Sa!
Doğu ona sorduğum soru karşısında duraksamıştı.
Abi, ben hiç gözlerine dikkat etmememiştim ama sen böyle söyleyince ben de endişelenmeye başladım.
Abartma Doğu ya! Endişelenecek bir şey yoktur herhalde. Endişelenmemiz gerekse herif tehtid falan ederdi.
Caner daha mektubu okumadın bile, nasıl emin olabilirsin? Ki mektubu bırakan kişi ile kulaklığı veren kişinin aynı kişi olup olmadığı bile daha belli değil.
Doğu'nun söyledikleri kafamın daha çok karışmasına yol açmıştı. Bir an önce şu mektubu okusam iyi olur diye düşünüyordum. Odama gittim ve limon kokulu zarfı dikkatlice açmaya başladım. İçinden dikkatlice çıkardığım kağıt ile limon kokusu bütün odaya yayılmıştı. Koku istemsizce gülümsememe neden olurken katlı olan kağıdı açmaya başladım.
Kağıtta yazanlara baktığımda,
Heather
I Need A Dollar
La da dee
Lost On You
...
Farklı şarkıların yazılı olduğu uzun bir liste karşıma çıkmıştı. Bu kulaklığı veren kişi ile zarfın sahibini birbiri ile daha çok bağdaştırmama sebep olmuştu. Ama beynimde dolaşan ihtimaller beni fazlaca zorluyordu. Bu zarf ve kulaklığı veren kişilerin aynı olma ihtimali, eğer aynı kişilerse bunları bana veren kişinin sahilde gördüğüm genç olma ihtimali... hepsi kafamı karıştırıyordu. Saat gece üç civarlarına yaklaşınca yarın okula gitmem gerektiği gerçeğini hatırlayıp kendimi yatağa atmaya karar vermiştim. Bu konuyu biraz daha araştırabilmek için Doğu ile dersten sonra -öğle arasında- okul kapısında buluşmak için sözleştik.
Sabah okula birlikte gitmiştik. Okulun bahçesinde Mert'e -bu aralar sürekli Doğu ile takılıyordu- rastlamıştık. Mert iyi bir çocuktu, bizden bir alt sınıftaydı. Son bir kaç aydır Doğu bana sürekli ondan bahsediyordu. Bunun da altından bir iş çıkacağı belliydi ama şu anda kendi sorunlarımla ilgilenmek benim için daha ön plandaydı. Onlar bir süre sohbet ederken ben de düşüncelere dalmıştım, ne konuştukları hakkında hiçbir fikrim dahi yoktu. Doğu artık gitmemiz gerektiği, beni çok beklettiği konusunda ağzında bir şeyler geveliyor, Mert'i kırmamaya çalışıyordu. Benim için sorun olmayacağını ve kendim sınıfa gidebileceğimi söyleyip göz kırptım. Doğu yaptığım imayı anlamış olacak ki üzerime öldürücü bakışlar attı. Gülerek okul binasına girdim. Dersin başlamasına yaklaşık yarım saat vardı ve yapacak hiçbir şey yoktu. Ben de hazır yalnızken okuldaki gizli yerime gitmeye karar verdim.
Çatı katındaydı burası, diğer öğrenciler bahçedeki kamera görmeyen yerlere odaklandığı için kimsenin aklına buraya bakmak gelmiyordu. Burayı bilen tek kişiydim sanırım. Yani ben öyle sanmıştım. Her zaman oturduğum küçük duvarımsı şeyin -ne olduğundan emin değilim- önüne oturdum. Beyaz duvarın üzerinde aniden gözüme çarpan karalığa bakmak için sırtımı duvardan çektim ve karartıya baktım. Duvarda bir yazı vardı ve buraya en son geldiğimde burada yoktu üstelik duvarın üzerindeki mürekkep hala ıslaktı. Yeni yazılmış gibi duruyordu.
Ciao, Mio Piccolo Principe Caner!
Yazıda ismim geçiyordu. Daha kötüsü artık bunları yazan kimse beni takip ediyordu. İçime dolan korkuyla titredim. Yazıyı çeviriye okutup ne yazdığını buldum.
Merhaba, küçük prensim Caner
Merhaba, küçük prensim Caner.
Arkamda duyduğum adeta kadife tonundaki sesle gözlerimi kocaman açmış, donup kalmıştım. Kendime gelip aniden arkamı döndüğümde çok geç kalmıştım. Çoktan gitmişti. Bu kadar yakınken böyle bir fırsatı elimden kaçırdiğim için çok sinirlenmiştim kendime. Son bir umut çatı katının çıkışına koşup merdivenleri hızlıca indim. Aniden karşıma çıkan bedenle duramayıp bedene çarpmamla ikimiz de yere yığılmıştık. Çarptığım kişi Yiğit'ti. Aynı sınıftaydık ama pek konuştuğumuz söylenemezdi. Genelde insanlarla sohbet etmek yerine kitap okurdu. Edebiyat ile arası iyiye benziyordu. Bir sürü dil bildiği söyleniyordu.
Kusura bakma Yiğit. Ben birini arıyordum sonr-
Sorun değil Caner, hiç sorun değil gerçekten.
O an tek düşündüğüm şey BU HERİF NE ZAMANDAN BERİ BU KADAR UZUN olmuştu. Onu hep otururken gördüğümden hiç bu kadar uzun olduğunu düşünmemiştim. Gülümseyip ayağa kalktığında elini uzattı ve beni de ayağa kaldırdı. Onda bana tanıdık gelen bir şey vardı. Bunun ne olduğunu bir türlü anlayamıyordum. Ama sahip olduğu özellikleri düşününce...
Yeşil gözleri, kadife sesi, limon kokusu, yabancı dil bilmesi. Yine de belki ben kuruntu yapıyorumdur diye düşünmeden edemiyordum. Ta ki bana o cümleyi kurana kadar
Addio, Mio Piccolo Principe Caner
Arkasından öylece bakakalmıştım. Sanki başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. O gün sahilde bana bakarken nasıl onu tanıyamadığımı düşünebiliyordum sadece... Gerçi onu bile düşünemiyordum
Kaos for life!!!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Kokusu |B×B|
Short StoryKitap eşcinsel karakterlerin hikayesini konu almaktadır. Bu tür konularda hassas veya homofobikeniz okumanız tavsiye edilmez.