Mary Louis'i o yıkık dökük eve götürdü.Louis orayı görür görmez ağzı açık kaldı.O evde yüzlerce iskelet,ceset vardı.Louis bunların nasıl olduğunu sorunca ağzı bir daha açık kaldı.Meğerse Mary oradaki her cesetin ruhundan besleniyormuş.Louis bunu duyunca ağlamaya başladı.Mary ona bir tokat atarak 'kapa çeneni sürtük' dedi.Louis bu kelimeyi ona dediği için çok kırıldı.Ama Mary artık eski Mary değildi.Louis Jack'i çok merak ediyordu.Acaba ne yapıyordu?Mary Louis'i o kocaman heykelin önüne attı ve 'ona bak' dedi.Louis diretti ama sonunda Mary galip geldi.Louis'in ruhunu o kocaman heykele kaptırması çok kötü oldu çünkü Jack'in ona ihtiyacı vardı.Louis'in yüzü bir anda kanlar içinde kaldı.O anda Mary Louis'in yüzüne elini koyarak ruhuna seslendi ve ondan beslendi.Louis çok yorgun düştü ve bu acıya dayanmadı.Ağlıyordu delice.Çığlıklar fayda etmiyordu.Mary deli gibi gülüyordu.Louis ağlıyor Mary gülüyordu.Hayat onlara acımasız davrandı.Sonunda Mary Louis'i bağlayarak o evden çıktı.Jack'in yanına gidiyordu.Acaba ne yapacaktı Jack'e?Mary eve vardığında Jack'in yanına yaklaştı ve 'sıra sana asla gelmeyecek aşkım çünkü hep yanında olacağım'dedi.Bu Jack'i daha da korkuttu.Çünkü bu korkutucuydu.Mary eğilerek yanağına bir öpücük kondurdu ve oradan uzaklaştı.Jack çok yorgun düşmüştü.Aklı Louis'teydi.Acaba şu an ne yapıyordu?Yaşıyor muydu onu bile bilmiyordu.Jack yorgunluktan uyuyakaldı.Sabah olduğunda Mary gene gelmişti.Jack hemen Louis'i sordu.Mary ise 'merak etme yaşıyor ama şimdilik' dedi ve evden çıktı.Tabi bu aralarda yemek yediriyordu ve su veriyordu Jack'e.Yoksa onu kaybedebilirdi.Gece olunca gene o eve gitti ve Louis'e bir konuşma yaptı.Bu konuşmanın sonunda ise olanlar oldu.