplantı odasına kadar eşlik ettim. Hemen ödevi yapmaya başlamıştık böylece. Bir yandan da yiyor ve sohbet ediyorduk.
Aradan bir süre sonra "Aaa öldüm sıkıntıdan! Hadi biraz mola verelim!" diyen Mina kollarını açmış esniyordu.
Hepimiz ona hak verdiğinde sandalyelerimizden kalkmıştık. "Odana mı gidiyoruz Yaoyorozu?" diyen Hagakure'ye hızla hayır anlamında kafamı salladım.
"E-eee bahçeye çıksak nasıl olur? Hava soğuk değil bugün..."
Odam şu an girilmesi yasak bölge olduğu için hiçbir şekilde kimse oraya girmemeliydi.
Ellerini heyecanla birbirine vurup "Harika olur!" dediğinde derin bir nefes aldım.
Yardımcı ablalardan onları bahçeye çıkarmasını rica ettim. "İki dakikaya geliyorum kızlar." diyerek hızla odama yöneldim. Onu uzun süre yalnız bırakmak içime sinmiyordu. Çok kırılgan bir varlık gibi görünüyordu. Düne kadar çizimden ibaret olsa da şimdi onun da bir ruhu ve kalbi vardı.
Kapının önüne geldiğimde kilidi açıp içeri girdim. Hala masamın üzerinde uyuyordu. Sessizce kapıyı kapatıp onun yanına ilerledim. Nefes alış verişini duymak yüzümde bir tebessüm oluşmasına yetmişti.
Biraz açılmış olan üstünü yavaşça geri örttüm. Odamın camına yaklaşıp bahçeye baktım. Kızlar çoktan yerleşmiş beni bekliyordu. Ben de onları daha çok bekletmemek amacıyla tekrar kapıya yöneldim. Olabildiğim en sessiz şekilde kapıyı kapatıp tekrar kilitledim. Sanırım odamın anahtarı bundan sonra daha çok lazım olacaktı.
Bahçeye hızlı adımlarla inip kızların yanına vardım. "Ee ne konuşuyorsunuz bakayım?" dediğimde gülerek cevapladı beni Mina. "Jirou'nun Kaminari'ye olan hislerini konuşuyorduk Yao-momo. Gelsene sen de."
"MİNA!"
"Ne, yalan mı? Resmen hoşlanıyorsun ondan."
O ikisinin bu haline gülümseyerek yanlarındaki minderlerden birine oturdum. Jirou'nun hislerini çoğumuz anlamıştık ancak şimdiye kadar pek konusunu açmamıştık. Benim düşüncem onun kendi kendine bize söylemesi daha iyi olacağı yönündeydi ve arkadaşlarım da bana hak verip konuyu açmamışlardı. Görünen o ki Jirou sonunda kendi de fark etmişti bu hislerini.
Acaba nasıl olurdu birini sevmek? Hatta aşık olmak... Okuduğum kitaplarda, izlediğim filmlerde, derslerde gördüğümüz efsanelerde ve etrafımdaki insanlarda gözlemlediğim kadarıyla insanın çok yoğun duygular yaşamasına sebep oluyordu. Sevgiyi, nefreti, heyecanı ve üzüntüyü çok yoğun yaşıyordu aşık olan insanlar.
Ben...
Hiç duygularımı doya doya yaşayamadım.
"Momo peki senin sevdiğin birisi var mı?" Tsuyu'dan gelen bu soruya kafamı iki yana sallayarak cevap verdim. "Hayır yok."
"Sena çıkma teklifi eden olduğuna eminim. Çok güzelsin Yaoyorozu!" bu sefer de Hagakure sohbete dahil olmuştu.
"Aslında evet oldu ama elimden geldiğince kalbi kırmamaya çalışarak reddettim."
"Kimdi ki?"
"Şey..." bunu söylesen acaba o kişiyi zor duruma sokmuş olur mu olurum diye düşündüm.
"Eğer rahatsız olur mu o kişi acaba diye düşünüyorsan söylemesen de olur Yao-momo." Uraraka'nın yüzünde tatlı bir tebessümle resmen aklımı okuyarak söylediği şeye ben de gülümsedim. "Teşekkürler."
Ancak Mina onun bu cevabıyla bütün dikkatini onun üzerine vermişti. "Peki senin Hoşlandığın birisi var mı Ochako~?" Uraraka anında kıpkırmızı kesilip yerinden fırlamıştı. "NE?! B-benim mi?! Ş-şey..." diyerek bir şeyler düşünmeye başlamıştı. "Aaa saat geç oldu sanki ha? E-eve gitsek?"
"Kaç bakalım hi hi~" Gerçekten de saat geç olmuştu. "Bizi ağırladığın için teşekkür ederiz tekrar. Kurabiyelerin tarifini de bana atabilir misin? Kardeşlerim için yapmak istiyorum." Tsuyu'ya kafa sallayıp atacağımı söyledim.
Sonrasında herkes kitaplarını almak için içeri girmişti, ben de o sırada şöförlerden onları evlerine bırakmalarını rica ettim. Benim bu nazik tavrım onların hep hoşuna gidiyordu. Beni bir kardeşleri gibi görüyordu bütün çalışanlarımız. Ben de onların bu sıcak kanlılıklarını çok seviyordum. Liseye kadar ailem dışında vakit geçirebildiğim onlar vardı sadece.
Kızları uğurladıktan sonra ben de yavaş adımlarla odama ilerledim, Nora kapımın önünde uzanmıştı. Geldiğimi görünce hızlı minik adımlarla bacağıma sürtündü. Anahtarla kapıyı açıp içeri girdim ve ardından onun da girmesi için bekledim.
Shoto hala uyuyordu. Ben gittikten sonra nasıl çırpınmıştı da bu kadar yorgun düşmüştü ki? Belki de ruhsal bakımından da incinmişti. Sanırım ben de uyusam iyi olacaktı.
~
~
~Dürüst olmak gerekirse sonuna kadar hikaye tamamen aklımda ama bu günlük işleri nasıl ilerletebileceğim konusunda en ufak bir fikrim yok.
❗ 15 oy 20 yorum sonra yeni bölüm ❗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chibi TodoMomo
FanfictionYa çizdiğiniz karakter bir gün uyanınca masanızın üstünde duruyor olsaydı? Yaoyorozu Momo 16 yaşında sıradan bir lise öğrencisidir. Ta ki hayatının ortasına düşen minicik Shoto ortaya çıkana kadar. ~ MHA/BNHA adlı animenin Todoroki ve Yaoyorozu adl...