1

95 7 13
                                    

Yeni kitap yazıyom! Gazamız mübarek olsun :D

Karanlık bir sokakta bulmuştum kendimi yine. Yağmur son damlalarını akıtırken yerde oluşan su birikintilerini umursamadan yürüyordum. Soğuk olan hava yağmurun yağması ile hafiflemişti. Bir süre sonra bulduğum ilk banka oturmaya karar verdim. Üzerimdeki hırkayı ıslanmış olan bankın üzerine koydum. Zaten ince bir hırka olduğu için bana pek bir faydası yoktu. Birden bire böyle şiddetli bir yağmurun yağacağını tahmin edemememden kaynaklıydı bu. Hırkamı feda ederek oturduğum banktan etrafı izlemeye başladım. Akşam 11.30-12.00 sularındaydı saat. Sabahları çok işlek olan bir sokak için akşam biraz fazla sessizdi. Oturduğum bankta o kadar huzurluydum ki... Yağmur kokusuna bayılırdım -ki en evdiğim mevsim sonbahardı- derin bir nefes alarak o çok sevdiğim hissi tekrardan yaşadım.

İstanbul'a geldiğimden beri yapmayı en çok sevdiğim şeylerden biriydi buraya gelmek. Tekirdağ'ın şirin bir köyünden gelmiştim buraya. Galatasaray Lisesi içindi bütün bu savaş. Benim için çok büyük bir başarıydı buraya gelebilmek. Hayatımın o sınavdan sonra başladığını söyleyebilirim. Köyde büyümüş biri olmama rağmen köy hayatına asla uyum sağlayamamıştım. Benim için bir zindan gibiydi, asla köyleri kötülemiyorum... sorun bendeydi. Hatta ben sorunun ta kendisiydim. Köyde "ibne" olduğum haberleri yayıldığından beri az çekmemiştim oralardan. Başlarda insanlar benimle şakalaşırdı çıtkıtıldımlığım konusunda. "Kız mısın sen beya, adam gibi davransana!" diyerek abilik taslamaya çalışan barzolardan bahsetmiyorum bile. Ama en zor olan insanların bunun gerçek olabileceği kanısına vardıkları zamandı. Bütün köy benimle arasına mesafe koymuş, Okuduğum küçücük köy okulunun ucubesi bile olmuştum. Ailem inanmamıştı kimseye. Ta ki babam beni karşısına alıp konuşana kadar. Zavallı adamcağızın gözlerindeki hayal kırıklığını asla unutamıyorum.

Ailem asla bana kötü davranmadı, daha kötüsünü yaptılar. Ben yokmuşum gibi davranmaya başladılar. Sanki onların çocuğu değilmişim gibi. Bunun üzerine deli gibi çalışmaya başladım. O köyden kendimi kurtarmam gerekiyordu. Artık orada kalmam için hiç sebebim yoktu. Uzun uğraşlar sonucunda Galatasaray Lisesini kazanmıştım. Canım annem bana İstanbul'a gelmeden önce elinde ne var ne yok bütün birikimini vermişti... Altın bileziklerine kadar hemde. İlk birkaç ayımı bu parayla ödemiş ve küçük bir ev kiralamıştım kendime. Yerleştikten sonra da yarı zamanlı bir işe girmiştim. Yazları tam gün, okul zamanları ise yarım gün çalışarak belli bir miktar para biriktirmiştim. Ki ev arkadaşım sayesinde baya bir paramız olmuştu.

Doğu'nun ailesi varlıklı insanlardı, onunla tanıştığımızda o da ev bakıyordu, bunun üzerine birlikte ev tutmaya karar vermiştik. İyi de bir ikili olmuştuk. Ortak bir zulamız vardı. İkimiz de oradan harcıyorduk. Eh tabi Doğu'nun ailesi her ay para gönderdiği için neredeyse hiç azalmıyordu. İkimizin aynı okula gitmesi de ayrı bir avantajdı tabi...

Ben düşüncelere dalmışken arkamdan gelen sesle irkildim. Okuduğum kitaplarda veya izlediğim filmlerde bu kişi hayatınızın aşkı oluyordu. Eh bende bu şans varken zor bir ihtimaldi bu. Merakla arkamı döndüğümde.

Napıyon lan köpek!

Üzerime koşan Doğu'yu görmem bir oldu. Genelde buraya birlikte gelir sohbet ederdik bu yüzden burada olacağımı tahmin etmesine hiç şaşırmamıştım.

Ödümü patlattın be! Manyak mıdır nedir!?

Gülerek yanıma oturduğu anda pantolonunun ıslanması bir oldu. Hala tam olarak kurumamış olan banka bakarak ağzında küçük bir küfür geveledi ve o sinirle -eve gitmek için olduğunu düşünüyorum- hızlı adımlarla çekip gitti.

Bazen böyle garip hareketleri olurdu ama seviyordum şerefsizi işte. İyi biriydi bence. Özellikle okulda arkanızı kollayacak birinin olması çok önemliydi bu devirde. Lise hayatımın 3 yılından öğrendiğim bir şey varsa o da okul ne kadar iyi bir okul olursa olsun okulda Türkiye için "illegal" sayılabilecek şeyler oluyordu. Hatta son yıllarda yapılan bir araştırmaya bakılırsa uyuşturucu, sigara gibi şeylerin en çok sokulduğu okullar arasında Robert ve Galatasaray gibi liseler vardı. Okul seviyesi arttıkça bu tür olaylar da artıyordu hatta.

Doğu'nun bu konu hakkındaki yorumları da beni her zaman güldürürdü. Bana sürekli

Kötünün de zekisinden korkacaksın olum. Heriflerin kafası çalışıyor, tabi okulu nasıl kandıracaklarını da iyi biliyorlar.

Gibi şeyler söyler. Bir bakıma haklı olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu tip okula uyuşturucu veya sigara sokma girişimlerinin bazıları gözümüzün önünde oluyordu. Biz de okul idaresine bir şey söylemiyorduk. Çünkü bu insanlarla muhattap olmak gibi bir risk almak istemiyorduk. Olabildiğince uzak kalırdık riskli ortamlardan.

Saatin bayağı bir geç olduğunu fark etmiştim. Başıma bir şey gelmeden önce eve dönsem iyi olur diye düşünmüştüm. Bir an önce yola çıkmaya karar verdim. Islanmış olan hırkamı elime alıp eve doğru yürümeye başladım.

Nasıl yazmışım bilmiyorum. İlk defa bu kadar uzun bir bölüm yazdım bir kitaba :D

Oy ve yorum atın lütfen...

Özellikle yorum, çünkü ona göre devam edicem :))


Limon Kokusu |B×B| Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin