Gece şampanyayı fazla kaçırmış olmalıydım. Başımdaki ağrıya yüzümü buruşturarak duşa girdim ağrıyı geçirmesini umarak. Küçük valize bir iki kıyafet attıktan sonra evden çıktım. Yolda rahat olabilmek için üstüme eşofman ve sweat geçirmiş doğal sayılabilecek bir makyaj yapmıştım. Bu şekilde birinin beni tanımayacağını ummuştum aynı zamanda.
Tek kişilik koltuğa çöküp otobüsün kalkmasını beklerken kitap okumaya başladım. Yan tarafta üst rafa çantasını yerleştiren biri vardı. Çantasından düşen defter ayağımın dibine düşmüştü ama o bunun farkında değil gibiydi. Yerden defteri alarak seslendim.
''Hey! Bu sizin galiba?''
Bana dönmesiyle birlikte dudaklarımdan küçük bir çığlık kaçtı.
''Renas!''
Dalgalı kahve saçların bir yerden tanıdık geldiğini biliyordum ama uzun zamandır görmediğim en yakın arkadaşıma ait olduğunu düşünmemiştim. Hiçbir şey düşünmeden kalkarak sarıldım. Bir nevi üstüne de atladım denilebilir. Sarılışıma karşılık verirken çenesini başıma yaslamıştı.
'' Merhaba prenses.''
Arkamızdan öksürük sesi gelirken Renas'ın yönlendirmesiyle koltuğa oturmuştum. Yolu tıkadığımız için kızgın teyzeye özür dilercesine gülümsedim. Onaylamaz bakışlar atarak yerine geçtiğinde Renas gülmeye başlamıştı.
''Ne gülüyorsun be?! Senin sırık boyun yüzünden oldu bu.'' dedim kaşlarımı çatarak. Bu daha da gülmesine sebep oldu. Kolunu omzuma atarak beni kendine çekti.
''Seni özlemişim be prenses.''
'' Neden aramadın o zaman?''
Beni teyzenin kızgın bakışıyla yalnız bıraktığı için hala kızgındım ve biraz da inatçı olduğum doğruydu.
'' Sen de beni aramadın, biliyorsun değil mi?''
''İyi tamam berabere o zaman.''
Başımı yukarı kaldırarak dil çıkardım. Gülümserken kısılan gözlerine bakarak ben de gülümsedim.
'' Ben de seni özledim.'' dedim başımı omzuna yaslayarak.
Düşürdüğü defteri hatırlayarak yan koltuğa uzandım. Defterin ne olduğunu anladığımda gülümsemem sırıtışa dönüştü.
'' Demek Renas Lee'nin meşhur şarkı defteri hala duruyor.'' Tam defteri açıyordum ki bir el defteri elimden çekip aldı.
''Hadi ama...'' diyerek geri almak için ayağa kalktım ama planım onun da ayağa kalmasıyla suya düştü. Dudak bükerek geri oturdum.
'' Ve hala okumana izin yok.'' diye fısıldadı kulağıma.
Nefesini kulağımda hissedince kızarmama engel olamadım. Lisede ben tiyatro yıldızı olacağına inanan bir deli o ise ünlü şarkıcı olacağına inan bir çatlaktı. O zaman birbirimizden başka kimse hayallerimize inanmaz gülerken şimdi hayallerimizin gerçekleştiği noktadaydık.
O zamandan beri şarkı sözleri yazdığı bir defteri olduğunu söylerdi. Ne kadar ısrar edersem edeyim göstermeyi kabul etmemişti. Şimdi de fikri değişmemiş gibi duruyordu. Defteri koltuğun kenarıyla bacağı arasında sıkıştırmıştı. Dikkatini başka yere verdiğinde almak için harekete geçtim ama şans yine benden yana olmadı. Otobüs kalkmaya karar vermişti, bense dizlerimin üzerinde yükseldiğim yerde düşmemek için Renas'ın koltuğuna tutunmak zorunda kalmıştım. Karşımda yeşil gözleri tüm parıltısıyla duruyordu. Saçları uzamış gözlerinin üstüne dökülmüştü. Tekrar tüm kanın yanaklarıma çekildiğini hissettiğimde geri yerime oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Story
Conto*they are the hunters we are the foxes and we run* Melina, kimsenin küçümseyici bakışlarına aldırmadan yılmamış ve sonunda hayaline ulaşmış tiyatro oyuncu olmuştu. Hayat sahnede olmak ve röportaj verme koşturmacasında geçerken her şey bir gün gelen...